Bir hafta boyunca her gün kimliğimi sormuştu ipneler ve hepsini de evin bulunduğu caddede eve yüz, iki yüz metre kala yaptılar. Bir tanesine bunu sırf muhabbet edecek adam olmadığı için mi yapıyorsunuz diye sormuştum. Enteresan bir cevap vermişti: "Başka işimiz yok mu da seninle muhabbet etmek için zaman harcayalım" o gün bu gündür sevmem polisleri.
zaman geçtikçe güzellikleri azalan anılardır.
ben o günleri hatırlarım. terörün zirve yaptığı yıllarda polislerin, polis ailelerinin nasıl birbiri ile yardımlaştığını; nasıl dayanıştığını.
yeri gelir korkudan, güvenlik endişesinden -doğu illerinde- lojmanlarda bir ailenin evinde kalınırdı. göreve giden eş için herkes endişe eder; göreve gitmeyenin evinde kalan herkes aile ferdi olarak bellenirdi.
yalnızca doğu illerine has bir dayanışma söz konusu değildi. batı illerinde de, bu dönemleri yani zor dönemleri geçirmiş kimseler meslekdaşlarının aileleri ile daha farklı ilişkiler geliştirdi. ama gel zaman git zaman o adamlar gitti. silah arkadaşı, aile dostu adamlar, çok klişe bir tabir ama sırtını birbirinden başka kimseye dayayamayacağını bilen adamlar gitti, onların yerine şu an sağda solda gördüğümüz bencilin, çıkarcının bayrak taşıyanı lise, üniversite mezunu, dert tasa görmemiş polisler geldi. polis çocuğu olduğunuzu anladığında size bakışı bile değişen beyaz saçlı memur amcalar gitti, yerine kendini matah bir şey zanneden ukala tipler -çok büyük bir kısmı ne yazık ki- geldi.
benim için polislerle yaşanılan anılardan bahsedilmeye değen şey genel hatlarıyla bunlardır.
ev telefonunun polis arar ve şu karakoldan arıyorum diyerek arabanın ve plakanın ismini vermeden "üzerinize olan arabanızın lastikleri gece birileri tarafından bıçaklanmış, şikayetçi oluyor musunuz?" der. ben de şaşırarak balkona gidip lastikleri gayet sağlam olan ve o an arabayı silen pedere baktım ve "arkadaşım sen benimle kafa mı buluyorsun, git işine" dedim. polis bu kez sinirlenerek "arkadaşım bak, .... plakalı araç sizin değil mi?" dedi. plakayı duyunca alıcının üzerine almak için birkaç hafta süre istediği sattığımız eski araca ait olduğunun farkına vardım ve durumu anlattım. yalnız polisin araç bilgisi vermeden direkt şikayetçi misiniz diye soru sorması kendisinin hatasıydı. bu arada satın alan kişinin oturduğu yerde kimliği belirsiz bir kişinin bizim eski araç dahil 10 kadar aracın lastiklerini tahrip ettiğini akşam yerel tvler de haber yapmıştı. işin komedisi arabayı satarken lastiklerin de yeni ve kaliteli lastik olduğunu özellikle söylemiştik.:)
mesleğe başladığımın ilk yıllarıydı. bir haciz işlemi nedeniyle kolluk gücüne ihtiyaç duymuştuk. haciz mahalli can güvenliğimiz açısından tehlike arzediyordu. resmi yazıyla birlikte karakola girdim ve polis memuru talep ettim. bir komiser yardımcısı gayet ukala bir tavırla polis olmadığını memur veremeyeceğini söyledi. bende karakol amiri başkomiserin odasına gideceğimi durumu ona izah edeceğimi belirtip yürümeye başladım bu arkamdan ukala ukala konuşmaya devam ediyordu aldırış etmedim. başkomisere durumu izah ederken arkamdan odaya girdi ve polis verilecek durumda olmadıklarını söyledi. bende yüzüne bakmadan direk başkomisere dönerek "öyleyse haciz mahalline neden polis gönderilmediğini bana yazılı olarak belirteceksiniz. doğacak sorumluluk size aittir" dedim. öyle diyince başkomiser iki polis memuru verdi ve biz haczimizi yaptk tabi olay çıktı tahmin ettiğimiz gibi. öldürülebilirdim, öldürülebilirdik ama verilmiş sadakamız varmış. ben bilmiyorum tabi bu komiser yardımcısı beni kafaya takmış. bir gece yarısı halı saha maçından dönüyoruz başka bir avukat arkadaşla birden yanımızda bir ekip otosu durdu bütün polisler indi başlarında da bu zat-ı muhterem var tabi. oo beyler bu saatte nerden nereye böyle dedi. bende evimize gidiyoruz maçtan çıktık dedim. üst araması yapacaklarını söyledi bende yapamayacaklarını bunun yasalara aykırı olduğunu direneceğimi gerekirse şikayetçi olacağımı söyledim. öfkeyle arabaya bindi ve uzaklaştı tabi. daha sonra bir iki kez karşılaştık fakat başkaca da bir problem çıkmadı.
Bi gün okuldayız yine. Okulun üst tarafında erik ağaçları var ormanlık bir yer. 4 arkadaş çıktık öğle arası neyse erikleri yemeye başladık. Artık tam gidicez iki tane polis geliyo. Dediler siz ne geziyosunuz burda. Bizde dedik erik yemeye geldik. inanmadılar bize. Neyse orda uyuşturucu esrar felan içiliyormuş. Polisler bizi esrarcı zannetti. Üstümüzü aradılar baktılar bişey yok. Sonra dediler bir daha gelmeyin buraya. Bizde gitmedik. Böyle bir aynıydı buda. Velhasıl polislerimiz önemli güvenliğimiz onlara emanet.
Bigun evde acil yemek yiyip cikmam gerekiyodu. Tupu actim makarna yaptim. Arkadas cagirdi hadi gel ben gidiyom diye. Ona yetismek icin bikac kasik aldim biraz da elime doldurdum makarna cerez gibi yiyorum. Asagi indim. Gittim bayağı. Baktim polis yavas yavas geciyor yanimdan arabayla. elimde makarna rezil olmamak icin sakliyorum kendimi. Polisler bana kesildi bana bakiyor. Tam o sirada lan tupu acik mi unuttum yoksa diye bi suphe olustu bende. Ulan bi anda bi kostum onlarin yaninda baktim bunlar sirenleri acti arkamdan geliyor. Korktum bende kosuyorum. Ustume bisey kalacak diye. Agliycam aq neredeyse.Bi o araya bi bu araya giriyorum. Calilarin arasina saklaniyorum. Sonunda izimi kaybettirdim gittim eve. Tüpü kapatmisim aq. Boşu boşuna ekşın yaşadık.
O zamanlar öğrenciyim, kadıköy sahilde içiyoruz öğrenci kafası tabi ekonomik. Yeni yetme polis abimiz geldi; "burada içki içmek yasak" şeklinde artisliği yaptı. Yüzüne bakıp bulunduğum yerden yanlamasına bir adım kayarak "bura iyi mi?" Diye cevap verdim. Yanındaki arkadaşları az kalsın gülmekten şehit oluyorlardı.
yogun, uykusuz bir is yolculugu sonunda istanbul atatürk havaalanina geldik. benimde icinde bulundugum 5 kisilik kafile yorgun ve bitkin durumda, izmir´deki bir is randevusuna yetismek icin düsünceli bir sekilde bir hava yolu sirketi arayisindayiz. sinirler gergin ve birbirimize catacak durumdayiz. iclerinde tek türk olan benim; fakat ne istanbul´u tanirim, ne de havaalanini adam akilli bilirim. bu sehri her zaman transit sehir olarak kullanmisimdir. uzatmadan devam edeyim. dis hatlardan ic hatlara gecerken; yolda iki genc polis gördüm ve onlara dogru yürüdüm. heyecanli heyecanli bir seyler anlatiyorlar birbirlerine. biraz daha yaklastim ve sohbetlerini bölmemek icin bekledim. konustuklari konuya biraz kulak kabarttim. bir is arkadaslarinin dedikodusunu yapiyorlar, küfürler ediyorlar, sonra sakalasiyorlar ve bana dik dik bakiyorlar. yaklasik 3 dakika bekleme sonunda dayanamayip su sekilde kendilerine dogru yaklasarak "özürdilerim, sadece bir sorum ol..." dememle birisinin üzerime dogru gelip, "ne var!" demesiyle benim onun üzerine atlamam bir oldu. bunun üzerine bizi diger polis ve is arkadaslarim ayirdi, sonra da karakola götürüldük. yaklasik bir saat boyunca ifademiz alindiktan ve birbirimizden sikayetci olmadigimizi söyledik daha sonra da saliverildik.
itiraf etmeliyim asil suclu bendim. neden?
1) türkiye gibi bir ülkede polisten özürdileyip, bir sey soracam dedigim icin,
2) zaten cins cins bakislar atan bir adamdan baska nasil reaksiyon beklenebilinirdi ki; bekleyip, illaki bunlara sornaya kalktigim icin,
3) hadi kendimi düsünmedim, is arkadaslarimin da zamanini calmis bulundugum icin.
Arkadaşlarla aldık şahini ara sokaklarda gecenin 12 sinde drift atıyoruz arkadan o klasik ışıkları farkettik bir yusuflar bir yusuflar 5 dk önce kulakları sağır eden kahkaha sesleri mal bir mızıldamaya bırakmıştı. Arkama döndüm baktım dudaklar durmuyor ama ses yok neyse police yanaştı napıyomuz keratalar ara sokakta 3 teker mi yapılır dedi herkes de haklısın police abi tarzı yüz salak bir gülümseme işte buda benim salak bir police anım.
arkadaşlarla (3kişiyiz toplam).pazar günü geziyoruz parkta,bende tabi üniversiteli öğrenci modunda şaç uzun,sakal var baya.neyse yoldan 100 kişi geçiyor polis geldi.
polis:siz bir durun bakalım gençler.
biz:tamam abi .
polis:gençler nereye böyle
x:geziyoz abi
polis:iyi iyi kimlikleri alalım bakalım.
ben:hayırdır abi
polis:ulan verin şu kimliği sıcakta birde sizinle uğraşmayalaım (ses baya yüksek ton)
biz:tamam abi kızma .
polis:ha şöyle adam olun.
tabi meraklı kalabalık toplanıyor ,polisler etrafımızda,sanki gbt altı üstü gbt ye bakıyorlar,ama kendimi çok şuçlu hissettim,insanlar bize bakıyor .resmen rezil olduk.
sonuç olarak 5-10 dk sonra tamam gençler,iyi eğlenceler dediler gittiler,ulan pazar gününün içine ettiler ondan sonrada hadi iyi eğlenceler..
ertesi gün saçımı 3 numara yaptırıp,sakalımı kestim,bir daha bulaşmasınlar diye...
Hic unutmam üniversite öğrencisiyim o zamanlar. Vize haftası ve hava soğuk. Sınavlara çalışmışım, günlerden cuma. Tedbiri aldım gideyim tevekkülü de Allah'a bırakayım ve bi Cuma namazı kılayım dedim. (O zamanlar inançlı bir bireyim)
Neyse, çıktım evden, şehir Samsun, üzerimde yeşil Deniz Gezmiş parkası, saçlar uzun, kirli sakal. Uzaktan bakan biri için militan gibi. Ama gayet vatansever beyaz Türk'üm.
Camiye giderken kestirme bir yol var, fakat o yol akepe ilçe başkanlığı önünden geçiyor. Yolu uzatmayayım şu aradan geçeyim dedim. Tam geçerken akepe binasının camını kırmışlar, bende gayri ihtiyari bakarak geçtim. Önümde izbandut gibi bi herif belirdi. Sen kimsin? dedi bana. Öğrenciyim dedim. Belli dedi. Anlamadım dedim. Çıkar kimliği dedi. Çıkardım verdim eline. Gbt kontrolü ve bi ton sacma sapan soru sorduktan sonra bi daha böyle giyinip burda yürüme dedi. Peki dedim. O ara baktım ki millet cuma namazını kılmış dışarı çıkıyor.
seneee geçen sene. evden çalıştığım ilçeye dönüyorum. yanımda kardeşimde var. tabi sakalları uzatmış mülteci gibi yanımda. valizimde de turşu taşıyorum. ilçe arabasına valiz konulunca kardeşimle arabanın arkasına geçip bakıp durduk. diğer yolcular valizlerini koydukça "kokuyu almazlar inş" diye gülüyoruz. neyse hareket saati geldi bindik araca 2 tane sivil polis geldi kimlik sordu. önce inanmadım gösterdiği kimliğede bakamadım ama arkasında üniformalı görünce tamam diyip verdim kimliği. hem kardeşiminkine hem benimkine şöyle bi bakıp verdi. tabi kardeşimin o ay 3. kontrolüydü bu. ne varsa uzatacak o sakalları.
An itibariyle saçma sapan sürücü belgesi için uğraşıyorum, parmak izi alma olayı. Adam tek tek parmaklarımı tutup evire çevire iz aldı ve bu durum hiç hoşuma gitmedi la. Evli bayanlar ve türbanlı kapalı sözde bayanlara da böyle mi yapıyor, hiç sanmam. Bana söylese ben kendim yapardım. Zaten daha parmak izi sırasına gelmeden, parmak izi alayım mı alayım mı diye başıma ekşidi. Yabancı birinin bana bir şekilde dokunmasından hoşlanmıyorum. Ellerimi yıkayacak yer de yok.
gezi olaylarında önce toma ile ıslatıp sonrada bir güzel dövdüler ama yukarda allah var temiz dövdüler. copu bu kadar güzel kullanarak döveceklerini düşünmezdim.
benim hiç polislerle ilgili bir anım yok. 20 yaşına geldim bir kere bile aranmadım. çevirmelerde bana hep "sen geç" diyorlar. çok temiz bir yüzümün olmasına bağlıyorum bunu.
bilgisayarım çalındı. yabancı bir şehirdeyim, ilk gençliğimi yaşıyorum. ramazan zamanı, kağıt işlemleri oruç açma zamanının gelmesiyle yarıda kalmış. bir kenara oturup bekliyordum. polislerden biri " kardeş açsan gel sen de " dedi ve önüme bir tabldot uzattılar. hep birlikte yemek yedik. okulumdan çok polis destek verdi bana o günlerde. unutamam.
bir gün sarıyerdeyiz.. hava buz gibi.. referanslı misafir olarak baltalimanı polis evindeyiz, yemek için dışarı çıktık cafenin birinde oturuyoruz polis arkadaşlar 4 kişi masanın etrafında oturmuş, ikisi akıllı telefonuyla uğraşıp oyun oynuyor, yine başka bir polisin sivil yakını masaya geliyor ama sadece polislerden birini tek tanıyor diğer ikisini tanımıyor..
polislerden adını bilmediğim x ''yahu sevgililer günü geldi acaba kıza ne hediye alsam''
sonradan gelen x i tanımayan sivilin kafası güzel herhalde ''abi takma yarak al''
x çığırdan çıkıyor, birbirlerinin üzerine yürümeler kavga çıkıyor, araya girmeye çalışıyoruz..
--'' nediyorsun ulan,- avradını sikerim ulannn- anaın amıı gel buraya, o eşgqalını sıkıcem gel buraya ''
90'larda gece yarısı taksiyle gidiyorum. omuz çantam var ve içinde oldukça kalın bir ingilizce kitap var. polis çevirdi, ararken kitap dikkatini çekti. içini karıştırdı.
polis: eskiden bu kitapların içini oyup silah saklarlardı.
ben: (gülerek) biliyorum.
polis: (manalı) biliyorsunuz dimi beyefendi.
aslında hiç silahım olmadı, olmayacak da. kitap içinde silah saklamayı da filmlerde görmüştüm.