Yazarların gördüğü ya da bir şekilde şahit olduğu ve anlam veremediği metafizik çevresindeki olaylardır.
Okulun tavanında sıralı bir şekilde giden ve sonu camda biten ayak izleri buna örnek olabilir.
Hayır yani hangi manyak bir sandalye tepesinde bunu yapmak için uğraşır ki.
Ne zaman birini dÜŞÜnsem veya ne zaman biri aklımın ucundan geÇse o kiŞinin bana bir kaç saat iÇinde mesaj atması. Bu aylardır konuŞmadığım insanlarda bile geÇerli. Daha Çok telepatiyle ilgili. Ilginç.
2012 sonbaharında başımdan geçen enteresan olaydır.
yazdan sonra gelen sonbaharla birlikte havalar aniden soğumaya başlamıştı. zaten karadeniz'de adam gibi yaz göremiyorsun. ben halen daha yazlığı terk etmemiştim. soğuk havalarda yazlıkta ısıtıcıyla duruyordum. biraz kafa dinlemek, serbest takılmak için bu çekilecek bir durumdu. sitede herkes şehire dönmüşlerdi bile. bir ben birde sitenin bekçisi cemil abi kalmıştı o bölgede. gene bir akşam çok dehşet rüzgar vardı. minibüsle şehirden gelip hemen kendimi attım yazlığa. dışarıda öyle bir rüzgar var ki gözünü açsan içine sahildeki tüm kumlar girer o derece. içeri adımımı atınca hemen elektrikli ısıtıcıyı çalıştırdım. bir de çay demledim. oturdum koltuğa hem televizyon izliyorum hemde çayımı yudumluyorum. birden kapı çaldı. kapıyı açtım baktım cemil abi gelmiş.
+ naber yoky.
- iyidir cemil abi hayırdı ?
+ ya bende sigara bitmiş de şimdi nöbeti bırakmayım sen bana bir kaç dal versene.
siktir lan yavşak bakkal 500 metre ilerde sanki savaşta cephe koruyorsun amk. demek istedim ama diyemedim. onun yerine,
- abi bende de 10 tane falan kaldı bana anca yeter.
+ bari bir tane ver de giderken içeyim.
- al amk otlakçısı al. (içimden dedim)
neyse cemil abiyi yolladıktan sonra gene keyif yapmaya devam ediyorum. aradan 15-20 dakika geçti. yandaki yazlıktan paldır küldür sesler geldi. bende rüzgar sanıp pek önemsemedim. ardından bizim bahçeden öyle bir ses geldi ki aniden pencereye koştum. bir de ne göreyim. güneş enerjili su deposu bahçeye uçmuş. oha deyip birden dışarı çıktım. hemen depoyu duvarın dibine itip içeri dönüyordum ki bir de ne göreyim. ses gelen yazlığın kapılar açık. ulan rüzgarın devirmesini anlarımda kapı kırmaz herhalde deyip. yan tarafa geçtim. elime de babamın ağaç doğrultmak için kullandığı demir çubuğu aldım.tabi bu arada bir yandan da cemil ibnesini arıyordum. 25 dakikadır ortalıkta yok. neyse yazlığın dibine kadar geldim. elimdeki demir çubukla dış demirlere vurarak ses yaptım. belki içerideki hırsızsa kaçar hesabı. baktım giren çıkan yok. kapının ağzına kadar gelip, içeriye mithat abi diye seslendim. mithat abi komşumuz olur. yazlığın sahibi. her neyse seslendiğim anda üst kattan gene güm güm hızlı hızlı ayak sesleri geldi. ben o sesi duyar duymaz allah yarattı demedim direk kendi evime doğru kaçıp polisi aradım. ardından da mithat abiyi aradım. allah yarattı dediysek içeri dalacak kadar da salak değiliz. korku filmlerinde hep böyle ölünüyor işte. neyse bir yandan da pencereden bakıyordum bir yerlerden kaçmasın ibne diye. polis geldi içeriye girdi. baktılar hiç kimse yoktu. mithat abi geldi tam yarım saat sonra. kamera kayıtlarına baktılar. kayıtlarda da kimse yoktu. ancak kapının kendi kendine açıldığını kayıtlardan gördük. rüzgardandır dediler ama ben o ayak seslerinin pek de rüzgardan olduğuna emin değilim. ekipler geri dönerken bir baktım cemil elinde sigarayla pöfür pöfür içerek geliyordu. mithat abiyi uğurladık, olanları cemil abiye anlattım. ertesi günün sabahında bende şehre döndüm.
gece uyurken birden uyandım. gittim bir bardak su içtim. yatağa döndüğüm de kendimi yatakta bana bakarken gördüm. ne bakıyorsun lan ibne dedim ve geri yattım.