Yüzmeyi bilmeyen insandır bu. Spor namına sasece futboloynamayı bilir onda da hep forvette durup gelen topa abanır ama yaz gelince millet denize girerken o sahilde sıcaktan patlar.
haziran ayında daha oturduğu yerden ter içinde kalan insan bilir.
ciğerine çektiği havanın içini yaktığını hisseden insan bilir.
gidecek yeri olmadığı için adanada mahsur kalan insan bilir.
bunu en iyi biz biliriz. yazdan en iyi ben nefret ederim.
bilumum haşeratın ayaklanmasından dolayı hissedilen duygudur.
insanda ne uyku kalır ne huzur.
tuhaf bir şekilde evrimin kıyak geçtiği üzerinize doğru uçan koşan böceklerden kaçarken ayağınızı sağa sola çarparak kendinizi yaralamanız olasıdır.
sivrisineklerin * gazabına uğramayayım çarşafı tepeme kadar çekeyim deseniz hava sıcaktır. çekmeseniz hatır hutur kaşınırsınız. ışığı açtım şimdi ben senin... diye başlayan cümleyi bitiremeden hayvanın topuklayıp kaçması ise ayrı bir sinir bozucu olaydır.
sevemedim seni sevemedim.
lakin sen de beni sevmedin.
çek git bebeğim çek git...
gidecek yazlık türü güzel bir mekan bulamamanın sonucunda gerçekleşen durum. benim gibi sadece soğuk havayı seven ve yazın kendine meşgale bulamayan bünyeler için azap dolu bir mevsimdir.
bir yerlere saklanıp da sonra hepsi yeraltından fışkırırcasına çıkan mutlu kelebek sevgili çiftler de adamı yazdan soğutabilirler. tabi sevgiliniz başka şehirdeyse.
havanın ısınmasıyla birlikte bünyelere çöken rahatlamayı, mayışmayı sevmeyen; ortalığa dolaşan ve kendisiyle uğraşmayı amaç edinmiş börtü böceğe ifrit olan insanın gayet mantıklı karşılanması gereken feryadıdır.
güneşin kaynattığı asfalt yol, bomboş sokak, gözlerini kısmış ve içindeki nedensiz sıkıntıyı iteleyen küçük kız çocuğu...
o zamandan belliydi ama tanımlayamazdım. cumartesiye kaç gün kaldığını anneye soran yaşlardaydım çünkü.
insanlarla aramdaki tatil anlayışı farkı belirir önce. deniz girebileceğim değil, ısrarla bakabileceğimdir benim için. kendini dinlemek ise bir başka delirme sebebidir. meşgul tutulmayan aklım tatil yapmayacaktır, asıl en yorucu işlere şimdi girişecektir.
güneş kurutacaktır önüne gelen her şeyi. aydınlatacaktır bir de, korkunç bir biçimde! gizli hiçbir şey bırakmayarak ve acımasızca. şekerli renkler gösterecektir gün, bıyık altından gülecektir.
yastığı çevirip soğukluğunu tazeleyerek yatan bir çocuktum ben. Yağmur yağdığında camdan küçük ellerini sarkıtan. Herkesin içinin karardığı kapalı günlerde kendini ifade etme isteğine kapılan, deli gibi neşelenen, ilhamı onu bulan, yazan, çizen... Annenin "üstünü sıkı giy" uyarılarından kaçabilecek yaşa gelindiğinde, yani lise hayatında, incecik hırkalarla kış geçiren, seve seve titreyen ve hasta olmayan...
evet, onların tersine soğuk ülke hayallerim var benim. ve yine onlardan farklı olarak eylül en güzel ay. ferah rüzgarların müjdeleyicisi ve sararan ay.
kırsal kesimde büyüyen çocuklar bilir yazdan nefret etmeyi.güneşim altında einde çapayla işçilik etmek sevdiklerinden 3 ay uzak kalmak(ki sevdiğin kişiler o esnada denize giriyordur)sözlükten üç ay ayrı kalmak insana inanılmaz azap yükler.3 ay durmaksızın küfür edilir.kadere sitem edilir.her saniye bir ömür gelir adama.
