bu hayata dair açıklanacak ne çok şey var. daha önümüzdeki bin yılda bile ne cevherler çıkar. montaigne, mevlana, dostoyevski ler gibi. yazının buluşu bile milyarlarca yılki hayatta sadece 5 bin yıl önceydi. öyle bir çağdayız ki sanal alemde duvarlara tuşluyoruz. sonrasında da şu küçük beynimizle şu şunu demiş, bu bunu demiş veya elalem ne demiş diye yargılıyoruz. insan beyni çok acayip.
zaman bizi yavaş yavaş harcıyor. önceden bana çok klasik bir cümle geliyordu. mantığını kavrayamıyordum. veya toy yıllarımda olduğumdan böyleydi. yıllar ilerledikçe acı bir şekilde anladım.
karşı cinse olan ilk ve tek sevgimi lise 2 de yaşamıştım. aynı okuldaydık. farklı sınıfta olsak da kitap okuyan, derste ön sırada oturan bilge bir kızdı, biliyordum bunları. onu tanıdığım ilk zamanlarda; kuşlar, böcekler, yağmur damlaları, yüzler... hepsi çok hoştu. her teneffüsü onu görmedin umuduyla beklerdim. pencereden onu izlerdim. en çok dudakları ilgimi çekerdi, şarap kırmızısı dudakları vardı. çok güzel değildi aslında. mütevazi bir güzelliği, hanımefendiliği vardı. o yıllarda yaşamak ne de güzeldi.
tam da o yıllarda feysbuk yeni kurulmuştu. düşünmeden eklemiştim; ama yazmıyordum. müzik zevklerimiz aynıydı. him, pearl jam, ac/dc, metallica... ben bir gün bir şarkı paylaştım; ama o da ne. sevdiğim kızın profilinde paylaşmışım. ardında da kız, ''benim profilimde ne paylaştın?'' demişti ve ben 5 dakika donup kalmıştım heyecandan. ondan sonra bir şekilde muhabbet ilerlemişti, gece yarısı saat 1 de odama samyeli eserken yazışıyordum. müthiş bir duyguydu. gece de kulaklığımı takıp ay' a bakıp yatardım. okulu sevmeme sebebimdi. daha sonra sosyal hayatta bir kere buluşma fırsatımız olmuştu. sabahın en erken saatlerinde bir ağacın altında buluşup, dün gece yaptığı tatlıyı ikram etmişti. tatlı yapmıştı. sonra konuşmamaya başlamıştık 2 yıl sonrada sevdiğimi söylemiştim. birayı da o yıllarda sevmiştim zaten. daha güzel hissetmemi sağlıyordu. neyse, o ise aynı duyguları bana karşı hissetmediğinden bahsetti ve tüm duygular, hayaller maziye gömüldü. zaman da burada acı tarafını göstermeye başladı.
tüm o coşkulu duygulardan 5 yıl sonra gördüğümde bir şey hissedemiyordum. nasıl olabiliyor ki böyle bir şey? yıllar bizi yabancılaştırıyor. sanki daha önce hiç tanışmamışız gibi. o kadar soğuk. hepimiz bir dosya indirimindeki gibi akıp gidiyoruz, herkesi her şeyi geride bırakarak. kalan zamanımız var sadece.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/970060/+
bize ayrılmış incecik bir dalda yaşamaya çalışıyoruz. dal sürekli kırılıyor, yeniden tırmanıyoruz. bir süre sonra umudumuz kesiliyor yaşam adına, bırakıveriyoruz.
tutunamıyoruz velhasıl.
Topla hayal kırıklıklarını, ateşle sar gönlünün yarasını, boğazına düğümlenen yinemi sorularını koy cebine düş yollara..inciten daha derin incinir merak etme.. Sevda Dert Adamının neyine, biliyorum içinde ki büyümeyen çocuk üşüdü titredi ama sakın dökme gönlünün gözyaşını yakmasın Can Evini.. Sen ne yangınlar gördün geçti de düş yollara.. Yazdığın, Bestelediğin Şarkılar Şiirler kar kalır yanına.. inciten çok daha çok incinir bakma o yana..hak etmeyene verme bir dakikanı.. https://galeri.uludagsozluk.com/r/971334/+
Boş boş şeylerle vakit geçiriyoruz. Zaten kalmış bilmem kaç yılımız şu dünyada. Biz günde 2 saatimizi sosyal medyada harcıyoruz. Halbuki o iki saat boyunca yapmak isteyip de vakit bulamadığımız! Birçok şeyi yapma imkanımız var.Buradan bakınca üzüntü veren bir tablo oluşuyor