kimisi gerçekten bilge amca/teyze, bir kuşçu bir ömer baba olabilirken kimisi ise katıksız orospu evladıdır.
ilkokul 1 i gölcük'te okudum. canan ayyıldız. aklıma kazındı o kadın. gerçekten mükemmel bir öğretmendi. bir şeyler öğretirken hem şefkatli, hem eli maşalı hem de bilgece davranmayı bilirdi. okumayı falan da çabucak söktüm tabi.
daha sonra şehir değiştirdik. babam orta-üst düzey yöneticiydi ve merkeze kaydırıldı. ama bundan yaklaşık 20 yıl öncesi ülkenin her yerinde feodal düzen aşağı yukarı hakim olduğundan istediğin kadar yönetici ol, memleketinde değilsen yabancısın. zor şer kaydoldum okula. kayıt parası olarak yüklü bir meblağ istedi okul müdürü ve müdür yardımcısı. devlet okulu olmasına rağmen. annem vermek istemedi. teyzem ve annem okul müdürü ve müdür yarımcısı ile münakaşaya girdiler. babamın patronunun ismini zikredince kravatlılar sike sike kaydettiler. sonra kadolduğum sınıfa gittik öğretmenle tanıştım falan.
6 sınıfa kadar o emına kodumu evladının elindeydim. ama böyle bir kayırma yok. derslerim yine iyiydi. yıldız üstüne yıldız falan coşturuyorum. ama bir şey eksik. sanki ilgilenilmiyor benimle. sınıfın havalı tipleri olur ya, hepsinin babasıyla öğretmen akşamları çay kahve içer, batak okey falan atardı. kimisinin babası memur kimisi bakkal kimisi tekel bayii işletmecisiydi. bu havalı tipler özellikle de kabile mantığının hakim olduğu bir şehirde yaşadıklarından okulun amına koymuş, inegölspor'u ve sokak ağzını, sokak kavgalarını, fenerbahçe'yi hayatlarının merkezine daha 8 yaşında yerleştirmiş tiplerdi. ölümüne adam kayırma gördüm.
sınıfın en haşarı ve okulun en havalı çocuklarından birisine öğretmen bir gün çarpa sorusu sordu. tabi ezberlememiş çarpım tablosunu. parmak hesabıyla geç geç cevap verdi. hoca "aferin oğlum" dedi. şaşırdık tabi. ardından "bakın akıl bu kadar önemli işte. ezbere bilmese de uğur bana cevap vermenin bir yolunu buldu. bir de çalışsa ortalığğın amına kor" minvalinde bir şeyler söyledi. e ben de "vay amına koyim bir bildiği vardır" diyerek uğur'un zekasına saygı duymaya başladı. o arkadaş uyuşturucu ve hır gür dolu bir 20 yaştan sonra babasının tekel bayiini işletmeye başladı. sanırım dükkanın arkasında alkol+poker keyfini de müşterilerine sunuyor.
hakan-serdar-ali kuzenler vardı. birinin babası memur diğer ikisinin esnaftı. bunlara bayağı yakındı hoca. bunlarla ders içerisinde anlamadığımız bir sürü şey konuşurlardı. sözleşirlerdi bir şeyler için falan. şimdi hakan ve ali mobilya emekçisi. serdar ise işsiz, bir beldenin futbol takımında stoper.
yavuz vardı. paralı da bir tipti. en son asker eğlencesinde görüşmüştük. çiftetelli atıyorlardı. kız kaçırdı falan yanlış hatırlamıyorsam. kırmızı alfa romeo'suyla yaldır yaldır gezmekten öte gşdemeyen apaçinin teki oldu çıktı. yavuz ile kavga edersem asla hocaya kanıt sunulmazdı. yavuz haklıydı hep.
tüm bunlar olurken ben derste sadece dersi dinleyen. sınavlara çalışmayan ama her zaman en yüksek ilk 3 nottan birini alan, kolay kolay hır gür çıkarmayan bir çocuktum. bu bahsettiğim ve hatırlamadığım tipler 10-11 yaşında bıçak taşırken ben yazısı kötü olduğu için dayak yiyen bir çocuktum. ailem güçlü değildi çünkü. babamın ağzına kolayca sıçılabilirdi, zahiren.
5. sınıfın sonu geldi. müsamere hazırlandı tabi. tüm sınıfa aynı renk ve model tişörtler pantolonlar ayakkabılar alındı. babamın işleri kötü gitmesine rağmen bastık parayı. ama ben ve 2 arkadaş haricinde herkesin velisi çocuğunu sahnede gördü. biz üçümüz ise boomcu onur statüsüne alındık ve ona rağmen mutluyduk. perde kapanınca sahne düzenlemesi sıraları taşıma falan yarak kürek işler verdi bize bu zihniyetini siktiğimin herifi. henüz çocuksanız öğretmeninizi o kadar seversiniz ki, onun sizi önemsememesi ihtimali aklınıza bile gelmez. biz de hoca önemli bir görev verdi, biz bu işleri yapmasak bu gösteri yürümez diye düşünüp mutlu olduk. işin pisliği yaş büyüyünce anlaşıldı.
bu orospu evladının bu adam kayırmasını görmezden gelelim. bitmiyor. yanlış öğrettiği o kadar çok şey var ki. bir çoğunu hatırlamıyorum bile. ama o bilgiye ihtiyacım olduğunda bana yanlış öğretildiği halini hatırlayacağım. adam hayal dünyasındaki pek çok şeyi sınıfta gerçek gibi anlatırdı. yani eğitim becerisi kadar öğretim becerisi de yerlerdeydi.
genel itibariyle ezik tabir edilen tiplerdenim. gerçi yaş ilerledikçe toparladım. ama çok sıkıntı çektim bu eziklik yüzünden. yıllarca da düşündüm. neden ezilmiş hissediyorum? neden ezilmişlik refleksi olarak alıngan davranıyorum? annemle geçenlerde konuştuk biraz ve bunları hatırlattı. hatta bir aile dostumuzun çocuğu da bu yavuşağan öğrencisiymiş şu an ve adamı öve öve bitiremiyorlar. bu aile dostumuzun fabrikatör olduğunu dipnot olarak geçmeden edemeyeceğim.
senin ananı bacını karını kızını sikeyim hoca. adam değilsin hoca.
edit: eski sınıf arkadaşlarıma bok atıp durdum. onlar arasından kağıt üstünde sıyrılsam da ben de bir bok olamadım. bu da kayıtlara geçsin lütfen.
Ebru kapucu soyadı buna benzer birisiydi annemin ona hediyeler götürmesi ile beni geçiriyordu aslında herkesten bir şey bekler herkese Ayrım yapardı hala da derim sen benim hocam değilsin Nefret ediyorum kendisinden.
1. sınıfa yeni başlamış biri olarak 29 ekim gününün ne anlama geldiğini bilmediğimiz için sıra dayagına çekmiş kaltaktır. okula baslayalı 1.5 ay olmstur ve o cizmesinin plase seklinde g.tume vurmasını hiç bir zaman unutmamısımdır. işte bu zihniyetlere ragmen devrimlere sahip cıktık. sorsan o da sahip cıkıyordu ve aklınca atasına mı yaranıyordu ne? aslında su anki baskıcı rejimin habercileriydi bunlar. cunku sırtı kamçılandıkça yarabbi şükür diyen nesiller yetiştirildi. rezil kaltak.
Recep hocam aradan 14 yıl geçti ama hatırladığım ilk be tek hoca nerdeyse ilk okul adına. Çizdiğim resimleri beğenmeyip kafamda parçalayam hoca. Unutulurmu hiç.