türk insanının mikrofona kayıtsız kalamadığı ve eline aldığında bırakmak istemediğini düşünürsek; yazarlarımızın mikrofonla, kalabalığa seslendiği, başarılı ya da rezil olduğu andır.
dünyaca ünlü bir jazz sanatçısı sahneye çağırmıştı. kendimizi tanıtmıştık falan. istanbul universitesi günleriydi. sahne ve mikrofonla orda tanışmıştım. adımı ve bölümümü böğürdüğümü hatırlıyorum.
elektronik dersinde fm alıcı-verici yapmakla görevlendirilmiş bizlerin bir haftalık çalışma sonrası bildiğin -mikrofondan konuş radyodan dinle devresi- yapması ile elimize vericinin mikrofonunu aldık ve okul içerisinde yayın yapmakla tecrübe kazandığımız gündür. ee alt kattan üst kata cep telefonu olmadan ve bağırmadan sesimizi iletmek o zamanlar güzeldi.