14 sene önce, aylardan eylül. oktay tanrıöver her zamanki performansını gösterircesine. hazırlıklar ceket giyip gelmiş, eki eki diye dalga geçerdik. ne günlerdi yahu.
1994 yılıydı sınıfa ilk girdiğimde şok olmuştum çünkü mevcudu benimle beraber 13 kişiydi asıl dumur eden nokta iste sınıf dediğimiz dört duvarlı yapının tuvaletten bozma olmasıydı. tabii mayayı bok çukurundan alınca hayatın seyride boktan oluyor.kanalizasyon borusu gibi bir 20 yıl girmiş götümüze az mı.
önemli not: kanalizasyon borusu demişken bu ülkede hortumlama fiilinin literatüre girdiği yılda yine 1994 yılıdır maalesef. benimle beraber memlekette geri vitese takmış gidiyor.
12 eylül darbesinden önceydi. 78 yılıydı galiba. çok hareketli günlerdi. hatırlanacak o kadar çok şey vardı ki değil ilk günü lise yıllarını bile doğru düzgün hatırlamıyorum. dur ya boykot yaptıydık galiba. iyi lan bunamamışım daha.
zordu. bir sonraki sabah başka bir odaya uyanacaktım başka bir pencereden doğacaktı güneş. evden uzaklaşmanın düşüncesi bile korkutucu gelirken tası tarağı toplayıp lisenin yurduna yollanmıştım. kimlerle kalacaktım, ne yiyip ne içecektim., kimlerle arkadaşlık edip kimlerle kavga edecektim. sanırım hayatımda ilk kez o zaman tam idrak ettim çaresizliği. neyse ki acısıyla tatlısıyla geçti o dört yıl hatta o dört yılın üstüne bir 3 yıl daha geçti ama o ilk günün hatırası hala belleğimde ve hep orada kalacak.
far gibi parlayan joleli saÇlar, tavuk poposuna dönmüş traş, neden gri olduğunu yıllarca anlayamadığım okul üniforması ile şaşkın şaşkın okul bahÇesinde gezinmiş ve ben ne yapıyorum lan burada?! diye kendime sormuştum.
Bir an durdum ve düşündüm ulan 4 yıl burada geçecek,biter mi aykut dedim.aykut da biter dedi.ilkokul ortaokulu hep köyde okumuştum birden ayrılınca oeadan arkadaşlarımı özledim.hiç kimseyi tanımıyordum.keşke zaman geriye alınsa diyordum.şimdi de üni bitiyor.
yurtta ,aileden uzaklarda ilk gundur. aksam lise 2lerle muhabbet kurulur. 2-3 oda tek kogusta birlesilerek tassak yapilir. lise 2 ler tum toreye karsi gelip o odadaki lise 1lerle beraber, su yuz boyama sakasini beraber yapmayi kabul eder. iki donemde bir guzel boyanir. ertesi gunlerde bu olay tahmin edilemeyecek boyutlara gelir. ikinci gun gelir gelmez gruplasma baslar. ust donemimizde bizle beraber olanlar hain muamelesi gorur. bizden bir kac arkadas omuz yer( lisede meshurdu bu ) daha sonrasinda okulun ust donemleri ise karisinca icinden cikilmaz bir hal alir nihayetinde tatliya baglanir.
birkaç arkadaşımlayım. müdür bey'in çıkıp konuşmasını bekliyoruz. sınıfa geçtik, yeni okul, yeni sıra, yeni öğretmenler... değişmeyen bir tek şey müdürün konuşması. 7 yıl geçti adam hala aynı konuşmayı yapıyormuş.
okul ceketim vardı masmavi baya büyük almışım içinde kayboluyordum. ilk gün adımızı falan söyleyerek tüm 1. sınıfa geçenlerin sınıfları söylendi. her neyse öğrendim sınıfa girdim en arka sıraya oturdum. o zamandan belliydi, belliymiş benden bir bok olmayacağı.
6 - 7 sene önce. daha ilk günden tüm kitaplarımızı vermişlerdi, eve giderken kollarım kopmuştu. "hiç sevmedim bu okulu, mezun olduğum günleri de görebilecek miyim? herhalde hiç özlemem" diye düşündüğümü hatırlıyorum o bayırdan inerken. valla mezun olalı 2 sene geçti, hala aynı fikirdeyim. liseyi hiç özlemedim.
puşt arkadaşım kendini türk filminde sandığından slov moşın misali koşup koşup sarılmıştı da dengemi sağlayamayıp ikimizi de düşürmüştüm :D sonra güldük falan. hey gidi günler.
50 kişilik sınıfta bir kişiyi dahi o günden önce tanımıyordum. gömlek pantulun içinde, kravat gırtlağa kadar çekili, saçlar jöle ile yana taralı... bok gibi bir gündü. ama liseye kadar koruduğum mükemmel öğrenci hayırlı evlat portresi, pis bir şehrin pislik yuvası düz lisesinde 3 haftada yerle bir oldu.