yıllar önce balıkesir de oturduğum zamanlarda geçmiştir bu hadise başımdan.
balıkesir de adnan menderes mahallesinde ikamet ediyordum o zamanlar.
çok beğendiğim bir komşumuz vardı ipek adında, ablamın arkadaşıydı aynı zamanda.
ablam bir gün evde canı sıkıldığı için ipeklere gitti , benimde yapacak bir şeyim olmadığı için televizyonu çıkarttim balkona aldım elime kumandayı , kuruldum karşısına.
bilirsiniz , o zamanlar çok popüler olan biscolata reklamı vardı.
biscolata reklamı çıktıktan sonra istemsiz bir şekilde elimi saçıma götürdüm ve arkaya doğru attırırken " my sweat biscolata , biscolata , biscolata" derken kendimi çok kaptırmışım ve surat ifadem değişmiş aynı zaman da.
ablamın ve ipeğin balkonda olup beni görme ihtimalini dahi düşünemedim , bir ara tüm sokakta kahkaha sesleri yankılandı.
kendime geldiğimde ablamın ve ipeğin gülmekten maymun olduğu , beni işaret eden parmaklarla ve ifade ile karşılaştım.
siktiğim reklamları , ertesi gün ipeği gördüm durakta , beni görmemesi için başımı egdim ama ne nafile. ipek beni görüce " biscolata erkegi naaabeerrrrr" diye seslendi.
iyiyim canım senden naber diyebildim sadece.
aradan yıllar geçti , geçenlerde ablama beni sormuş biscolata napıyor diye.
varın siz düşünün kızın aklında nasıl bir yer ettiyse.
Son iki yıl kabus gibi geçti. okuldan atılma, işten çıkarılma, ilaçlar derken son iki hafta içinde dedeyi kaybetmek, kardeşin düğün telaşı, geçen hafta teröristlerle mücadele ederken şehit olan genç delikanlı, sınav stresi derken bir de ülkenin durumu. neden mutlu değilsinler diye soruyorlar? Mutlu olunabilecek bir şey göremiyorum.
ulan işteyim oturuyorum, su içeyim dedim. şu tupper'ın sulukları var ya, heh işte o geberesice şeyden içiyorum. üstümde beyaz şifon bluz var. bir daha beyaz bluzu bodysiz giyeni vursunlar. tam içerken aynı zamanda bilgisayara bakayım diye çabaladım, işte bakın salaklık budur, ne acelesi var gerizekalı beklesene. tam bakacağım derken su şangırt diye üstümde döküldü. tam üstüme döküldü, içeri bi amcayla teyze girdi baya yaşlılar. işte onlarla aramızda namahrem diye bir şey kalmadı artık. birazdan oğullarına istemeye gelcekler.
Üniversite 3. sınıfım. Haftalarca üzerine titrediğim proje ödevimi yapmışım aslanlar gibi sunuma gideceğim. Bir şey unutmamak için telaş yapıyorum mal gibi. Neyse herşeyi eksiksiz aldığımı varsayarak kapıyı çekip çıkıyorum. Bu arada evde kimse yok. Epey yürüdükten sonra telefonumu evde unuttuğumu farkedip hızlıca geri dönüyorum. Kapıda anahtarımı içerde unuttuğumu anlayınca h...r diyip geri dönüyorum. Durağa ulaşıyorum. Otobüs güzergahının değiştiğini otobüsün harekat noktasının uzakça bir yere taşındığını öğreniyorum. Yürüyorum yürüyorum. Otobüse binip kampüse ulaştığımda sunuma geç kalmış olduğumu anlıyorum. Dersten kalıyorum...
Ankara'da yaşıyorum. Geçen sene ankara-keçiören'de ak parti'nin mitingi vardı, ben de gittim. Neyse miting bitti. Dolmuşla eve gitmem gerekiyor. Miting sebebiyle trafik alt üst olmuştu, çok yorulmuştum. En sonunda istikametini bilmediğim bir dolmuşa bindim. Dediğim gibi çok yorulmuştum ve üşüyordum, dolmuş buldum diye sevindim ve bindim. Neyse yorgunluktan dalmıştım, ön koltuğa kafamı koymuş uyuyor gibiydim. Kafamı kapişonla kapatmıştım. Sonra kendime geldim, baktım benim istediğim yere gitmiyor. Dolmuşa baktım 3-5 kişi var. Hiçbiri de tekin tip değil. Tekli koltukta oturuyordum. Arkamı dönmemle arkamdaki 35-40 yaşlarındaki abiler gülmeye başladılar. Sonra sordum: "Abi bu nereye gidiyor?" Sonra iyice kahkaha attı adamlar. Dolmuştaki diğer kişiler de baktı, bana baktı ve onlar da gülümsediler. Niye güldüler?
Çünkü alnımda "La ilahe illallah" yazan bandaj (bandaj mı her ne haltsa) vardı ve benim sorumun cevabı "gazino" idi... Hemen indim dolmuştan ve dolmuş da bulamayınca arkadaşımı aradım, arabayla gelip beni evime bıraktı.
Şimdi sor bilmem o gazinoların yerini. Ne kötü anıydı ya rabbi!
Küçüktüm, yeni yeni hayatı öğreniyordum. Mahallede top oynuyorduk. Bende Çok iyi kaleci olduğum için genelde kalede ben dururdum. Mahallede ramazan diye biri vardı biz kısaca ona ronaldo derdik. Bir gün çok sert ve acımasız bir şekilde şut çekti. Top gol oldu ve inşaata kaçtı. Kaleci olduğum için topu inşaattan benim almam gerekiyordu.
Sonra topu almak için inşaata gittim. Orada pala bıyıklı amcalar vardı. Yere 50 krş attılar, almadım. 100 krş attılar eğilip almadım. 200 krş. attılar ve... ühühüühhü.
özgüven eksikliğimin, kimyamın bozuk,yapımın yamuk olmasının ilk yaşadığım bir olaydan kaynaklandığını anlatmadım değil mi? herşey yaşadığım ilk tecrübemden kaynaklanıyor. bu yüzden bastırılmış duygularım var tamiri mümkün olmayan.
evet alelade bir gündü. dışarı çıktığım andan itibaren ilgi çekiyordum yine herzamanki gibi. baktığım her kızı adeta büyülüyordum. bakışlarım can alıcıdır. bir eşeği bile hipnoz edebilirim. inanırmısınız bazen aynaya bakmaktan korkuyorum. kendimi kendime kaptıracağım diye. aynayı çatlatacağım diye. her neyse. 5 kız ya da bayan mı demeliyim? bilmiyorum. bana öyle bir bakıyorlardı ki kendimi çıplak hissetmeme neden olmuştu bu olay. gözleriyle soyup anamur muzu gibi yediler beni. hissetiklerimin devamını anlatmayacağım orası bana özel. anlarsınız ya..
tabi o zamanlar da kuduruktum. ama özgüvenim tavan haldeydi. şuan ki gibi pısırık, sünepe akla gelebilecek bütün aşağılık nitelendirilmeler pek yoktu. velhasıl ben ilk kurbanın yanına doğru usulca sek sek sekerek gittim. kızın adı Mahmure`ydi. Beşinin içinden onu seçmem onun için şeref gibi bişey olmalıydı. yani ben öyle düşünüyordum. tanışıp arkadaş olduktan sonra bir hafta kadar hep birlikteydik. son buluşmamız olduğunu bilmiyordum ta ki o gün gelene kadar.ben konuştukça sürekli gülüyordu. "neden gülüyorsun?" diye sorduğumda. çok ŞEKERsin diyordu. halbuki evden çıkmadan önce üzerime mutfaktaki raftan toz şeker dökülmüştü. ama ben çaktırmadım.içten içe ona güldüm bu kız ne saf diye.
Arkadan zebellah gibi bir adam belirdi. griffon misaliydi. üzerime çöktü. eyvah dedim şimdi boku yedin. kızın ağabeyiymiş. ilk kafayı yediğim anda başımın üstünde uçuşan yıldızlardan birine binmiş Mahmure`ye el sallıyordum. ayıldığımda kendimi bir TIR ın içinde buldum. ve....sakın aklınıza fesatlık gelmesin. ağabeyi arkadaşlarını toplamış beni bir güzel benzetmişlerdi. beni TIR dan attıklarından sonra tırın tırın biraz da tırıs tırıs evime gittim. griffon ve dövüş sanatına olan ilgimin buradan geldiğini anladınız heralde. ve psikolojik sorunlarımın da...
insanın başına gelen en kötü şey ev arkadaşının intihar etmesidir.
Ve gece birden uyanıp arkadaşının evin içinde dolaştığını görmek. ayakucuna oturup sana baktığını görmek. hertarafı morarmış halde sana sırıttığını görmek... insan ölmek ister.
birinci sınıfta kafamın yarılması. koşarak musluğa gitmem ve o can havliyle kafama su tutmam ve kanı görünce ağlamam. sonra hastaneye gitmiceeeam diye tutturmak.