yazarlar ve mekanlari

entry3 galeri0
    1.
  1. zaman gazetesinin 16 şubat 2008 tarihli cumartesi ekinde yer verdiği ve kimi yazarların gecenin sessizliğini,kiminin bir pastane köşesini tercih ettiğini öğrendiğimiz röportaj-haber.ayrıntıları aşağıdaki gibidir
    Rasim Özdenören:
    Gençken kahvehanelerde çok yazı yazdım

    Uzun yıllar yazı için bir mekânım olmadı. Çocukluğumda yatağımın üzerinde, gençliğimde ise mahalle kahvehanelerinde ve çayhanelerde yazdım. ilk kitabımdaki öyküleri Eyüp'teki Bostan iskelesi Kahvehanesi'nde yazmıştım. Daha sonra Beyazıt'taki Marmara Kahvesi'nde ve Kapalıçarşı'daki Şark Kahvesi'nde çok yazı yazdım. Çalışma hayatına atılınca bir süre otel odasında yazdım ve sonunda evlendikten sonra kendime bir mekân oluşturabildim. Ama bel fıtığından dolayı şimdilerde yatak odasında yazmaya devam ediyorum.

    Mehmet Yaşin:
    ilk paragrafı yazınca çok rahatlarım

    Yerleşikken ve seyyahken iki farklı yazı ortamım var. Yerleşik mekânım gazetedeki kitaplarla kaplı odam. Seyyahken ise kahvede, arabada, deniz kenarında, bir bankın üzerinde veya bir otel odasında yazabiliyorum. Mekân, görüntü, manzara, kalabalık ve gürültü beni etkilemiyor. Hafif ve derinden gelen bir müzik iyi geliyor yazı yazarken. Bol miktarda çay-kahve içerim. ilk paragraf önemlidir benim için. ilk paragrafı yazınca rahatlarım, yürürüm, neşelenirim ve yazının devamını getiririm.

    Sadık Yalsızuçanlar:
    Evim, şehrin gürültüsünden uzakta

    Evim kentin dışında, bahçeli evlerin olduğu, çok katlı yapıların bulunmadığı bir yerde. Zemin katı bana ait ve kitaplığım da burada. Gürültü vs. çalışmamı pek etkilemiyor. Fakat özellikle roman ve öykü yazarken geceleri ve yalnızlığı yeğliyorum. Çünkü kendimi en sade, samimi, pür hissettiğim, dolayısıyla en samimi yazabildiğim zaman da gecedir. Yazmak için zaten eskiden kâğıt kaleme, şimdilerde bilgisayara, kahve ve sigaraya gereksinim olduğu kanaatindeyim.

    Ali Ural:
    Deniz manzaralı odam var; ama şair değilim

    Gecenin ilerleyen saatlerinde kapısı mutlaka kapatılmış bir çalışma odasında yazmayı tercih ederim hep. Güzel manzaranın insanı şair ya da yazar yapacağını sananlar, deniz manzaralı çalışma odamı görüp,işte burada şair olunur! demişlerdir. Halbuki manzara dikkati dağıtır ve rahatlatır. Yazarın dikkatli ve rahatsız olmaya ihtiyacı vardır.

    Tuğçe Baran:
    Bir istinat duvarına bakarak yazıyorum

    Çalışma masam bir hafta öncesine kadar evimin aydınlık ve ferah bir odasındaydı. Ama çalışma odam altı boş olduğu için alttan soğutmalı imiş meğer. Mecburen ardiye odası olarak düzenlediğim evin en iğrenç, en karanlık ve havasız üçüncü odasına taşınmak zorunda kaldım. Bu şu demek oluyor: O çok şahane yazılarımı leş bir istinat duvarına bakarak, bir yanda giysilerim, ayakkabılarım, öbür yanda merdivenim, alet çantam, arka tarafta ütü masam beraber yazıyorum. Memleket meselelerine bir çamaşırlık arkasından bakıyorum yani.

    Ayşe Kulin:
    En rahat Urla'daki dağ manzaralı evimde yazıyorum

    Yazılarımı en rahat Urla'nın Yağcılar köyündeki dağ manzaralı evimde yazıyorum. Ama her yerde de yazabilirim. Sabahları erken kalkarsam daha güzel yazıyorum. Artık laptop taşıyorum ve vapurda, havalimanlarında hem okuyorum hem yazıyorum. Kitapları her yerde okuyup not çıkarabiliyorum ve yaptığım işe konsantre olabiliyorum. Ama en rahat tabiî ki dağ evimde çalışabiliyorum. Kapım ve telefonum daima herkese açıktır.

    Ahmet Kekeç:
    Kitap çalışmalarımı Asude'de yapıyorum

    Kalabalıktan ve sesten yalıtılmış bir yer olduğu sürece her yerde yazabilirim. Ama Tophane'deki Asude benim uğrak yerim, orada yalnız kalabiliyorum. Hemen her gün uğruyorum Asude'ye. Gazete yazılarımı en rahat gazetede yazıyorum, Asude'de ise daha çok kitap çalışmaları yapıyorum. Fonda da piyano eserleri oluyor.

    Ali Bulaç:
    Gecenin sessizliği, zihnimi toparlıyor

    Yıllardan beri çok arzu etmeme rağmen maalesef bana ait bir odam olmadı. Yazı benim için sancılı bir süreç. Onun için önce zihnimi hazırlıyorum. Gecenin sessizliği ve el ayağın çekilmesi zihnimi toparlamama yardım ediyor. Bana göre her yazı her mekânda ve ortamda yazılmaz. Çünkü iyi bir yazı dikkat gerektirir.

    Ayfer Tunç:
    Yazıya başlamadan önce iyi bir kitap veya şiir okurum

    Kahvehanelerde, çay bahçelerinde, başkalarına veya kamuya ait mekânlarda yazabilen biri değilim. Laptopunu alıp bir yere gidip yazabilenlerden de değilim, çalışma odamın iç düzeninde bir değişiklik yaptığım zaman bile yazmakta zorlanırım. Şehrin genel sesi beni rahatsız etmez ama sokak kazılıyorsa veya gürültülü bir makine çalışıyorsa çalışmam mümkün değil. Yazıma başlamadan önce iyi bir kitap veya birkaç şiir okurum, ardından masama otururum, bilgisayarımı açarım ve çalışmaya başlarım.

    Her yazarın özel bir mekanı var

    * Cemal Süreya-Yazılarını Kadıköy'de bir kahvehanede yazarmış.

    * Reşat Nuri Güntekin-Gündüz memurluk yapıp gece sabaha kadar evinde yazarmış.

    * Behçet Necatigil-Şiirlerini her yerde, sigara paketlerinin kenarına yazarmış.

    * Attila ilhan-Uzun süre Divan Pastanesi'nde yazmış.

    * Hilmi Yavuz-Şiirlerini Bodrum'da yazıyor.

    * Enis Batur-Çalışmak için Paris'e gidiyor.

    * Selim ileri-Gezi Pastanesi'nde okuyor, evinde yazıyor.

    * Ayşe Kulin-izmir'de Urla'nın Yağcılar köyündeki evinde yazıyor.

    * Ahmet Kekeç-Asude Cafe'de yazıyor.

    * Mehmet Barlas-Evinin üst katındaki çalışma odasında ya da yazın deniz kenarında yazıyor.
    2 ...
  2. 2.
  3. telefon numaramızı da vermemiz gerekiyor mu? 0535 2?? ?? ?? her düğme için bir soru işareti açılır... *
    1 ...
  4. 3.
  5. robert ludlum - mezar
    ölümünden sonra o kadar çok romanı yayınlanan bir başka yazar daha yoktur sanıyorum. hayatteyken kurduğu olay örgülerini paylaştığı çırakları, ölümünden sonra robert ludlum mahlasıyla aynı tadı vermeye devam ediyorlar.
    *
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük