Bir tanesini dün yaşadım. Sınavım vardı, sınava girdim. Çıkışta arkadaşla konuşuyoruz işte. Gelsene dedi yemek yiyelim. Ben de yok sağ ol aç değilim ya dedim. Üzüldü böyle hiç acıkmadın mı ya dedi. Baktım böyle olmayacak benim zaten kitabevinde işim var dedim. Ayrıldık. Gerçek olan ise ben sınava sadece 3 (yazıyla üç) türk lirası ile gelmiştim. Dolmuşa dahi yetmiyor para, halk otobüsü candır. Cidden utandım. Kız bilmedi ama ben acınası halime utandım. Her gün böyle yaşıyorum. Dünden beri bunu düşünüyorum. Gerçekten acıyorum kendime.
Eve yemek getiren pizza hut kuryesine ödemeyi yapmak için kredi kartı uzatacağıma akbilimi uzatmıştım. Şöyle bir baktı suratıma dostum iyi misin der gibi ben de onun suratına baktım bu adam niye çekmiyor ki parayı diyerekten. Sonra o mavi mavi akbil adamın elinde bana göz kırpınca jetonum anca düştü. Bir de daha bugün kahve alırken kasada cüzdanımdan kredi kartımı çıkartırken altından vesikalık bir fotoğrafımı da almışım onu da verdim kasada duran çocuğa kredi kartını uzatırken adeta al canım beni hatırlarsın baktıkça der gibi.
Antalya'dan izmir'e gitmek üzere otobüse yerleştim. Yanıma orta yaş üstü bir adam oturdu. Otobüs hareket ettikten sonra muhabbet açıldı. Selam sabahtan sonra adam antalya'nın sıcağından sonra ankara'nın soğuğu da hiç çekilmez diyince bana bir gülme geldi. Gülerek amca bu otobüs izmir'e gidiyor dedim. adam yerinden öyle bir fırladı ki görmelisiniz. ben gülerek olsun be amca sende ankara'ya izmir üzerinden geçersin derken muavin yanımıza geldi. rahat ol amca bu otobüs zaten ankara'ya gidiyor demesiyle ben yerimden öyle bir fırlamışım ki görmeseniz de olur. Üstüne yanımda ki amca gülerek olur be oğlum sen de izmir'e ankara üzerinden gidersin deyince bayağı bir utanmıştım.
Bundan yıllar yıllar önce ergenken annem markete göndermişti bende ilkokuldan beri bir kızdan hoşlanıyordum
Üşenip annemin terliğini giymiştim
işte koşarak gidiyorum markete ayaklarım kaba etime vuruyor neyse kızla karşılaştık
Bu ne hal der gibi bir bakış attı
işte hüzün budur hep beraber ağlayalım gençler.
yıllar önceydi, tavuk döner ayranın 1 milyon olduğu zamanlar. işten çıkmış eve gidiyordum karnım da nasıl aç anlatamam. Neyse girdim bi büfeye önünde kocaman ayna olan tabureli yere geçtim, arka masada da şehremini lisesinde yeni çıkmış üniformalı 3 tane kız var. Ben en cool halimi takınıp “usta bi tavuk bi de ayran” dedim. tavuk dönerim geldi bi ısırık aldım ardından büfeci abi ayranımı getirdi, ben ayrana hiç bakmadan bi çalkaladım. Ulan şerefsiz açık ayran getirmiş. Kızların çığlıyla kendime geldim. Saçlarından ayaklarına kadar bembeyaz olmuşlar, saçlarında ayran damlıyor. Ortalık savaş alanı gibi oldu, dönercinin tezgahı falan komple battı.
Ya gerisini anlatamıycam bi milyonu tezgaha bırakıp nasıl kaçtım hiç bilmiyorum.
benimle evlenmek isteyen 6 yıl beni bekleyen bir çocuk vardı zerre umut vermesemde..
üniversiteye başlamadan önce ısrarla dönüp dolandı etrafımda, ailesini yolladı, kardeşini yolladı falan, üniversite bitti yine aynı.
neyse umudu kesti ki evlendi çoluk çocuğa karıştı. 3 yıl oluyor evleneli ama aile dostumuzun kızıyla.
bugün eve misafir davet etmiş annem. o aile dostumuz ve pek kıymetli kızlarıyla eşini de tabii.
annemin birkaç siparişini almak için markete gidiyordum bi baktım karşıdan geliyor.
akşam görüşeceğimiz yetmezmiş gibi. yani bir şey yok ama geriliyor insan. en azından eve geldiklerinde birbirimizi görecek ya da birbirimize odaklanacak zamanımız olmayacak o kadar kalabalık içinde.
neyse görmezden geldim karşıdan geldiğini görünce. o da öyle yaptı. geçtik gittik.
eve geldiğinde tam yemekleri bölmekle uğraşırken bir şey istemek için girdi mutfağa.
yemek de o kadar sıcaktı ki, tabaktan bile elim yandı, o anda da kalın sesiyle adımı söylemez mi?
birden panikledim. tam dökülüyordu ki hepsi, saçma sapan bir şekilde kurtarma operasyonu gerçekleştirdik ikimiz de.
bugün yolda seninle karşılaştık dedi sonra birden.
vay mal, hatırlatmana ne gerek var, madem hatırlatacaksın başınla selamlayıp geçeydin.
içimden sayıyorum tabii..
yanan elimi ağzıma götürdüm, yüzüne bön bön baktım.
ben şey.. demeye kalmadan, kendi kendine bir şeyler söyleyip gitti.
arkasından o giderken, gözlerim az bozuk da bazen fark etmiyorum, dikkatli bakmamışımdır farkında değilim falan dedim ama
ne kadar inandırıcı oldu bilemedim.
dükkana müşteri olarak gelen çocuğa şeker uzattığım anda annesinin kulağıma eğilip "şeker hastası" dediği an. çocuk şekere bakakaldı ben de çocuğa. "neyse gel bu küçük bir şey, sana daha büyük bir şey vereyim" deyip çubuk kraker verdim ama neye yarar?