yazılmış ya hani neler yaşayacağımız..
ne zaman gürleyip ne zaman taşacağımız.
yıpranmış ahşap pencerede yalnız kalacağımız.
ayrılığın vedasını üzülerek alışacağız.
yazılmış ya hani neler yaşayacığımız.
oturduğumuz eşikten göz yaşlarımıza bakacağımız.
nereden geldiğini bilmediğin bir sesle konuşacağımız.
sensizlikle bir gün mutlaka barışacağız.
Hayat kısa...
Ve bir o kadar da uzun
Sanki gemisi gibi Nuh'un
Her telden var nereden baksan
Her telden, bir avuç insan
Anlamsız bir bütünün parçası hepsi
Olacak, çıkana kadar beşerin son nefesi
Çıkacak, çıkacak ya nasıl bir bilsen!
Ancak geçtikten sonra binbir meşakkatten!
sıcak bir yaz gününde balkonda otururken gördü yazar bu başlığı,
istemedi ki yazmak şiir, ama koyun zihniyle o da yazıyor şiir,
yazmak isterdi şiir, ama o beceriksizin önde gideniydi.
üşürken insanlığın onuru iliklerine kadar bir bahar esintisi duyuldu tanrı dağının eteklerinde.
uzaklardan gelen nal sesleri yeni bir akının habercisiydi.
Seni sevmek,
Bir dava uğruna kurşun yemek gibiydi.
Öylesine acıtan ama tatlı bir tebessüm bırakan.
Seni sevmek,
olmayacak bir şeyi beklemekti.
olmayacağını bile bile umutlanmak gibi.
Seni sevmek,
Gece yalnızlıktan yakılan sigara gibiydi.
Savrulan dumanda hayalini izerlercesine.
Seni sevmek,
Her şeyden öte, tatlı bir gülümsemeydi.
Parlayan güzel gözlerde.
Seni sevmek,
Uçsuz bucaksız bir sonsuzlukta kaybolmak gibiydi.
Tutanacak hiçbir şey yokken hatıralara, gülüşlere, göz yaşlarına ve umutlara tutunurcasına.