öncelikle şunu söylemek istiyorum tamamen başımdan geçmiş gerçek bir olaydır. ilkokul 5.sınıfa gidiyordum. o zamanlar babamın yakın bir arkadaşı ve akrabamız olan kişi kanserden yeni vefat etmişti. 3 tane kızı vardı en büyüğü benimle aynı yaşta. ramazan bayramında onlara ziyarete gitmiştik ailecek. neyse geçtik el öpme sırası gelince babamda hepsine 5 lira harçlık verdi. neyse biz hep beraber geçtik içeriye açtık tom jerry izliyoruz. o sırada baktım koltukta bi tane 5 lira ee tabi çocuğuz gittim aldım bakkalda yedim bi güzel eve geri çıktım baktım en küçük kız ağlıyor param yok diye hay dedim senin red ama geçmiş gitmiş çıkarmadım sesimi babam kızar diye. babam çıkardı bi 5 lira daha verdi konu öylece kapandı. yalan olmasın herhalde kurban bayramında bir daha gitmiştik onlara malum gene bayram gene el öpme filan babam gene o zaman çıkarıp 5 lira verdi hepsine o zaman büyük kızlarıda para biriktiriyo hemen çıkardı bi sürü para aldı babamdan parayı koydu içine saydı 95 lira para var sonra aklıma o aldığım para geldi cebimde tek bi 5 lira vardı dedim al koy bunuda içine yok olmaz filan dedi ama aldı 100 lirası oldu. ben şunları odama koyup geliyorum diye kalktı tam odasının kapısına geldi cebinden 3 tane 5 lira düştü. arkasından seslendim paraların düştü diye geri döndü aldı parayı bi daha saydı 115 lira para var. bu para benim değil dedi. gözlerimle gördüm nasıl değil filan yeminler ediyor. ulen dedim Allah yetime nasıl yardım ediyor. o gün bugün kimsenin bir daha ne hakkına dokundum ne parasına saygılar.
matematik hataları köşemizde bugün konulu olaydır.
9.5 liradan kasıt, 95 lira dır.
95 lirası varmış kızın, yazar arkadaşımız da 5 lira verince olmuş 100 lira. kız odasına giderken, bizim deli oğlan demişki yerde 15 lira var. kız onu da almış parayı bi saymış demiş 115 lira oldu. bu 15 lira benim değil.
yazar arkadaş da o 15 liranın göklerden geldiğine, cinlerin getirdiğine falan inanmış. bu.
daha az önce başıma gelmiş olaydır. tuvallette elimi yıkıyordum çok yüksek sesle sela okunmaya başlandı. inanılmaz yüksek sesle hemde. tuvaletin kapısını açtım koridora gidene adar ses devam ediyordu ama hiç ses yoktu. lan şu an taba sallanıo
paranormal değil ama paranormal-gibi. paranormalvari ya da. düpedüz iftira ama anlatacağım. bunu hiç anlatmadım daha önce.
ben, erkek arkadaşım, sınıf arkadaşım ve onun kız arkadaşı belki de çiftler halinde hareket etmenin heyecanıyla okulun son günlerinde kafelerde takılır, okula bazen gün ortasında uğrar ya da sabah bi görünür bazen de hiç gitmezdik. devamsızlık problemimiz yoktu. dört kişilik bir grup değildik ama dördümüz daha iyi anlaşıyorduk. erkek arkadaşım bizim okuldan değildi. benden yaşça büyüktü biraz. o bizi gezdiriyordu, bildiği mekanlara götürüyordu, kendi çevresiyle tanıştırıyordu falan. ehliyetimiz falan da olmadığı için sokaklarda öylece mal gibi dolanmaktansa arabayla daha korunaklı ve ailelerimize görünmeden gezip tozuyorduk. tanıdık hiçbir insana rastlamadan mekanların yakınlarında durup içeri giriyorduk.
sınıf arkadaşımın kız arkadaşı tutturdu fal baktıralım diye. "bir adam var, her şeyi biliyor." ben de rahatsız edecek kadar gerçekçi biriyimdir, inançlı da değilimdir, geleceğin bilinebileceğine asla inanmam. fakat falcı tiksintim çocukluğuma dayanıyor; bir defasında anneme ben daha çocukken mal bir falcı kadın: "onu koruyorlar" gibi bi cümle ettiği için inanılmaz büyük bir tiksinti duyuyorum falcılara. aile içinde o çocuk halimle alay konusu olmuştum. halalarım, annem, ablam, babam günlerce gerçekten dilinden düşürmemişti. tarotla falan ilgileniyorum fakat benim tarot merakım çok eğlencesine. çocukluktan beri oradaki simgeleri okumayı çok severim ama hiçbir eylemim öncesi kendime açılım yapmam. tarotu severim ama ciddiye almam. kızın falcıya gitme isteğini reddettim ama ısrarına dayanamadık bi süre sonra ve gittik. kafede bakıyordu adam fal ama nasıl anlatayım böyle ayrılmış izole, separe bir bölmeye geçiyodunuz. kafenin içinde ama falcıyı sadece içeri girdiğinizde görebiliyordunuz. içeri girdik. karikatür bir tip. yüzükler, gözlerde sürmeler falan. tam bir mal. gerçekten. sahtekar olduğu çok belli olan bir mal.
ben ve partnerim baktırmayacaktık fal falan ama orada falın bakıldığı yerde oturacaktık. onların işi bitince de gidecektik. maalesef karakter olarak pürüzsüz değilim ve yalan dolan olduğunu bildiğim bir işin mensubuna karşı saygı duyamadım ve tanıştıktan sonra falcıya; "biz pek inanmıyoruz böyle şeylere, arkadaşlarıma bakın lütfen gidelim okula döneceğiz" dedim. okula mokula dönmeyecektik tabii. "hızlı hızlı uydur bi şeyler işte" demekti bu. fakat ses tonum gerçekten aşağılayıcıydı. "sana bakamam zaten" dedi. partnerim meseleyi bildiği için kıkırdadı. "ben baktırayım mı?" dedi. "hadi ya çabuk çabuk gidelim" gibi, o talebini pek ciddiye almadığım bir şey söyledim. orayı tam hatırlamıyorum.
işte aynı kıvraklık. eğer bu salakların zırvalarını kabul etmez, nesnel gerçekliğin dışında hiçbir şeyi kabul etmez ve onların atıp tuttuğu şeylere prim vermezseniz sizi canavarlaştırıyorlar. bu muhtemelen fal piyasasının dev yalanlarından biri. gelecek eğer bir allah varsa yalnızca onun bilebileceği kadar derin bir meseledir. gözlerinize sürmeler sürüp yüzükler takıp seans başına yüz lirayı cukkalayınca kahin olmuyorsunuz. bilim bile geleceği görmede yanılabiliyor. milyonlarca parametreye rağmen dev beyinler bile bazı şeyleri öngöremiyorlar. sizin zırvalarınıza inanmayan, telvede, taşlarda, suda geleceğin ve şahsın gerçeklerinin görülemeyeceğini bilen beyinlerle savaşamazsınız.
dört sene önce, uzun süredir (en az bi beş yıldır falan) görmediğim bir komşumuz ile sabaha okula giderken karşılaşmıştım. araba ile yanımda durmuş ve gideceğim yere kadar bırakmayı teklif etmişti. tanışıklığımız da olduğundan teşekkür ederek arabaya binmiştim. eğlenceli de adamdı. şen şakrak gittik, beni ineceğim yerde bıraktı, ayrıldık.
o akşam anneme anlattım, "ahmet* amcayı gördüm bu sabah, okula bıraktı" dedim. o da o gün akşam gelirken elinde poşetlerle görmüş onu, kolay gelsin diyip geçmiş.
bunlar bir pazartesi günü yaşandı.
çarşamba akşamı eve giderken ahmet amcaların evinin önünde bir kalabalık gördüm. evin kapısının dışındaki lamba yanmış, on-onbeş kişi ayakta bir şeyler mırıldanıyordu. geçerken kapının açık olduğunu fark ettim, evin içi de dolu gibiydi.
eve gelip babama sordum ve ahmet amcanın o gün hayatını kaybettiğini söyledi.
yıllarca görmeyip tesadüfen bir sabah karşılaştığım adam iki gün sonra öldü. "paranormal" denecek kadar ekstrem bir olay değil belki, bir tesadüf sonuçta.
Bir rüya görmüştüm bir genç çocuk ölmüştü; Cesedinin Üzerini gazete ile örttükleri fotoğrafı da gazetede 1. Sayfadaydı. Küçük bir karede de gencin fotoğrafı vardı. Rüyamın devamında bir arabada hıçkıra hıçkıra ağlayıp çocuğa neden bunu yaptın? Demiştim. Sonra O çocuğu okulda gördüm. Bu rüyayı kasım ayında görmüştüm mayıs ayında da çocuğun ölüm haberini gazetede gördüm istiklal marşı sırasındayken hem de. 9. Kattan düşmüştü aynı rüyamdaki gibiydi haber. Muhtemelen intihar etmişti.
Bir süre geçtikten sonra ölen çocuk onu tanıyan yakın arkadaşımın rüyasına girmiş ve bana selam söylemiş.
Dershaneye gittiğim bir sabah Babaannem evinin kapısını açıp beni karşıladı. "Gızım okula mı gidiyorsun allah zihin açıklığı versin inşallah sende halaların gibi öğretmen olursun" deyip sarılıp öptü. Dershane çıkışında liseden bir arkadaşımla buluştum o gün.
Evlerine davet etti, çok ısrar etti. Annemden izin istedim o da izin verdi. Kızın ablasıyla da çok iyi anlaşıyordum. Çok iyi kahve falı bakardım o zamanlar. Istediler kırmadım tabiki. Derken üzerime bir ağırlık çöktü. Yerimden kalkamayacak hale geldim. "Uyuyalım mı?" Diye yalvardım. Yataklarımıza yattık. Sanki odada yalnız değildik. Tüylerim diken dikendi. Kış ayında olmamıza rağmen kan ter içinde kaldım ve en kötüsü sabaha kadar "işt işt hahaha" şeklinde sesler duydum. Sanki birileri benimle dalga geçiyordu. Kabus gibi bir geceydi. Uyudum mu naptım belli değildi. Biraz dalmışım... bir ev telefonu sesiyle uykudan kalktım ve koştum. Telefonun olduğu duvarda saat vardı. Saat 7 idi.
Arkadaşımın annesi ile buluştuk telefonun önünde. Başkasının evinde çalan telefona koşuyorum düşünün. Babaannemin rahatsızlandığını söyledi... "ben biliyorum babaannem öldü" dedim. Apar topar çıkıp gittim.
Eve vardığımda en az 100 çift ayakkabı vardı kapıda...
ama bunlar çok paranormal. korkunçlu.
bir kere babam salondan bi sandalye getir demişti bana ampule uzanmak için. iki tane getirmiştim. niye getirdin iki tane sandalyeyi peki? cevapsız... paranormal. benimki bu.
Eşim ekim ayında bir ay sürecek bir eğitim için başka bir şehire gitti. Eşimin döndüğü gece oğlumun odasındaki adı "yürüme arkadaşım" (bilirsiniz bebekler bu oyuncağa tutunup yürürler) olan oyuncak gardropun üzerinde durmasına rağmen 4 kez kendi kendine çalışmıştı. En az 4 senedir aynı yerde durup hiç sesi çıkmayan bir oyuncak..
Dün gece bir kızın yaşadığı paranormal olaylarla ilgili bir video izledim. Bir süre bir şeyler yaşayıp korkmuş ve sonra ablası evine gelip sirkeli suyla temizlik yapmış. Sonra kıza demiş ki:"işe yaradığını anlamak için sabah uyandığında yerde bozuk para ya da beyaz bir kuş tüyü göreceksin" . Kız kapıyı kitleyip uyumuş ve sabah kuş tüyü bulmuşlar yerde.
içimden "hadi canim öyle şey mi olur" dedim. Akşam kayınvalidemin balkonundaki (kapatılmış balkon) koltuğa oturdum, otururken hiçbir şey yoktu. Sonra yerimden bir kalktım bembeyaz bir kuş tüyü.
Küçükken her ateşlendiğimde bir yılan gelir göğsüme sıkıca dolanıp beni sıkar sıkardı. Yılan beni boğarken bağıramazdım da ve adım gibi eminim ben o zamanlar yılanların insanları boğabildiklerini bilmiyordum bile.