Küçüklüğümden beri zaman zaman kullandığım bir isimdi zaten, sonuna başkasıyla karışmasın diye han ekledim oldu bitti. Cok da güzel oldu, cok da iyi oldu.
Saat 12'yi gösteriyordu ve sözlüğe kayıt olma sırasında isim düşünürken trump dinliyordum "they're not after me" sözlerinden esinlendim. Böylece yazar ismim oluşmuş oldu.
Anonim hesap mantığını bilmediğim yıllarda üye oldum sözlüğe. Adımla nick almak istedim olmadı. Sonra adım ve soyadımın ilk harfi şeklinde nick almaya çalıştım. O iyiki olmadı. Sahin k gibi bir nick olacaktı. Ve ben şahin k diye birini uluya üye olduktan sonra öğrendim. Allah korumuş yarabbi. Sonra böyle saçma bir şey çıktı.
Selda Bağcan'ın seslendirdiği ve hasan hüseyin korkmazgil'in şiiri olan koçero'dan gelir. Çok etkilenmiştim ilk dinlediğimde selda'nın sesinden.
" Paralar girsin diyedir kalantor kasalara
toprak sömürülsün diyedir orta çağlarda
ışıksız kalsın diyedir bir koca ülke
karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar
fabrikalar işçi yesin para kussun diyedir
kıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin
bankalar yağ bağlasın tekeller et bağlasın
holdingler palazlansın ortaklıklar göbeklensin
bu rüzgar böyle essin
bu değirmen böyle dönsün
bu çuvallar böyle dolsun diyedir
koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin
yeni değil bu hikaye
bu oyun eski oyun! "
Kalantor kelimesinin anlamını yıllar önce bu şiirden öğrenmiştim. Öyle olduğumdan değil, öyle olmaktan korktuğum için seçtim. Baktıkça o iğrenç insanları hatırlıyorum sırtımızdan beslenen.
bir zamanlar fakir ve mutsuz bir çocuk varmış, çocuk dediğime bakma, hani oyun oynayamayan cinsten,çocuk işçi hani suratı toz pas.
sonra çocuk büyümüş zengin olmuş paranın amına koymuş, ama yine de bu süreçte yaşananlardan dolayı mutsuz kalmış, nefesine yapışmış mutsuzluk, nefes verince mutsuzluk gidiyormuş ama almak zorunda kalınca geri geliyormuş, o hesap.
bir gün verip bir daha da almamanın özlemi ile yaşantısına devaaaam etmiiiiş, gitmiiiş..
çok net. bana söylediğin her şeyi ilk söylediğin haliyle kalmasını istediğim için, her şey ilk söylediğin gibi kalsın. sonradan yalanlar, eksikler, hikayeler dolanmasın üzerinde.
vücudumu kaplayan ve beni sıcaktan koruyan kıllarımla birlikte doğaya olan saygım ve sevgimi de hesaba katarak armut ve bala olan sevgimi de göz önüne alınca.. *
1756 yılında Soylu bir rus ailesinin kızı olan 10 yaşındaki valeria kandinsky bir gün malikanelerinin içinde bulunduğu ormanda kaybolur. Uzun araştırmalara rağmen kızın ne cesedini ne de canlısını bulabilirler.
Rüzgarlı akşamlarda malikanenin koridorlarında ormandan gelen bir çocuk şarkısı duyulur. Aile kızlarının ormanın kalbine ulaştığını düşünür. Malikaneyi kendileri vefat ettikten sonra boş kalacağına dair güvence altına alırlar. kızlarının ruhunun eve geri döneceğine Ve kendileri öldüklerinde de valeria yı beklemek için ruhlarının oradan ayrılmayacağına inanırlar.
Hah işte biz o maliknede yaşıyoruz ^^ geri döndümmm!!!