Hey gün bir sayfa yazardım. Buluştugumuzda büyük bir hevesle okurdu. Tarih ve saati yazardım sayfanın sağ üstüne ama heyecandan onları hiç okumazdı. Bazı sayfalarda sağ üste tarihi değil de "en büyük beşiktaş" yazardım ama hiç fark etmezdi.
şimdi kabataş iskelesinin yanındaki kafede, soldan en uçtaki masada oturmalıydık. ayaklarımızın altındaki duvara dalgalar vurmalıydı vapurlar iskleye yanaştığında. başım omzunda, sarılmalıydım sana. burnum üşür benim, başımı kaldırıp burnumu öpmeliydin ısınsın diye. sonra dudaklarına küçük öpüçükler kondururken "şu an benden daha mutlu kimse yok yerkürede" diye geçirmeliydim içimden...
sol elinin üzerinde elim, baş parmağımla okşuyorum tenini; bilinmeyen bir coğrafyanın kaşifi gibi... her hücre yeniden hayat, her hücre biraz daha ben... ben, baştan aşağı sen...
artık kelimelerimi kontrol edemiyorum dediğimde anlamadın beni... yalnız bir adamın sözleri bunlar. bırak kendi hüznümde boğulayım, bırak nefretlerim kavursun beni. uzaktan daha güzelsin sen. bu çocuk bilemedi aşık olmayı sizin lisanınızda. senin aşk dediğini ben her gece koynuma alır, tan vakti sigarama sarardım. iflah olmaz bu yürek o eylül akşamından sonra bırak uzaktan seveyim seni. hayallerimde daha bir güzelsin. günebakan çiçeğini bilir misin? öyleyim işte bende. her sabah bir güneş yaratırım kendime, her akşam batırmam ama. kalır bazen geceler boyunca bakar dururum. susmalarım daha güzeldir senin için bilirim. gözüm şişelere takılır o zaman batırırım işte. mehtaba karşı içerim seni. uyanırım sonra hiç tanımadığım bir ten, yabancı bir yüz, senin olmayan bir el koynumdadır. giyinirim sensizliği çıplak bedenime hiçbir şey olmamış gibi bir güneş yaratırım kendime öylece bakar kalırım.. yalnız bir adamın sözleri bunlar, sen geri dön sevdalılarına küçüğüm benim batırmam gereken koca bir güneş var...