yarimi daha hava alanından ülkesine * yollarken kulaklarımda çalmaya başlayan şarkı. bir ay boyunca yalnızlığımın marşı:
rüyalarım açık yaralarım gibi, içim dışımda,
mutluluk dolu düzenim yine yalnızlık ve sıkıntı ile doluyor,
sanki sararan yapraklar gibi,
bütün sesim, soluğum içimde yok oluyor,
tak,tak,tak,
yalnızlığımı kucaklıyorum yeniden,
tak,tak,tak,
duvarlara çarpıyorum çaresizce, benim için her şey söylenmemiş,
tak,tak,tak,
gecenin karanlığı gözlerimde,
tak,tak,tak,
aşamayacağım bir dünya yaratıyor, hoşgeldin yalnızlığım,
yalnızlığım, sensizliğim,
denizin dibinde kalmış bir şehir gibi,
gülümsemen zehirli hafızamda kayboluyor,
sanki sadece pişmanlıklarımızı söylüyorsun bana,
karanlık kırıyor ruhumun aydınlığını,
tak,tak,tak,
hayallerimiz kalp kırıklığında sürüklenirken,
tak,tak,tak,
gözümde, kulağımda ve ağzımda bir gözyaşı seli,
tak,tak,tak,
dış dünyanın hissizliği,
tak,tak,tak,
hoyratlığı yakıyor aklımı, hoşgeldin yalnızlığım,
yalnızlığım, sensizliğim...
Dağılmış eşyalar dört bir yana,
Sessizliğimiz uykusuzluktan değil,
Toplasan iki kişi eder miyiz hala?
Beni biraz böyle hatırla.
Biliyorum bir kaç kere açılmaz hiçbir bavul,
Biliyorum çalışmaz saatler gibi..
Bu ev, ev değil artık..
Biliyorum çok üzgünüm,
Karşımdasın ama bak yoksun burada..
Hatırla! kaybettiğin herşey gibi,
Yabancı bir korkak belki,
Böyle hatırla..
Sarılıp kendine sıkıca,
Bu hayat benim değil de..
Beni biraz da böyle hatırla..
boynumda yağmurdan bir kolye.
ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde.
bir siyam kedisi ve ben. pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz.
eski rus bir sevgilim vardı.
öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu...
her şey önce çok güzel başlıyordu...
sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun.
ben seni portekizli bir korsan sanıyordum.
sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun.
yelkenbezi fularını çıkarıp. bir reverans yapıyordun.
odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu.
ikimiz bir de kediler kalıyordu. hava alamıyorduk...
kapıları mühürlüyorlardı.. eskil bir aşk öyküsünün içinde
kalıyorduk... biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk...
bir siyam kedisi ve ben...
ümit yaşar oğuzcan - aldanma.
Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha
Dostlar değişiyor aldanmalar değil,
Aksimizden eser yok şimdi o sularda
Çirkin olan biziz aynalar değil...
Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları
Şişeler,kadehler o cam kırıkları
Götürün,götürün bu aydınlıkları
içimde güz başladı ilkbahar değil,
Ne bir anlayışlı el,ne bir dost bakış
Biraz ümit,biraz hayal sonra aldanış
En güvendiğimiz tepelere kar yağmış
Deniz o deniz değil,dağlar o dağlar değil...
sırılsıklam bir özlemdi
gözlerimden akan
damla damla bir ümitle
içimde oyalanan
dokunmanın coşkusuyla
taştı boşandı birden
saklanamaz bir çağlayışla
kurtulduk esaretten
asabiydim ondandı
hep mutsuzdum ondandı
yıllar yılı saklandı
gözyaşıyla kutlandı
Gidişinde çok ani oldu ya gelişin gibi
işin doğrusu varlığına alışmaktan daha zor oldu Yokluğuna alışmak
Alıştım mı bilmiyorum ama maecbur olduğumu biliyorum
Boşver coskusuda çok güzeldi varlığının
Yokluğunun acısıda hiç fena değil hani
Soranlara neden böyleyim bilmediğimi söyledim
Yalandı bu sensizlikti
Keyifsizlik sebebim
Gelişinle eksik parçam
Bir anda tamamlandı
Sende gördün ya
o an sevinçten nasıl da ağlandı...
Kaldırıma uzanmış
Karanlığı beklerim
Bulutlar seni çizmiş
Tiryakinim
Her günüm
Bir kor gibi yanar geçer
Her anım bir yıl gibi uzun sürer
Son bir isteğim senden
Bir daha deneyelim
Bunca yıl sonra yine
Bu istek çok mu söyle
Çıldırtsanda seninim
Yalvartsanda seninim
Tiryakinim, tiryakinim...
Ne geceler ne gündüzler gördüm
En vazgeçilmez
yeminlerden döndüm
Görmedim senin gibi
sevmedim hiç kimseyi
Yapayalnızım şimdi
unuttum gülmeyi
Sen vaktinden çok sonra gelen
Sevdalı bir yağmur gibisin
Çisil çisil gözlerimden
Sen çıldırmış şairlerin
Titreyen mısralarında
Bahsettiği mucizesin
Pencereler önünde çürürken
Senden kalan çiçekler
Hayalin gözlerimin önünde
Hala ağlıyorum
Pencereler önünde çürürken
O güzelim yılların hayali
Gözlerimin önünde
Bize ağlıyorum...
Güneş doğduğunda
başka bir şehrin sabahında olacağım
Her insanın bir öyküsü vardır ya
Benimki de böyle işte...
Bu sabah pencerene bak
Bu koca şehri sana bıraktım
Başka bir şehrin sabahından başka bir dilde
Elveda...
Unuttun mu beni ?
her şeyimi...
Sildin mi ?
bütün izlerimi....
Hüç düşmedim mi aklına?
Hiç çalmadı mı o şarkı?
O kırlangıç da
küs mü bana?
Sanırdım ki
aşklar ancak filmlerde böyle...
Ben hâlâ dolaşıyorum avare
Hani görsen,
enikonu divane
Ne yaptıysam olmadı,
ne çare
Unutamadım, gitti...
Ey aşk...
neredesin şimdi?
Sen de mi
terk ettin beni?
Ne hata ettiysem,
affet
Büyüklük sende kalsın,
e mi
Sen de olmazsan eğer,
batar artık bu gemi
Unuttun mu beni?
her şeyimi...
Sildin mi ?
bütün izlerimi...
bazen yazmak çok zordur.
ne hissettigini anlatmak.
bir duyguyu anlatmak.
ne bilim işte böyle canın yanıyor dersin ama canı yanmayana bunu anlatmak imkansızdır.canı yananada zordur nasıl yani bi iğne batıyormuş gibimi ? hayır hayır öyle degil dersin böyle garip bir sıkıntı gibi böyle içinde seni yiyen bir canavar gibi.nasıl diye sorar tekrar.
anlatması zordur nasılını.
bazen boğazında bir zehir tadı hissedersin.
bazende başında bir agrı.
uykusuzluk çekmeyen için uykusuzluk nasıl birşey anlatması zordur
nasıl uyuyamıyorsun ya falan der
gözlerinden uyku akmıyormu yani ?
zayıfa şaşırırsın bazen nasıl yemek yiyemiyorsun ya
bazen anlatması acıyı çekmesinden zordur
bunları anlatamamak ilişkilere zarar verir.
ben şunu hissediyorum diyememek zordur.
benim için herşey zordur..
-baby wet towel-
--spoiler--
bir ışık yok biliyorsun tünelin öbür ucunda
derler ki kiraz yetişmezmiş zakkum ağacında
sen ki pek inatcıydın, yenik düşmezdin asla
ezber bozuldu artık herşey paramparça
işte bu yüzden, bu gece beyaz bayrak elinde
uzansın parmakların ulaşsın onun yüzüne
hadi teslim ol bile bile, seni seviyorum de
sen inanmıyorsan bile o inansın yinede
--spoiler--
Do you know what's worth fighting for?
When it's not worth dying for?
Does it take your breath away and you feel yourself suffocating?
Does the pain weigh out the pride?
And you look for a place to hide?
Did someone break your heart inside,you're in ruins
One, 21 Guns
Lay down your arms
Give up the fight
One, 21 Guns
Throw up your arms into the sky
You and I ...
When you're at the end of the road
And you lost all sense of control
And your thoughts have taken their toll
When your mind breaks the spirit of your soul
Your faith walks on broken glass and the hangover doesn't pass
Nothing's ever built to last, you're in ruins
One, 21 Guns
Lay down your arms
Give up the fight
One, 21 Guns
Throw up your arms into the sky
You and I ...
Did you try to live on your own?
When you burned down the house and home?
Did you stand to close to the fire?
Like a liar looking from forgiveness from a stone
When it's time to live and let die
And you can't get another try
Something inside this heart has died,you're in ruins
One, 21 Guns
Lay down your arms
Give up the fight
One, 21 Guns
Throw up your arms into the sky
You and I ...
üşümüş gökte o yalnız bulut
kendini hiç yerinde hissetmiyeceksin.
keyif senin
istersen talihini billur akıntılarla bir tut
ellerini göğsüne kavuştur
doğu batı kuzey güney diyerek
koştur
bir üç ve beş istersen rom kadehleri gibi
nasıl ki unutulmuşsun
devril
ve bitir maceranı
Attila ilhan
binlerce, ama binlerce yıldır yaşıyorum
bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum biraz
insan, insan, insandan; ne iyi ne de kötü
kolumu sallıyorum yürürken, kötüysem yüzümü buruşturuyorum
çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum
öldüklerimi sayıyorum, yeniden doğduklarımı
anlıyorum, ama yepyeni anlıyorum bıktığımı
evlerde, köşebaşlarında değişmek diyorlar buna
değişmek
biri mi öldü, biri mi sevindi, değişmek koyuyorlar adını
bana kızıyorlar sonra, anısızın bana
kimi ellerini sürüyor, kimi gözlerini kapıyor yaşadıklarıma
oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
ve geçilmiyor ki benim
duvarlar, evler, sokaklar gibi yapılmışlığımdan.
bilmezler, kızmıyorum, bunu onlardan anlıyorum biraz
erimek, bir olmak ve unutulmak içindeki onlardan
ya da bir başkaca şey: ben kendimi ayırıyorum
o yapayalnız olmaktaki kendimi
böyleyken akıp gidiyorum bir nehir gerçeği gibi
sanki ben upuzun bir hikâye
en okunmadık yerlerimle
yok artık sıkılıyorum.