Her satırın da hassiktir amk dedirtecek aksiyon dolu bir kitap. Yazarın bundan önceki eserlerinde karşılaştığımız puşt insan karakteri yerini delikanlı bir anadolu yiğidine bırakmış. Sürükleyici bir kitap times'ta bir şey yazmışlar mı bakmadım ama bana bunu yazmam için iyi para verdiler.
"Seni mezun eden okulun müdürünü de, türkçe edebiyat derslerine giren öğretmenlerini de, ama en çok, sen bunu başarısın, mutlaka kitap yazmalisin diye sana gaz veren tanışlarını s*keyim."
Sadece Sözlük yazarları değil, kitabı çıkmış, yazarım diye ortada gezen bir çok asalak için yazilmasi gereken yazı.
Eğer yazsaydım yoksulluk üzerine yazardım. Zaten hayatta hangi duygusallık yoksulluk için, emek için yaşanandan daha erdemli olabilir ki? Arka kapakta da şu yazı olurdu:
"Aslında hiç istemiyormuş gibi dursanız da, hep kendinizi kasvetli havalarda hayal ediyorsunuz. Duvarlarındaki sıvaları dökülmüş bir pasajdan çıkarken, yağmurlu havanın getirdiği grilik. Ve üzerinizde muhtemelen eski bir palto var. Eve vardığınızda, sabahın melankolik stresiyle mücadele edecek yorgunluğunuz olacak." bu adam, o her gittiğimiz yerde karşımıza çıkan adam. sistemin makine dişlisi, ekmeğini çıkarmak için.
lise edebiyat öğretmenim: bu velet okuldayken de böyleydi ummadık zamanlarda ummadık çıkışlar yapardı.
üniversitedeki herhangi bir hocam:
zamanında bizim öğrencimizmiş. gerek yazım tarzıyla gerekse dil bilgisine yaklaşımıyla "bi bok verememişiz biz bu çocuğa" demekte haklıyız.
askerdeki bölük komutanım:
gerek tekmil verişiyle gerekse eğitimlerdeki başarısıyla belliydi bu günlere geleceği. aferin asker.
babam:
daha para saymayı bilmez bu. yazdığı kitaptan ne hayır gelir.