2000 yılında ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum.
Sınıfımıza kübra adında bir kız gelmişti.
Babası o zamanlar subaydı, zaman gazetesi abonesi ve bankasya müşterisi idi, maddi durumları son derece iyi idi.
Kübra’nın wakiki maymunlu çift taraflı giyilebilen kapüşonlu yeleği vardı.
Saymakla bitmez o içimde ukte kalan yarım kalan hiç gerçekleşmeyecek hayaller. Çoğunluğu gelecegimle ilgili ve sevdiğim kadınla alakalıydı ama sağlık olsun artık.
Babam hastanede yatarken sakallarını kesmemi istedi. Aldım elime traş bıçağını, köpüğü, plastik bir yoğurt kabına da sıcak su doldurdum. Vücudundaki kırıklar yüzünden doğrulamıyordu yattığı yerden güzelce traş ettim. içimde kalan ukte ise o traş sonrası çocukluğumda yaptığım gibi yumuşacık yüzünü öpmedim. Sadece 2 gün sonra babam vefat etti. Yumuşacık ve traşlıyken öpmediğim yüzünü otopsi sonrası adli tıptan alınca buz gibi yüzünü öptüm. Sevdiklerinizi her gördüğünüzde son defa görüyormuş gibi sarılın, öpün, kucaklayın. Bu hayat acımasız, yarını sonrası yok.
baştan söyleyeyim kendimi övmeye gelmedim buraya ey sözlük. ama inanın bana tiyatroya, resime, müziğe ciddi anlamda ayrı ayrı yeteneğim var. şu ana kadar 5 büyük tiyatro oynadım -bir tanesi 2 buçuk saatlik- hepsinde de başroldüm. üstelik taklit konusunda da çok iyiyimdir. resim deseniz aileden gelen bir yetenek var ablam deseniz resim öğretmeni, sevgilime doğum gününde bir fotoğrafımızı çizip ağlatmışlığım vardır çizimim de oldukça iyidir yani. müzik deseniz 3 senedir hiç eğitim almadan elektro gitar çalıyorum üstelik ciddi anlamda brutal vokal yapabiliyorum youtube'da coverlarım falan var.
gelelim asıl konuya. ben bu kadar sanat adamıyken ailemi ikna edemedim sanatçı olmaya. annem hep ''hobi olarak yap'' dedi. onlar için tiyatroculuk, gitaristlik ciddi meslek değil de hep eğlence aracıydı. şu anda ne yapıyorum sözlük biliyor musunuz? ege'de almanca mütercim tercümanlık okuyorum. okul anlamında bir tek yabancı dilim iyiydi o yüzden böyle bir yoldan gidiyorum. yoksa sevdiğimden istediğimden değil. gitarist olmak içimde ukde kaldı ey sözlük. en büyük hayalimdi binlerce insan önünde gitar çalmak. binlerceye gerek yok hatta bir tane binlik yeterdi bana. ha lisede falan okulumuzda konser vermedik mi, verdik. ama ben kendi tarzımda çalamadım hiç. içinizde halâ ''e sen gitarist ol yine okulunu da oku'' diyenleriniz var elbet. ama o işler öyle olmuyor. nasıl ki sınıf geçmek için kendini derse vermek gerekiyorsa, gitarist olmak için de kendini gitara vermek gerekiyor. şimdi var 700 liralık bir gitarım öyle kendi kendime çalıyorum evde lamb of god. içimde ukde kaldı ulan, ilerde sevmediğim mesleği yapacağım ve küçüklere de hep yardım edeceğim hayallerinin peşinden gitsinler. zaten gelip gittiğimiz şu dünyada sırf para kazanacağız diye sevmediğimiz şeyleri okuyorsak öğrenmeye çalışıyorsak yaşamın gram zevki yok demektir. ben yaşamanın zevkini alamıyorum.
benim için varsın para olmasın ben gitarımı çalayım dinlemeye de gelen olsun sevdiğim işi yapayım ben. para kazanmasam da olur. akşamına bulaşık yıkar karnımı doyururum.