sözlük yazarlığı değil elbette. bildiğin yazarlık.
lise 3. sınıftaydım, kompozisyon yarışması vardı, giriş gelişme ve sonucu harika olan bir şaheser ortaya çıkardım. nobel edebiyat ödülü jürisi okusaydı alkole başlarlardı, o derece. birinci oldum ve kasaba meydanında düzenlenen bir törenle bana saatli tükenmez kalem hediye ettiler. ergenliğimin en mutlu günüydü.
sonra öss öys derken hayatıma girip çıkan tek külliyat çözümlü test kitaplarıydı. ve ben sadece formül ve karalama dışında yazı yazmadım. ünv. 3. sınıfta bir dergi elime geçti, şiirler denemeler falan, okudum ve orda yazmaya başladım, fanzindi, fotokopiyle çoğaltılanlardan, bir kaç yazım dikkat çekmişti değişik ortamlara girip çıkmamı sağladı, kadınlar, şöhret, alkol ve başarı başımı döndürmüştü, bu keyfi sürdürebilmek için yazmaya devam etmeye ve iyi bir yazar olmaya karar verdim, sonra okul bitirme işe girme süreci derken bir türlü yazamadım, sözlüklere üye oldum onlardan da sıkıldım, blog açayım dedim 4. gün hesabımı kapattım.
yazar olmayı istiyordum ama bunun için çaba göstermiyordum, ve bu durum canımı sıkıyordu, fotoğraf çekmeyi denedim nikon aldım keyif verdi ama yetmedi, dans kursuna başladım, iki hafta sonra mekanlarda daha güzel dans edildiğini farkedip bıraktım, spor salonuna yazıldım 3 kere gittim, bir havuza 3 aylık ödeme yapıp 1 ay gittim, sonra anladım ki bir şeyi istemekle o şey için çaba harcamak apacayip şeyler.
ha, şimdiki mottom; yazarlığın yaşı yok, 60 yaşında da yazar olabilirsiniz, ne güzel.
Bir istektir. Belkide umutsuzca bir bekleyiş. Belkide bir daha hiç olamayacağım. Yazdıklarımda kaldığı yerde kalacak. Kimseler okumayacak belki. Ama işte bir umut. Bekliyor insan yeniden yazar olabilmeyi.
Ama içimdeki umutlar günden güne kırılmıyorda değil. Dedigim gibi belkide bundan sonra modlar beni asla yazar yapmayacaklar. Ama ben yinede burdan olsun yazmaya devam edeceğim. Üzülsemde nafile. Yazmadan duramam ben uludağ Sözlükte.