yaz aylarında sıcakların etkisiyle ısınıp, insanların ağzının yanmasına sebep olan sudur.
güzel bir pazar günü mahalleden çocuklar maç yapmak için beni sokağa çağırdılar. ben de tüm ekipmanları üstüme kuşanarak sokağa indim ve golleri peşi sıra dizdim. maç bittikten sonra sıcaktan ötürü hepimiz susadık. evi maç yaptığımız yere en yakın olan mustafaya;
+lan mustafa olum git su getir lan evden.
-ben getirmem olum hep ben getiriyorum.
+lan bunun hep getirmesi mi var? evin şurda getirsen ölür müsün?
-getirmem lan, annem kızıyor sonra su faturası çok geliyor diye.
+lan ne alakası var ya cimri piç. getirmessen getirme.
-tamam.
+gelin beyler bizde caminin çeşmesinden içeriz suyu.
sümüklü mustafa'nın yüzünden 200 metre ötedeki camiye gitmek zorunda kalmıştık. o yorgunlukla sıcağı unutarak kürsüye oturmamla kalkmam bir oldu. kürsü sıcaktan 60 dereceye gelmiş şerefsizim. neyse dedim elimi musluğa attım ki musluk kürsüden daha sıcak önce bir "ha siktir lan!" dedikten sonra bir hışımla suyu açtım ve ağzımı hışır hışır akan suya dayadım ama dayadım ki ne dayama su o kadar sıcaktı ki ağzım 20 dakika boyunca yandı. hemen eve gittim ve ağzıma buzluktan aldığım buzları koydum bilinçsizçe yaptığım bu eylem sonrası ağzım daha fena şişti ve konuşamayacak hale geldim. annemle doktora gittik. doktor da sanki bana inat benle taşak geçiyor gibi konuşuyordu.
doktor:sıradaki!
annem:doktor bey şunun bir ağzına bakın.
doktor:aç bakayım ağzını yakışıklı.
ben:aaaaaaa.
doktor:hımmm...
annen:noldu doktor bey?
doktor:oğlunuz yaz aylarında çeşmelerden akan sıcak su vakasına yakalanmış hanım efendi.
annem:vah vah. ee nolacak doktor bey?
doktor:Size bir tane öksürük şurubu yazıyorum.
annem:ne alaka öksürük şurubu doktor bey?
doktor:öksürünce geçer hanım efendi.
bu şerefsiz doktor ve sümüklü mustafa aslında bana çok büyük bir ders vermişlerdi. o günden sonra artık yaz aylarında çeşmelerden akan suları yarım saat açık bırakmadan içmeyecektim.