Liseyi yatılı okurken gece saat 3’te karnın acıkması, açlıktan uyuyamamak, 3. Kattan nevresim sarkıtıp yemekhaneye girmek, kıyma kavurup ekmek arası yapmak, 20 kadar arkadaşı da doyurmak, ertesi gün musakkanın kıymasız çıkması, müdürün dellenmesi, o hafta bayrağın göndere sıkışması, kimsede bayrak direğine çıkacak göt olmaması, okulun jimnastik takımının kaptanı olmam sebebiyle(19 Mayıs gösterilerinde il valisinden, emniyet müdüründen, jandarma komutanından hatta rahmetli RAUf denktaş’tan bile takdir almışlığım vardır)kızların hep bir ağızdan bu işi çözse çözse centurion çözer diye bağırıp tempo tutması, benim feci gaza gelerek bayrak direğine çıkmam ve sıkıştığı yerden kurtarmam, bütün okulun çılgın gibi alkışlaması, indikten sonra müdürün pis pis bakıp “şşş bağele yemekhaneye de sen girdin he mi?” Demesi!
sise sularin etiketlerini cikarip yerine uzerinde "tiner", "cok iyi tiner", "madafaka tiner" vs yazili kagitlar yapistirirdim. okulda oraya buraya birakirdim, kulup odasindaki raflara dizerdim. artik isi ilerlettim. damacana uzerine a4 kagitla yapiyorum bu isi. insanlar benden cekiniyor biraz sanirim. yanima oturmaz oldular.
ilkokul 3. sınıftaydım tipik, sınıf arkadaşımla birbirimize vurup kaçıyorduk.*
sonra ben bu kıza* vurdum baktım kız kovalamıyor beni, merdivenlerden yukarı çıktım: 'korkak, korkak beni yakalayamazsın ki' diye bağırdım.
kız bunu duyar duymaz bir hışımla aşağı doğru koşmaya başladı.
ne oluyor lan dedim, sonra aradan bir 5 dakika geçti bu hocayla yanıma geldi hocam işte bu bana kaltak diyen dedi.
ne olduğunu anlamadan hocanın bir ton saçma sorusuna maruz kaldım.
ben daha kaltağın anlamını bilmiyorken hocanın bunu ona dediğime inanması ve beni cezalandırması ise cabası.