ışığı, sıcağı, upuzun günleri, serin akşamları, deli gibi su tüketmeyi, terlemeyi, yazlık kıyafetler giymeyi, rengarenk sokakları, günebakanları, tembellik yapmayı, tatile gidilmese bile geç uyanmayı, sabah saat 4'te bile her yerin aydınlık olmasını, bütün zevkli şeyleri özlemek.
kat kat giyinmeden gezmeyi, bir t-shirt bir jean giyip dışarı çıkabilmeyi,bisiklete binmeyi, bir gölge bulup oturmak istemeyi, 'bu ne sıcak' demeyi, denize girmeyi, sahilde güneşlenmeyi, deniz kenarında akşam batan güneşi izlemeyi, yaz gecelerinin serinliğini, geceleri sahilde yapılan sohbetleri özlemektir. öğrenciyken bambaşkadır yaz ayları. hepsi size aittir. kimse sizden sabahın bi körü kalkıp uzun ve sıcak yaz günleri boyunca çalışmanızı istemez. istediğiniz gibi kitap okuyabilir, film izleyebilir, gezebilir, tozabilirsiniz. en kötüsü evde yatarak televizyon seyredilerek geçirilen zamanlardır. özlenir tabi.
(bkz: nerde o eski yazlar)
kasvetli havaların çökerttiği ve karamsarlığını arttırdığı insanın yaz mevsimine özlem duymasıdır. belki o zaman içindeki kış yerini güneşin sıcaklığına bırakır.
genellikle kışları karşılaşılan durumdur. zira insanoğlu oldum olası hava durumundan tatmin olmamış; yazın "aman çok sıcak. kış gelsin." kışın da "aman çok soğuk yaz gelsin." demiştir. gelin görün ki kışları kalın giysiler, atkılar ve bereler ile ısınmak mümkünken yazın vücut ısımızı düşürmemizin mümkün olmadığı var sayarsak; yazın kış aylarını özlemek daha mantıklıdır...
dört mevsim 12 ay varken, bir mevsimin 3 ayını özlemek. daha çok yaz tatilini özlemektir. gezmeyi, içmeyi, sabahlara kadar muhabbet etmeyi, güzel tatlı arkadaşlıkları, yüzmeyi, zihin boşluğunu hatta yaz aşklarını özlemektir. yine özledim. çünkü Yazları sıcacık ve aşık
Kışları soğuk ve sensiz ' dir.