futbol oynamasını bilen, her küçüğün, yaptığı olaydır.
aylardan temmuzdur ve dışarıda müthiş sıcak bir hava vardır. anneden, fırça yiyerek, alınan izinle dışarıya çıkılır. tek tek evlerden arkadaşlar toplanır. bazıları reddetse de, üzerlerinde kurulan büyük baskı ile, tam takım toplanılır. kaleler vs. her şey ayarlanır, bir de top bulunur. tabi, o zamanlar, her bahçede olan çeşmelere güvenerek, korkusuzca maça başlanır saat 3.30 itibarı ile.
kısa bir süre sonra herkes ter içinde kalır ve ara verilir. doğrudan çeşmelere koşulur, kana kana su içilir. eğer biri terli su içmeye kızarsa, 'tekrar koşacaklarını' söyleyip su içmeye devam edilir.
maç her zamanki gibi büyük bir çekişme içinde geçer. bağrış çağrış da cabası. maç bitiminde, eğlenceli bir hava içinde, eve gidilir. öncesinde, akşam oynanacak saklanbaç için onay alınır. bunları özlemeye bir gün daha yaklaşılır.
ertesi gün gelen edit: top derken 'futbol'. alışkanlıktır.
küçükken tadından yenmemesine rağmen, yapılmaması gereken eylem. eskiye nazaran yaz sıcaklarının arttığı ülkemizde öğle saatlerinde güneş altında durmak ölümcül sonuçlar doğurabilir. bunun üzerine bir de efor sarfetmek acile giden bir bilet olabilir.