12-13 yaşlarında geceleri eve yakın olan ortaokulun camlarına taş atardık. Kırılırdı hep. Bez bağlardık ağzımıza. Aksiyon yaşardık bir nevi. Okullar açıldığında bütün camların değiştirildiğini gördük.
Buradan özür diliyorum. sırf şamata olsun diye zarar vermiştik.
istanbuldan muğlaya giderken izmirden sonra otobüste benden başka yolcu kalmaması üzerine kankilerle bi yaramazlık yapalım dedik. şöfor abiye aydın otogarda votka da alak mı abi diye sormamla fazla laubali olmamam gerektiğini anlayarak küçük yaramazlığımızı sona erdirmiş idim.
cahiilkten aynı alana koyduğum köpek balığı ile japon balığının bir arada yaşamayı bilmeyip köpek balığının japon balığını öldürmesi sonucunda hayvanı 3 gün açlıkla cezalandırmam. ve her gün karşısına geçip hunharca kahkaha atmam. acımasız adamım be. heheyt.
kadıköy'de otururken 12-15 yaş arası graffiti manyağı idim polis merkezinin duvalarına fak dı polis a.c.a.b yazmıştım çok çılgındım o aralar ah beni çılgın.
Bir arkadasımın doğum günü için elbise giymiştim. Tamam kabul ediyorum biraz kısaydı. Bir yerden geçiyorduk arkadaşımla. Ekip arabasının yanında böyle sandalye gibi birşeyler Var ve 4 tane polis oturuyorlar. Hepsi 40 -45 yaslarinda. Bakişları bakış değil falan. Önlerinden geçerken birisi sesli ve imalı bir şekilde off off, bunlarda gelir miymiş buraya dedi. E bende sinirli bir insanım tabi. O günde iliklerime kadar lafatılmış, iç organlarıma kadar röntgenlenmişim. Arkadasima birsey dedi dimi o dedim , o da kizzim yuru sacmalama polis onlar dedi. Bende atara gelmişim tabi döndüm , ayıp be ayıp kaç yaşında adamsin babamdan büyüksün. Utanmaz dedim. Gezi parkı olaylarında ki kusamadığım kini başladım kusmaya. Ulan Var ya sizin yüzünüzden anarşist olurum ha , allahimin yaşlı kurdu.pis vasifsiz dedim. Adamlar şaşkın , arkaşım şaşkın. Kızı kolundan çekiştire çekiştire yürü ya diye götürdüm. Allahtan insanların plakası yok.
lise 1.sınıfta boş derste sınıfta tepişirken müdür yardımcısı geldi. 5-6 kişiyi odasına çağırdı. bi yandan bize uslu durmamız şeklinde nutuk çekerken bi yandan da teypten (evet kasetçalardan) atatürk ün tiz sesi 10.yıl nutkunu haykırıyordu. çok komikti. baya bi gülmüştük. en anarşik halim budur.
lisedeydik o zamanlar. kuytu bi köşede içerken radyodan şarkı istemiştik polislere. 'tüm polis teşkilatına bilmem nerde içen gençlerden şarkı hediye' demişti spiker. 10 dakika içinde basıldık tabii.
teşekkür ettiler şarkı için. allahtan bişey yapmadılar.
Aydında yaşadığım zamanlarda evimin altı spor salonuydu, spor salonu demeye zilyon sahit isterdi tabi.
Allahim o ne gurultu o ne ses, son moda sarkilar adeta her gun dogan slx basli apacileri gibi evin icinde caliyor ve yatak, camlar, cerceveler titriyordu.
Adamları uyardım, adamlar dediğim yürüyen vücutlar body'nin dibine vurmuş, gün geçtikçe daha da irileşen spor salonu sahipleri, eğitmenleri.
Uyarım şu şekilde gerçekleşti; ya her gün evin içinde sizin sesinizi duyuyoruz uyumak istesen uyunmuyor, ders çalışmak istesen çalışılmıyor ya şu titreten zımbırtıyı kaldırın ya da belediyeyi arayıp evime getirip desibel ölçmelerini isteyeceğim dedim.
Yürüyen vücutlardan birisi; hanımefendi müşteriler müzik olmadan gaza gelemiyor, kapatamayız müziği burada bir düzen var dedi.
ben; e o zaman paraya kıyıp yalıtım yaptırın kardeşim dedim.
yürüyen vücut; bir şey demeden ya sabır diyerek içeri girdi.
Akşam oldu çok sinirlerim bozuk evde adeta spor salonundakilerin topunu kesmek için can atıyorum, bekliyorum biraz ses kısacaklar diye. ama o da ne adamlar o dönemin moda parçası David Guetta ft. Estelle One Love şarkısını son ses bağırta bağırta çalıyorlar, ben evde deli danalar gibi o yana bu yana sessiz bir yer arıyorum cam, balkon her yer kapalı.
Evet müşteriler gaza gelmişti belliydi lambur lumbur tepinmeleri ağırlıkları pat küt bırakmaları hemen üst katlarında ki benim odamı titretiyordu her seferinde. bende gaza gelmiştim hemen altıma taytımı, üstüme ceketimi çektim ve indim aşağıya.
Öncelikle salonun kapısının önünde masalar vardı onları uçan tekmelerle savurdum, saksıları alıp alıp attım salonun içine, aynı filmlerde ki gibi sandalye ile salonun camlarını indirdim.
Vücutlardan teki değil hepsi koştur koştur geldi ne oluyor delirdin mi gibisinden bağırdılar, tek cevabım '' ay müzikler fazla gaza getirmiş pardon '' demek ve çekip gitmek oldu, bayan olduğum ve yaşça küçük olduğum için bir şey yapamayacaklarını bildim, sokakta herkesin kahramanı olmuştum adeta. sonra eczaneye gittim bir sakinleştirici şurup aldım onu hafif hafif içerek, spor salonu enkazına bir bakış atarak evime gittim.
anarşik bir şekilde indirdiğim camların inanılmaz huzuru ile yattım sessizlikte.
tam 3 hafta sonra da spor salonu taşındı.
2006 yılının kırkikindi günlerinden bir tanesiydi. 76 adet burjuva mendilim , 24 adet kurbağa bacağımla birlikte yola koyuldum. hakkari'nin göbeğinde teröristlerin döşediği mayına basıp hayatımı kaybedecektim. bunun için aylar öncesinden akılalmaz planlar yapmaya başlamıştım. olayın sonucunda yalnızca ben değil 27 tane fakir zebra da hayatını kaybedecekti. yolculukta ilk durağım silifke'nin yalıkazığı yaylası oldu. biraz soluklandıktan sonra paraşütümün balonunu şişirerek hakkari tarafına doğru yollandım. gökyüzünden 24 adet pelikan saydım ve o kadar süre içinde de yüksekova'nın çamlıca beldesine pike inişimi gerçekleştirdim. birden terörist grubun yoğun roketatar saldırısı arasında kaldım. ilk gördüğüm mayına basıp hayatımı kaybettim.
stadyumda maç izlerken bir keresinde tribün liderinin söylettirdiği marşı söylememiştim, he bir de herkes üstünü çıkartıyordu tezahürat yaparken orda da üstümü çıkartmamıştım.(bu kadar anarşiyimdir işte.)