hayat bir rüyadır, doğumla başlayan, ölümle sonlanan. hayat bir pişmanlık deryasıdır, biz de o deryada yüzen bir batıp bir çıkan hep mücadele içinde olan gemileriz. hayat bir çocuğun ağlamasıdır, susturmak için bazen şekerli suya batırılmış bir emzik bile yeterli olur, bazense hiç bir oyuncak teselli vermez. hayat bazen bir annenin yavrusuna özlemi kadar samimi olur, bazense sırtını döner sana o sevimli yüzünü hiç göstermez.
çoğu yazarların dilinden düşürmediği "anı yaşa" mantığını çok düşündüm de eskiden o kadar anımı paylaştığım kimseler yanımda olmadan an nasıl yaşanır ki?
kendim bulmuştum 'hayal'in tanımını. geleceğe gidip mutlu olup gelmek. insan neden hayal kurmasın ki/ydi. sonra her sey gibi hayallerim azalmış. hayallerimin çapı küçülmüş. olay sadece bu değil, hayallerim azalınca sanki ben de küçüldüm. boyum kısaldı ne bileyim zayıfladım. omuzlarım hizasına gelmiş gibiyim. bir baş kadar yükselmem gerek artık. azalan bir diğer şey, kelimelerim. zamanında istahla kullandığım kelimeler azalmış. hatta bi tanesi yasaklanmış. öğrendiğim öyle güzel bi şey var ki: Bir hayal kalbimden, bir kelime de gerçekten asla büyük olmamalıymış.
içinde, ümit ve kardeşi umutun daha az miktarda olması gereken düşüncelerdir.
piyango bileti almıyoruz lakin hep bir umut aşılamasıyla yaşlanıyoruz. hep yarın daha iyi olacak, hep daha iyi günler yaşayacağız uktesi sıçıyor hayatlarımıza. daha güzel bir işim, eşim, arabam diye kendimizi kandırıyoruz. nefesimizin tükendiği yerde ise ölüm beyaz kefenle tenimizde soluyor. ümit ve umut ise bizim brutus kardeşler ve bunlar hiç iyilik getirmezler.ve gene bilinki birisi size sabır diyorsa, o zat-ı muhteremdir yarın pişman olacağını bilmeden osuran.