saydığımda buradan köye yola olur. öylesine çok ki pişmanlıklar. bir keresinde "pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler" başlığına, pişman olmak istememek büyük bir lükstür, pişman olmamayı düşünmek yerine geleceğe bakılmalı tarzında bir şeyler yazmıştım. yine arkasındayım söylediğimin. ama ben pişman olmak istemiyorum la artık. vallahi istemiyorum.
buradan olabilecek en uzun köye kadar yol olacak pişmanlıklardır. ama şöyle bir şey var. geçmişte ki pişmanlıklar zaten olur da, insan güncel yaşarken pişman oluyor ya o kötü. hissediyor bünye, keşke diyeceksin diye fısıldıyor resmen.
düşünmeden ağızdan çıkan pek çok söz ve dikkatsizce yapılan ani davranış.
bir de liseye, hatta ortaokula başladığımdan beri matematiğin üzerine eğilip kolay kaynaklarla falan başlayarak geliştirmemiş olmak. (gerçi o zaman kolay kaynaklar ve fasiküllerle başlama fikri aklıma da gelmiyordu.) * ama yine de matematiğin isteklerimi çalmasına izin vermedim.
hani öyle tek bir iki pişmanlığım da yok elbet. şu anki bilince sahip olsaydım, eskiden de daha sağlıklı beslenirdim mesela en basitinden.
aslında pişmanlıklar gelecek korkusunun geçmiş versiyonlarıdır. gelecek nasıl henüz gelmemişse, geçmiş de zaten geçmiştir. ölenle ölünmez, gidenle gidilmez. kaldı ki pişmanlık insana bir öğreti aracından başka bir şey değildir. yaşadığınız o kötü olay veya yaşamadığınız o iyi olay her ne ise, sizi bir değişim sürecine itecektir. 'dönüşeceğiniz kendiniz' hakkında bir karar vermeniz gerekir. bunu kabul ederseniz süreç başlar. eğer kabul etmezseniz, kendine acı çektirmekten zevk alan yıpranmış insanlar kervanına katılırsınız.
pişmanlık bir sonuç değil sebeptir. bitiş değil başlangıçtır.
bunun bir vicdan rahatlatma operasyonu olmadığını da sürecin içinde anlıyorsunuz.