çarptığınız yaya tek kişi değilde bir çift ise tadından yenmez. başrolünü oynadığım olaya bir bakalım ; (geçen yine setteyim) bayramın ikinci günüdür. bayramlaşmaya kütahya iline gidilmiştir. evde sıkılan ben, aracım ile caddeye gezmeye çıkmışımdır. bilenler bilir, adeta bir yarış pisti olan kütahya'nın ana caddesini. artık şeytan dürtmüştür bikere. opel insignia(1.6 180 HP EDiTiON) marka araç ile caddede basılmaktadır,aracın limitleri denenmektedir. aynı zamanda devletten hız limitlerinin yeniden gözden geçirilmesi istenmektedir. birisi 67 diğeri 70 yaşında olan çiçeği burnunda sevgi ptırıcığı çiftimiz kol kola girmiş bayramlaşmak için evinden çıkmıştır. uğranılan mekanlardan sonra eve dönülmektedir. cadde kenarına gelinmiştir. sola bakılır gelen araç var ama geçilebilir. çift kol kola karşıya geçmeye başlar. önümde 43 plaka yeşil hyundai getz marka bir araç seyretmektedir. şöförü piç bir üniversite öğrencisidir. ortalama 40 km/h ile gitmektedir. ben ise caddenin boş olmasının etkisi ve çok önceden basmış olup adeta kopup gelme durumunda olmamın ayrıcalığı ile arkadan orta süratli sayılabilecek bir rakam olan 127 km/h hız ile yaklaşmaktayım.(son baktığımda böyleydi + - diyelim) getz'e arkadan yaklaşırken içimden geçmekte olan davranış aynen şudur. " şu uyuz piçide geçeyimde önüm rahatlamış olur az daha basarım, sonra ışıklar var zaten artı frenede az daha ilerde basmış olurum" şeklindedir, ve uygulamaya geçilir. sağdan sağdan getz'e yaklaşırken boşta olan vites hışımla 3'e çekilir, debriyaj hızla kaldırılır, gaz köklenir, direksiyon sert biçimde sola kırılır. devir saati coşmuştur 8 binlere yaklaşmaktadır. zevkten penis çoktan ereksiyon olmuştur. fakat bu keyif çok sürmez. getz yavaş geliyor arkasındada opel var ama yavaş geliyorlar geçeriz lan biz diyerek göte kuvvet karşıya geçmeye başlayan ve benim sola kırdığımı görmeyen çift, getzin açıyı kapatması ile ancak yolun ortasında fark edilir. aynı serilikte fren köklenir ve o güzelim hız düşmeye başlar. o sırada önüne bakmakta olan çift soldan gelen lastik sesi ile birlikte irkilerek kafasını bana çevir ve yolun ortasında dona kalır. iki saniye sonra manzara çokda hoş olmayacağından kafanız güzel bir afet görmüş gibi sağa yada sola doğru hızla çevrilir. iki saniye sonunda araç durur , birden kuzuların sessizliği durumuna geçilir. ama bir terslik vardır. ortalık fena karışmıştır. kafa tekrar öne çevrilir. önünüzde yerde yüzü koyun yatmakta olan iki insan vardır. evlerine götürdükleri yola saçılmış bir kilo mandalinada cabası. hala yuvarlanıyordu meyvalar yerde. lan gidişat bu ama, insan ikilemde kalıyor be hafız. insemmi inmesemmi ilk baş arabada çalışıyor hazır kaçalım bari dedim, pedala bastım geri çektim ayağımı hemen. daha doğrusu birşey çekti. vallahi ben çekmedim. sonra inelim lan ayıp olmasın elaleme bayram günü diyerek kontağı kapattım el freninide çektim. 30.volume ile çalan chris de burgh - lady in red artık çalmıyordu. indim araçtan herkes doktor kesilmiş. önce önümü kapatan yanında 6-7 yaşlarında çocuğu olan kadını montunun şapka kısmından çekerek sola , onunda önündeki elleri cepte olan ergene omzu koyarak sağa savurarak olay mahalline giriş yaptım. yaşıyorlardı. sadece korkmuşlar. kaldırdım ikisinide güzelce konuştum. teyze korkudan ağlıyordu teselli ettik sağolsun birşeyi kalmadı. amcamında eli sıyrılmış öptüm geçti bayram bayram. tamam lan bu kadar işte. bu arada memleket eskişehir'e bugün dönüşte 5.viteste 233 km/h gördü bu araba.6 ya atmadım bile . videosu streetfire'a yükleniyor şimdi. harbi iyi gidiyor lan adamlar yapmış vallahi. son olarakta söz, tedavi olacağım...
yaya'ya çarpmamak gerekir. transfermarkt'a göre bugünki değeri 30.000.000 , yazık değil mi bu kadar paraya? gerçi ayakkabı kutumu daha piyasaya çıkartmadım.
sene 2012. marka/modelini vermek istemediğim aracımı daha bayiiden alalı iki ay olmuş. çiçeği burnunda yani. neyse, annemi o dönem tiroid nodüllerinin alınması için nişantaşı'nda bir hastaneye yatırdık. ameliyatını olmuştu ve artık taburcu olma zamanı gelmişti. onu taburcu etmek için eve, yani gerekli evrakları almak için tarabya istikametine doğru yol aldım. evrakları aldıktan sonra tekrar nişantaşı'na yola koyuldum. büyükdere caddesi'nde seyir halindeyim.
aracımla en sol şeritte seyir alıyordum. hızım yaklaşık 65 - 70 km/s. levent iş bankası kulelerinin tam önünde, yani, beşiktaş istikametine doğru giden güzergahta önüme yaya fırladı. bilen bilir; burası üç şeritli yoldur ve herhangi bir yaya geçidi veyahut ışık söz konusu değildir. keza, üst geçitte öyle. en yakın ışık kanyon avm'nin önündedir. ben sol şeritte ilerlediğim esnada, orta şeritte ford transit marka minibüs, yaklaşık 15 metre ilerde seyir alıyordu. minibüsün hemen yanında ise halk otobüsü. bahsi geçen yaya, minibüsün hemen önünden bir anda önüme fırladı. onu daha önce fark edemedim ama ani bir refleksle direksiyonu sola kırmayı becerebildim. bu sayede ona önden çarpmamış oldum. sola kırdığım için bana yan taraftan tosladı. haliyle sağ aynam koptu ve sağ cam çatladı. ani bir fren yaptım ve ilk aklıma gelen hareketi, yani, sağ aynaya bakma ihtiyacı duydum. dedim ya; sağ ayna kopmuştu. bundan mütevellit, dikizden arkaya baktım. yerde suratı kıpkırmızı olmuş bedeni gördüm. o an aklımda ilk geçen şey şuydu; "kaç yıl yatarım acaba? 22 yaşında gençliğim bitti sanırım. haksız olmadığım konusunda bana inanırlar mı acaba?"
aynen bunları düşünmüştüm. arabayı hemen sola çektim. o sıra tüm trafik durdu ve araç sürücüleri aşağı indi. kimisi benim sakin olmamı telkinliyor, kimisi yerde hareketsiz yatan bedenin başında duruyor, kimi densizler ise "sakın bir yere kaçma! polisi aradım" minvalinde sözler sarf ediyor. ulan zaten araba ta ebesinin hörekesinde. ne kaçması? ne tüymesi? neyse, polisi bekliyoruz hep beraber. o sıra babamı ve bu konuda bana yardımcı olabilecek yakınlarımı aradım. olay yerine kısa sürede intikal ettiler. eş zamanlı olarak polislerde intikal etti. polisler ve yakınlarım gelmeden önce, motorcunun birisi ile olay hakkında konuşuyorduk. adam bana; "abi ben her şeyi gördüm. iyi kurtardın. helal olsun valla. polis gelince hepsini anlatacağım" dedi. bir nebze de olsa rahatlamıştım. en azından olaya birebir tanık olan birisi vardı. polis geldiği zaman durumu eksiksiz olarak anlattı sağolsun. kadını hastaneye götürmek için ambulans geldi. tabii bundan önce ben kadının yanında bekliyordum. hastaneye götürmeyi teklif ettiğim zaman herkes karşı çıkmıştı. mecburen ambulansı stres içinde beklemek zorunda kaldım.
devam ediyorum;
"ismigül" isimli kadın, ambulansla okmeydanı hastanesi'ne götürüldü. polisler ise beni ayazağa karakolu'na götürdüler. karakola kendi arabamla gittim ama yanımda polis eşliğinde. babam peşimizden geldi. karakola doğru giderken yanımda bana eşlik eden polise; "hocam durum şu şu. ben haksız değilim. yola fırladığını bile görmedim. zaten şarapçı gibi bir şey. mobesa varsa lütfen incelesin" dedim. o da bana "sakin ol bir şey olmaz. gerekli incelemeler yapıldıktan sonra salınırsın" dedi. "tamam" dedim ve sürmeye devam ettim.
karakola girer girmez, beni yemekhaneye soktular. sandalyeye oturmamı ve kalkmamamı söylediler. babamı karakola bile almadılar. resmen "suçlu" damgasını yemiştim. çaresiz çaresiz bekliyorum. dört saatlik bir zaman dilimi varmış. kazaya maruz kalan yayanın, iç kanama veya beyin kanaması gibi sebeplerden ölme durumunun riski, tam olarak dört saat içerisinde sona eriyormuş. dört saat geçti. dört saat içerisinde memurlar sürekli hastaneleri aradılar. şişli, çapa, okmeydanı ama kadın yok.. yok anasını satayım.. öldü mü, kaldı mı haber alınamıyor. sigara bile içirmediler bana. kalçam ağrıdığı için ayağa kalktığım zaman, omuzumdan bastırarak oturttular. saat olmuş altı. olayın gerçekleştiği saat ise sabah on. boş boş masaya baktığım sırada, içeri memur girdi. o dönem ben de nokia n97 marka telefon vardı. telefonumu sürekli alıyor ve inceliyor. "iyimiş baya" gibi şeyler söylüyor. akabinde; "durumla alakalı ifade yazman lazım ama zor işler bunlar" diyor. ben hemen anladım cukka istediğini. telefonumu almadıkları için babama mesaj atabildim. babam kapıdaki memurlara durumu izah ettikten sonra, belirli bir meblağyı koymuş ceplerine. bunun akabinde, beni hemen amirin odasına götürdüler. tabii, babam da yanımda. kadından haber aldıklarını ve durumunun iyi olduğunu söylediler. benim ağzımdan olay hakkında ifadeyi yazdılar. "artık gidebilirsiniz. bundan sonrasını süreç gösterecek" dediler.
ben stres içerisinde eve gittim. yaşım o dönem 22. gencim, tecrübesizim ve korkuyorum. aynı zamanda, en ufak hatam yok. aradan 15 gün geçti. eve bir tebligat geldi. tebligatı alıp, muhtarlığa gittim. zarfı açtığım zaman, bilmem ne yasasının, bilmem ne hükmüne göre "ismigül" isimli şahıs suçlu görülmüştür. yolda yürümek, koşmak, gezmek ve oyun oynamak gibi eylemler yasak olduğundan mütevellit **, x bilmem ne oğlu haklı görüldü ve davanın sonlandırılmasına karar verildi gibi bir şey yazıyordu. ben bir yandan seviniyorum, bir yandan da duruma anlam veremiyorum. bu kadın birilerinden akıl almıştı belli ki. hakkımda suç duyurusunda bulunmuş ve ben bu durumu sonradan, yani, sonlandıktan sonra öğreniyorum. olayı çok garipsedim ama haklı görüldüğüm için rahatladım. muhtemelen bu şarapçı benden para koparmaya çalışmak maksadı ile dava açtmıştı. adalet yerini bulunca da, haksız görüldü.
velhasıl; inanın çok elim bir hadise. düşmanım bile başına gelmesini istemem.
edit: girinin içeriğini havsalası gelişmediği için idrak edemeyen, ya da, girinin uzun olduğunu gördüğü vakit eksiyi basan tüm yazar dostlarıma, selam olsun.
yayanın kaldırım varken nerede yürüdüğüne bağlı olarak değişen durumdur.
bir de otoban yayanın bu anlamda bir güvencesidir. evet.
tabi siz uyduğunuz sürece tabi.