emzik emmeyi bıraktığım gün tramva olmuştu bende... evde sabaha kadar dört nala koştum.. geceleri uzun bir süre uyuyamadım hep birşeyler eksik geldi ondan sonra... ağlamalarım bile anlamsızlaşmıştı ağzıma emzik verilip susturulmayınca.
yıllar önceydi. karanfil sokakta 9-10 yaşlarında sapsarı güzel bir kız çocuğu yanıma yaklaştı. amacı mendil satmaktı.üstü başı,saçları kir içindeydi. "abla mendil ister misin?" dediğinde resmen kanım donmuştu. sigara içmekten sesi inanılmaz derecede çatallıydı. elindeki sigarayı farkettim sonra. çok hüzünlendim.
Aileden birinin veya çok sevdiğiniz birinin hayatını kaybettiği andır. Bu acı tarif edilemez büyüklüktedir, kalbinize o an hançer saplanır soluksuz kalırsınız, ağzınız sanki iğne iplikle dikilmiş gibi bir kelime bile edemezsiniz. Kulaklarınızdan başlayan uğultu tüm kafatasınızı doldurur, filmlerde yanında bomba patlamış insanlar gibi hiçbir şey duyamazsınız, etrafta koşuşturan ve el işaretleriyle acınıza ortak olmak için çırpınan insanları ağır çekimde izlersiniz. Hayat o an manasını kaybetmiştir, takip eden birkaç ay içinde intihar etmeyi bile düşünebilirsiniz, çok zordur kayıp vermek. Ben bu acıyı ilk abim askerde vurulduğunda yaşadım Allah yardım etti ölmedi, ikincisini ise bu yıl babam üçüncü kat balkonundan hava almaya çıktığında düştüğünde yaşadım. O da ölmedi ellibeş günlük yoğun bakımdan sonra taburcu etmemize üç gün kala vefat etti, bu olayda en çok üzüldüğüm üçüncü olay oldu. Ben istemesem de biliyorum ki bu sonuncu olmayacak.
çok sevdiğim eski bir komşum vefat etmiş. haftasonu haberini aldım çok üzüldüm be sözlük. öyle aniden ölmüş, kötü bir haber almış, acıya dayanamayıp beyin kanaması geçirmiş. çok severdim onu, hatta onu anlattığım bir hikaye yazmıştım. alevi bir teyzemdi, o benim hayat kaynağımdı... kadın hikayelerinin anlatıldığı bir kitap vermişti , kitabı da bende kaldı. allah rahmet eylesin, mekanı cennet olur umarım... sen bir başkaydın altun teyzeciğim... işte hikayemde onu şöyle anlatmıştım:
"Geniş uzun eteği, bütün hantal vücudunu belli eden dar merserize bluzu, kızıla kaçan kabarık kıvırcık saçları, ömrü boyunca diş fırçası yüzü görmemiş sarı dişleriyle gevrek gülüşünde bir güzellik vardı. Bu gülüş çiçek mikrobu gibi anında karşısındaki insana bulaşırdı. Sözcükleri ağzında geviş getiriyor gibi çıkarır, etrafa havai fişek pırıltıları gibi yayılırdı. Candan, neşeli, insan canlısı bir kadındı. Her görene bir selam verir, hal hatırını sormadan edemezdi. Apartmanın kapıcılığını yapar, evinde ücretle bebek veya çocuk bakardı. Hemen her gün apartmandaki işleri bitince torununu parka götürür, alışveriş için uğradığı pazardan saatlerce dönmek bilmez, her şeyi didik didik edip, pazarcılarla bazen kavga dövüş bazen de sohbet ederek haftalık pazar nevalesini paslanmış, telleri sökük, tekerleklerinden gıcırtılar gelen pazar arabasına doldurarak evin yolunu tutardı."