şimdi bakıyorumda cafelerde parklarda etrafta dolaşan aşık çiftler var. gözlerine bakıyorum direk onlara çaktırmadan gözleri birbirlerine bakarken ne kadar parlıyor ne kadar büyüyor tarif edilmesi zor. tabi hepsinde böyle olmuyor bazı aşıkların gözleri aşağıya kayıyor neyse onları saymıyalım.
oğlan kıza çiçek almış vermek için heyecanlanıyor, kız çiçeği aldığında yüzü kırmızı gül bahçesine dönüşüyor. ve oğlan şunları söylüyor;
'seni gören güller utancından kızarırlar' kızda bunun üstüne bir tebessüm ediyor utanarak. sonra el ele tutuşup yola koyuluyorlar.
meftuninin buradan çıkardığı sonuç aşk güzel birşey yaşayabilene.
çok seversen asla sevilmezsin, sevmezsen illa ki uğrunda ölecek birileri vardır. aşkın kanunudur sevip, sonunda acı çekmek. gene de ona bulaşmadan yaşanılamaz ki en çok da insana bu koyar.
Hiç bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda
kaldın mı?
Hani ölmüs gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacagını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek girecegini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyecegini de bilmen gibi...
sen hala bu kadar sevgili iken,
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemigini yakarcasina özlemek...
çok kötü degil mi?
Bu kadar özleyip ondan vazgeçmek,
ona dokunamamak,
onu ısıtamamak kollarının arasında...
artik sonunun "Pi" hali degil mi?
Biliyorsun ?
Ne kadar umutsuz bir arayistir o,
kalabalik caddede geçen binlerce yüze bakmak...
belki bir kez daha,bir başka yüzde görebilmek için o yüzü...
belki biraz önce geçti bu kaldirimdan diye düsünmek,
belki su an arkamda yürüyen insanlarin içinde bir
yerde demek,
belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar
yasamak...
ne zordur?
Bir sinema koltugunda sende iki kisi gibi oturdun mu
hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldin mi bir konserden yalniz basina?
Güzel bir kafe keşfettiginde,
güzel bir film seyrettiginde,
güzel bir sarki dinlediginde
güzellikleri oraninda eksik kaldiklarini hissettin mi
paylasamadigin için onunla?
Bir barın kalabaliginda hiç yarım vücudunla sallandın
mı ortada?
Hiç iki kisilik beyninle yarım insan olabildin mi?
Baktiginda aynana sadece yüzünün bir yarısını gördügün
oldu mu hiç?
Sana hayatindaki en büyük yoksunlugu yaşatan yalancıdan
nefret edemedigin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacagını kesen bir
yalancının,
Seni seviyorum larına göz göre göre inandın mı hiç?
Mutlu oldun mu bunlardan alabildiğince?
Hayatta inandigin bütün degerlerini altüst eden
birisine şiirler yazabildin mi?
Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara
feda oldun mu hiç?
içinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin,
özlemini,
susuzlugunu,
açligini gideremedigin zamanlar oldu mu ?
Kanayan yarasını gördügün
ama merhem olamadigin zamanlar...
Gücünün,
hani o tanrisal gücünün
bir çocugun aglamasını susturamayacak kadar oldugunu
gördügün zamanlar
oldu mu hiç?
(bkz: can dündar)
aşk rüya gibidir. güzel bir rüyaysa mutlu olursun fakat etkisi uzun sürmez. uyanınca hatta tekrar yatıp görmek istersin fakat aynı tadı bir daha vermez.
kötü bir rüyaysa tekrar uyumaya korkar insan. etkisi uzun bir süre geçmez.
bazısı her akşam görürür rüya, bazısı pek sık görmez.bazısı ise hatırlamaz uyanınca.
aşk kendisiyle ilgili sabit tespitlerde bulunulamayan değişkenidir.
herkeste, her yerde, her zamanda, her bilmemnede aynı şekilde yaşanmaz, aynı etkiyi bırakmaz, aynı tadı vermez vs.
erkek bünyesisin kızın peşinden koşması ve ona en romantik günleri yaşatmasından sonra teklifinin kabul edilmesi sonucu 1 aylık cicim ayı sonrasında kızın ağzına s.çması ve kızın hem ağlayıp hem de seviom huleyynn deme sürecidir.bu süreçte kızın en yakın arkadaşı da olayın içindedir lakin etkisiz elemandır aşkla bi alakası yoktur.
ne yazık ki aşk mutluluğu sevmez. fazlası zarardır. arsız bir hormon patlaması olduğu için hep daha iyisini arar ve ister. bulamadığında kendini geri çeker. acıdan beslenir. acı çektirmekten zevk duyar. acı çektikçe seviyesi artar.
"acıyla hiç işim olmaz. tatlı seven varsa gelsin." dememeli, oyunu kuralına göre oynamalı. kuralları işler boka sarma noktasına gelmeyecek şekilde işletmeli.
aşk, kendi zihninin yarattığı imgelerdir. bu yüzden derler ya: "sevmek, seni yüceltir."
aşk, bir ruh hastalığıdır; onsuz yaşayabilirsin ama onunla yaşayamazsın.
aşk, kendini sevmektir; kendini çok sevmeyen başkasını nasıl sevsin? yani;