muthiş bir yalnizligin manzarasinda demleniyor sanki ruhum tatli bir ruzgarin ahengine birakiyorum saclarimi geceler sarmaya yetmiyor hayallerimi ve kiriklarimi ne ben anlatabiliyorum kendime yasadiklarimi nede takatim kaliyor bekleyislerin ardina saklanip hickiriklara hapsolmaya. icimde tarifsiz bir duygu ile savas versemde umudum kaybolmamakta inatci. beklenilen gun gelicek ve ben gulumseyecegim. -B
- Tut ki gunes acti.
Papatyalardan tac yapar mi saclarimiza?
O.A
ilki ciddi anlamda kıymetim bilinmiyor. ikincisi sanırım geçen günkü koşuda sol bacağımı sakatladım yürüyemiyorum. Üçüncüsü bezdim hayattan sanırım yaşamamak gerek.
Bu kadar acı çekmek için ne yaptım?
Bu kadar hüsran bu kadar içte kalmışlık bir basit insan için oldukça fazla değil mi?
Bitince haber verin lütfen ben uykuya dalıyorum.
her şeyi tecrübe etmeyin.
20 li yaşlarda her şeyi yaşamak, anı yaşamak, düşünmeden yaşamak, çılgınca yaşamak çohoş geliyor ama 30 'dan sonra bunlar size, şaşıramama, yorgunluk, kronik keyifsizlik olarak geri dönüyor.
hayal bile kuramıyorsunuz. çünkü hayatın işleyiş sistemini çözüyorsunuz. hayaller gerçekleşmez, kurduğun hayallerin verdiği heyecan sadece kalpte ritim bozukluğu yaratıyor.
bi de çok kitap okuyun. ama ömrünüzün sonuna kadar kitap okuyabileceğinizi düşünmeyin. öyle bi an geliyor ki kıçınızı koltuğa koyup kahve kitap qeyfie yapmak şöyle dursun, tırnaklarınızı kesmeye zaman olmadığı için yemeye başlıyorsunuz.
ben çok entelim, bilgimle hepinizi döverim duygusuyla esra erol seyredeceğiniz günler gelecek.
izlediğim dizi, okuduğum gazete, dinlediğim müzik... sanki hepsi aralarında anlaşıp zihnimde dönüp duran o düşünceye atıfta bulunuyor gibiler ve buna engel olamıyorum.
25 yaşındayım. dünyevi olmayan hiçbir derdinizi anlatmayınız. çünkü bunların ne devaya ne de yoruma açık bir yanı var. aksine birkaç defa aynı derdi dinleyen insanların kırıcı ve üzücü yorumları olabiliyor. sizin değeriniz bir başkası için boş bir sigara paketi kadar değersiz olabilir.