yazarlar en son acıdığı insanlardır.
gün boyunca sıcak altında biriktirdiği paralardan biriyle bir kola alıp içme ve serinleme fırsatı varken parasına kıyamayan şu an pencereden baktığım dilenci yuh be. okadar parayı cennete mi götüceksin.
sokaktaki bit köpeğin haline acıdım. onu yanlarında istemeyen üç köpeğin saldırısına uğrayıp sekerek kaçmasına dayanamadım. arkasından gidip biraz şefkat gösterdim. biraz oynadım. keske daha fazlasını yapabilseydim.
sabahki pornda ağzına 3 erkeğin zekerini zokmaya çalıştığı hanımefendiye..o yüz ifadesi 2 saattir aklımdan çıkmıyor. kadını bu derece aşağılayan başka bi eylem var mı dünyada merak ediyorum. yazık a.q.
Çalıştığım iş yerindeki getir götür işlerine bakan arkadaş. Bana futbol hayatının nasıl bittiğini, antrenman sırasında ayağına aldığı müdahale sonucu bağlarının koptuğunu ve 3 ay hiç yürüyemediğini, kaç ameliyat geçirdiğini anlattı. işin garibi aynı takımda oynadığı arkadaşlarının milli takımda bile oynadığını, yıllık milyonlarca euro aldığını söyledi ama o şuanda asgari ücret karşılığı çalışıyor ve kimse onun yaşadıklarını bilmiyor.
ortalıkta dolanan suriyeli küçük çocuklara acıdım. büyüklerin ne hali varsa görsün de mini minnacık çocuklar yazık degil mi böyle ortalıkta elaleme el açıp dileniyorlar.
denizlide fabrikada çalışan kadınlara acıdım. ekmek parası işte aga. çocuğunu okutmak için evine ekmek götürmek için kadınlar toz kepir içinde fabrikada çalışıyorlardı. Allah yardımcıları olsun.
geçen bayram arifesinde mezarlığa gitmiştim. o kadar çok insan vardı ki... ölüler, onları ziyarete gelen yaşayanlar.
kime göre yaşamak diye düşündüm sonra. yani ya toprağın altındaki bizden daha canlıysa? nefes almak, hareket etmek, sevmek, ağlamak... yaşamak bu mudur, ya ölüm yaşamın değil de aslında eziyetin bir son bulmasıysa? ya huzur aslında yaşamaksa?
sonra yaşayanlara acıdım, toprak altındaki babasını ziyarete gelen çocuğa, abisini ziyarete gelen kardeşe, kızını ziyarete gelen anneye... unutacaklardı... mezarlığın bahçe duvarını geçer geçmez çoğu unutacaktı... yaşamak unutmayı gerektiriyodu çünkü. içim öyle acıdı ki. ben olsaydım mesela o 2 metrekare yerdeki. unutulacaktım. ama farkında olmayacaktım bunun. yaşayanlarsa unutmanın acısını her gün yaşayacaklardı. yaşam unutmadan yürümezdi çünkü.
bugün asgari ücretle kendisini, ailesini geçindirmeye çalışan maden işçilerine acıdım. yarın bir başka işçi grubuna acıyacağım, daha sonra sıra bana gelecek ve sen bana acıyacaksın. sorunun çözümünün acımak olmadığını öğrendiğimizde artık çok geç olacak. çünkü patronlar acımasız olur.
Eminönünde balık ekmek yiyecektim. O kadar da param vardı zaten. Bir tane teyze geldi elinde bir parça kuru ekmek. biraz balık koyar mısın dedi. belli ki çaresizdi. dilenciyi 40 mt öteden anlıyoruz artık. Dilenci olmadığına eminim ki onları ben de siklemem. Balık veren adam da hakaret etti teyzeye vermedi az bir şey de olsa. o an boğazım düğümlendi. Kim bilir kaç gündür açtı. Tamam vermek zorunda değilsin arkadaşım niye ağıza alınmayacak laflar söylüyorsun ki. Kusura bakmayın para yoksa balık da yok demek çok mu zor ulan. Acımıştım o teyzeye işte. aklıma geldikçe de kötü olurum bazen.