Alaska kurbağaları bulunduğu koşula uyum sağlamak için kendilerini tamamen donduruyorlarmış. Tüm fonksiyonu kalbi dahil durduruyor, bir nevi ölüyorlar yani. sadece içersindeki suyun birazını attığından enzim oluşmuyor fakat hücreleri yavaş bir şekilde çalışıyormuş bahar ayında çözülüp tekrar normal hayatına dönüyorlarmış.
Teşekkürler Discovery science.
- Buda alıntı -
Kurbağaların bu şekilde donup çözülmesinin arkasındaki mekanizmayı araştıran bilim insanlarına göre, ağaç kurbağalarının kanlarında “doğal antifiriz” sistemi var. Yani havadaki buz kristalleri kurbağa ile temas edince önce kurbağanın derisi donuyor ve vücudu sert ve gevrek bir hal alıyor; neredeyse yere düşseler kırılacak halde oluyorlar. Daha sonra kanlarında bulunan özel bir protein (nucleating proteins) kandaki suyun donmasını sağlıyor. Oluşan buzlar kurbağaların hücrelerindeki suyun yaklaşık % 70’ini emiyor. Bu sırada kurbağanın karaciğeri çok miktarda glikoz (bir çeşit şeker) salgılamaya başlıyor. Salgılanan glikoz, boşalan hücreleri doldurarak onlara destek oluyor. Oluşan şekerli sıvı hücrelerden daha fazla su çekilmesine engel oluyor, çünkü suyun tamamının boşalması kurbağaların sonu demek. Aslında hücrelerin içi hiçbir zaman donmuyor, sadece hücrelerin dışındaki su donuyor. Suyunu kaybeden hücreler büzülüyor ve içleri yoğun kıvamlı, şekerli sıvı ile doluyor, bu da dokuların donma noktasını düşürüyor. Donan kurbağalar bu şekilde haftalarca kalabiliyor; kalp atışı yok, beyin aktivitesi yok, yani hiçbir yaşamsal faaliyet yok. Sonra hava ısınmaya ve buzlar erimeye başlayınca kurbağanın vücudu da içten dışa doğru çözünmeye başlıyor. Su yavaş yavaş hücrelere geri dönüyor ve kalbin yeniden atmaya başlamasıyla birlikte kan dolaşımı ve sonrasında nefes alıp verme başlıyor. Araştırmacılar bu müthiş biyolojik olayın organ nakli araştırmalarına ışık tutabileceğini düşünüyor.
- -
-eylül 21 inde olmak kaydıyla- hiçbir alacağınız olan kişiye; onun tahriklerine kapılıp da 'al paramı g.t.ne sok lan pislik herif, istemiyorum senin paranı' diyerekten bu vb. tavırlarla boşvermişlikte bulunmayın. aklı selim bi şekilde konuşun, onu itin g.tüne sokaa sokaa , mantık hak ve hukuk dahilinde 'paranızı' alın efendim. çünkü o para sizin.
Kuzenim evlenmiş üstelik hamile kalmış bunun üstüne çocuğu doğurmuş ve biz de yarın onlara ziyarete gidiyormuşuz. Muhtemelen tanımıyorum ama gidelim madem.
Bugunku sunumun ardindan geometrideki egriler uzerine bir seyler ogrenmis olduk.
Sevfigim bir arkadasimin sohbetinden bana kalan seyleri. Oyle ki bir savas aleti olan yaylarin cesitli toplumlarda kullanilisi. Ozellikle japonlarin kullanma sekli oldukca farkli.Diger taraftan goktürklerden osmanliya kadar kullanilmis olan türk yaylari hakkinda cesitli bilgiler, ve bu yaylarin avrupa tarzi yaylarla olan kiyasi.
Tarih boyunca toplumlarin kadina verdikleri deger (tomris ozellikle uzun bir sohbet konusuydu)
Tarihe art niyet katan kimi tarihciler, dogrulari yazan tarihi kimlerden ogrenilebilecegine yonelik birtakim oneriler..
Matematikciyim ama tarihe de ilgim var. En azindan herkes kendi tarihini bilmeli .
edit3: yine ya bu gece gel ya da deli recepe döndük. asla öğrenemeyeceğiz sanırım.
en iyisi bunu boş verelim.
bari açıklayın da şunu öğreneyim en azından:
ingilizcede yer çekimi anlamına gelen "gravity" kelimesi "grave"(mezar) kelimesinden türeyen bir kelime imiş. dibe inmek, gömülmekten çağrıştırırmış. düşününce mantıklı gelmiyor değil. ama üzerinde hiç kafa yormazdım şahsen.
bugün bir kere daha öğrendim ki
hayat her şeye rağmen devam ediyor. benli bensiz senli sensiz.
insanların sevilmesi statülerine bakıyor.
vazgeçemem dediklerimizi öyle de güzel dış kapının dış mandalı yapıyoruz ki.
bir şeyler bittikten sonra yaşanmışlıkların önemi kalmıyor.
ve tabii ki birinin bize umut vermesi diye bir şey yok kendimiz alıyoruz tüm umutları.