babasının bedduası tutan hükümdar. rivayete göre "kılıcın keskin ömrün kısa olsun, şir i pençeler elinde gidesin." demiştir 2. bayezid han. ve öylede olmuştur...
acımasızlığı ve gaddarlığıyla ünlenen osmanlı padişahı. küpe takma sebebi de allah'ın kulu oldugunu göstermektir. babasının bedduası üzerine sırtında çiban çıktığı için vefat eden hükümdar.
yavuz sultan selim yapacağı seferleri hep gizli tutarmış. yine böyle bir sefer hazırlığı sırasında vezirlerden biri ısrarla padişaha seferin nereye yapılacağını sormuş.
yavuz sultan selim
"sen sır tutmasını bilir misin?
vezir
"evet hünkarım bilirim." demiş.
yavuz sultan selim şöyle cevap vermiş.
"ben de bilirim."
en bilindik portresi olan küpeli ve taçlı tasvirinin yalan olduğu padişah. küpe taktığına dair hiçbir bilgi yoktur o ünlü "küpe menkibesi" * harici. taç olayı ise kendisine ters zira süsle, ihtişamla hiç alakası yok.
Yavuz sultan selim'den mektup geldi mi açmayacaksın. tarihte neredeyse mektup yazdığı her kişiyi öldürmüştür. safevi devleti hükümdarı şah ismail'e yazdığı mektupta yavuz'un ülkesine geldiğinde kaçmasından dolayı " ben seni cesur bilirdim, oysa sen bir kadın kadar korkakmışsın" der ve mektupla birlikte bir de kadın entarisi yollar. mektubu okuyan elçi entariyi şah ismail'in önüne serer. artık öfkesinden patlamak üzere olan şah ismail ordusunu toplar ve savaş başlatır. fakat yavuz onu pişman edecektir...
yavuz sultan selim; küpeli pala bıyıklı haşin padişahımız yada tarih kitaplarımızdan öyle öğrendik bir rivayete göre o resim şah ismaile aitmiş.hatta 12 köşeli tacı varmış. fakat bu 12 şiiliklte 12 imamı temsil ediyor . diğer bir rivayet o yavuz fakat küpeyi yaptığı bir hatadan dolayı takmış, hatta kulağına küpe olsun deyimi oradan geliyormuş.
Selim'in sadece iki küpeli resmi var. Biri Topkapı Sarayı'ndaki Yavuz Portresi; ikincisi ise Macar bir ressama ait olduğu sanılan bir resim. Yavuz'un sade bir insan olduğunu belirten tarihçiler, küpenin yabancı ressamların yorumu olabileceğini söylüyor ve bir anekdot anlatıyorlar: Yavuz, Mısır seferinden döndüğünde oğlu Süleyman'ın şatafatlı giyimini görür ve çok kızar; "Bre Süleyman! Sen böyle giyinirsen anan ne giysin!"der.
biri çıksın delikanlıca açıklama yapsın biz neye inanacağız kardeşim.
erkeklerin küpe takma konusunda yıllar öncesinde oluşan durumlarda yavuz sultan selim örnek gösterilirdi hatta fotoğrafları bile varmış gösterdiler televizyonlarda, ama ne yazık ki gösterdikleri fotoğraftaki yavuz sultan selim değildir,aksine yavuz sultan selim süs ve ihtişamdan nefret eden bir padişahtır. resimlerde de küpeli olarak gösterilen şah ismaildir.***
faşizm'in allahını filan yapmamış padişahtır. yalnızca her imparatorluğun başına gelen şey olmuş, selim de kendi halkına yabancılaşmıştır ve devletin devamı için kanlı bir yol seçmiştir. sene 1500'ler, din-tarım imparatorlukları zamanı, devletin başı da sünni-müslüman. ancak batıya sefere gidecekken arkası sağlam değildir, alevi-müslüman* ve şii-müslümanlar* tehdittir ona göre devlete. zalimdir, zaten yavuz ismi bu yüzden konmuştur, iyi bir devlet adamı ancak kötü bir insandır. ama tarihi ele alırken dönemin koşullarını değerlendirmek gereklidir, faşizm dediğimiz tanım din-tarım imparatorlukları yıkıldıktan, üstüne bir de milliyetçilik ve cumhuriyetçilik, hürriyet kavramları peydah olduktan da çok sonra ortaya çıkmıştır. kaldıki o dönem insan-halk değil devlettir önemli olan, hanedanlardır, halk padişahın kuludur. kulluk etmeyen öldürülür. bu avrupa'da ki her imparatorluğun tarihinde böyledir. her önümüze gelene faşist damgası yapıştıracaksak işimiz var..
ek/düz:
ayrıyetten;
yukarıda zaten değinmiştim ama biraz daha yazmak/açmak farz oldu. yavuz genellikle anadolu'daki türk üstünlüğünü/dominantlığını yokettiği için pek sevilmez türkçü düşünceye sahip olanlar ve aleviler için(alevilerin sevmemesini anlıyorum bu arada, benim de dedemi katletseler ben de sevmezdim bunu yaptıranı, neyse). uzak tarihi objektif olarak ele almak gereklidir. dediğim gibi, dönem din-tarım imparatorlukları dönemidir. osmanlı sünni-müslüman bir devlettir. tıpkı orta asya'daki türk devletlerinin merkez dininin göktanrı inancı olması gibi.
o dönemde de imparatorluğun tebaasında yaşayan halk(türk'tür çoğunlukla, dipnot) çok tanrılı bir inanca sahipse gerekirse cebren bu değiştirilir, göktanrı inancına sokulur. tarihçilerin birleştiği şey, eski türk devletlerinde merkezi otorite güçlüyse halkın göktanrı inancına sahip olduğu, zayıfladığında ise çoğunlukla çok tanrılı birçeşit şaman inanç sistemine yöneldikleridir. bu sadece türkler'e has ta değildir, aynı zamanlarda çin'e bakılırsa da benzer şeylerin orda da yaşandığı görülecektir. çin de kendi tebaasını budist olması yönünde yer yer zorlamıştır da.
neyse, dönelim tekrar milattan sonra 1000'lere. aynı dinden olanların, hatta aynı ırkdan olanların mezhep çatışması yaşaması bize has değildir. misalen bizans dönemi incelenebilir. dördüncü haçlı seferi için gelen katolik avrupa ordusu bizans'ın ihtişamını görünce din kardeşi filan dinlememiş, bizans'ın deyim yerindeyse içine etmiştir. şehirde çok büyük katliamlar gerçekleştirilmiş bunu da 'onlar ortodoks' kılıfının altına sokmuştur imparatorlar. yaklaşık yüz yıl kadar süren bir latin imparatorluğu(diğer adıyla katolik imparatorluğu) dönemi hüküm sürmüştür anadolu ve balkanlarda. şu anda nasıl ırksal kökenler kullanılıyorsa siyasette, çıkar ilişkileri bunun üzerinden dönüyorsa o dönemde de din için geçerlidir aynı şey. gene müslüman olan fakat mezhep farklılıklarının keskin olduğu abbasi-emevi çekişmesi de, selçukluların içindeki haşhaşilik mezhebi/tarikatı da diğer örneklerdir.
anadolu'daki alevi/kızılbaş asimilasyonu ise çok daha önceleri başlamıştır ayrıca. tarih kitaplarında ''fatih karamanoğulları beyliğine son verdi'' ve (kelalaka bir yerde) ''rumeli'ni türkleştirmek için anadolu'daki türkler'i balkanlara yerleştirdi'' yazar. amaç türkleştirmek midir peki? hayır, amaç hem anadolu'daki göçebe alevi türkmenleri yerleşik hayatla tanıştırmak, sünnileştirmek ve anadolu'daki sayılarını azaltmak ve de balkanları müslümanlaştırmaktır. aynı zamanda karamanoğulları'nın tebaasını dağıtmaktır da. türkleştirme ile zerre alakası yoktur tarih kitapları öyle yazsada.
tarihi çok okumak, ince eleyip sık dokumak ve de objektif yaklaşmak gerekir. ha bunun günümüze yansımasında farklı yorum yapılabilir, şöyleyken böyle oldu denebilir o ayrı. ama bunu derken 'yavuz türk düşmanıydı' gibi yakıştırmalar yapılması yanlıştır. dönemin koşullarını değerlendirerek konuşmak gerekir sözkonusu tarih ise. doğru yapmıştır/yanlış yapmıştır, eleştrilir ya da övülür o bireylere kalmıştır.
gelelim dörtlüğün hikayesine: şah ismail satrançta kimsenin kendisini yenemeyeceğini düşünmektedir. yavuz sultan selim tebdil-i kıyafet eyleyip acem diyarına gider. orada fakir bir derviş kılığında satranç oynamaya başlar ve herkesi yener. ünü şah ismail'in kulağına kadar gider ve şah ismail bu derviş ile satranç oynamak istediğini onu bulup getirmelerini emreder. satranç oynarlar ve yavuz sultan selim kazanır. şah ismail kendinden aşağı gördüğü bir garip devişin kendisini yenmesini sindiremez ve onu aşağılar. sonra yavuz sultan selim'in dilinden bu dörtlük dökülür.
Sanma şahım herkesi sen sadikane yar olur.
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur.
Sadıkane belki ol al alemde serdar olur,
yar olur ağyar olur serdar olur didar olur.
tarihini batılı tarihçilerden öğrenen kişilerin sevmediği, osmanlı devletinin (imparatorluk demeyeceğim, imparatorluk emperyalizm yapar sömürür. osmanlı ise yapmamıştır-sömürmemiştir.) en asabi ve en başarılı padişahlarından.
yaşamadığımız bir devir hakkında konuşması kolay.
bir kere isyan edenlerin idam edildiği doğru olmasına rağmen, öldürülenler arasında "alevi" ayrımı yaptığı-çoluk çocuk öldürdüğü kanıtlanamamıştır.
hem oldu ise bile, cumhuriyetin ilk yıllarında istiklal mahkemelerinde yargılanıp öldürülen 60-70yaş üstü adamlar da devlet yıkacak güçte olmamalarına rağmen idam edildi. ama bazen çoğunluğun bekası için bazı şeylerden vazgeçmek gerekebiliyor. kaldı ki savaş zamanında olabilen şeyler kategorisinede sokabiliriz bunu. hadi onuda geç, yavuz sultan selimin kendimi yaptı o katliamı? hayır. agzından çocukları öldürün diye bir laf çıktığı yazıyormu biyerde? hayır. o zaman oranın valisinin daha fazla suçu yokmudur?
ayrıca türk düşmanıymış. yuh artık. öncelikle sağlıklı yorumlayabilmek için şunu düşünmek-düşünebilmek lazım (tabi o yetiye sahipsen);
osmanlı devletinin hükmü altında onlarca millet-onlarca mezhep vardı. kafatasçılık yapıp türk ırkını kayırması doğru olurmuydu? devletin ömrünü kısaltmazmıydı bu? o yüzden devletin çıkarlarına göre hareket edilmiştir. zira o dönemki şiileri taşınmak zorunda bırakması safevi tehlikesine karşıydı. aynısı bu yüzyılın başında ruslarla işbirliği yapmalarından dolayı ermeni halkına da yapıldı. sürüldüler.
ha bütün ermeniler tü kakamı? kesinlikle hayır. ama çoğunluğun bekası için o dönemde böyle birşey gerekiyordu rus tehlikesine karşı. bu kesinlikle bir soykırım değildir. demekki o dönemdekine de soykırım falan diyemeyiz. diyebiliyorsak, zaten sağlıklı düşünme yetisine sahip olmadığımız manasına gelir bu.
not: okumaya üşenenler için özet; hadi canım yeter kendi atana bu kadar b.k atmak. biraz dinlen şimdi.
lakabi olan yavuz ile ters orantili olarak odlek biridir. sert ve saldirgan gorunumun altinda bu korkaklik yatar. kediyi koseye sikistirince uzerine atlamasi gibi.
evet korkaktir selim. ailesinden ve tebaasindan korkar. onun icin babasini, kardeslerini ve yegenlerini oldurtmustur.
40.000 alevi turkmen koylusunu oldurmesi de tebaasindan korktugunu gosteriyor. 40.000 rakami en iyimser rakamdir. tarihci hammer oldurulenlerin sayisinin 100.000'e yakin oldugunu soyler.
nisan 1513'ten caldiran savasina gitmek uzere nisan 1514 tarihinde istanbuldan ayrilmasina kadar olan surede yani 1 sene icerisinde 40.000 alevi turkmen koylusunu oldurtmustur. 40.000 masum koylu, 40.000 turk.
o gunun anadolu'sundaki nufus yogunlugunun bugunku ile kiyaslanamayacak derecede dusuk olmasi vahsetin boyutlarini daha da buyultuyor.
caldiran savasinda'da bu korkakligindan siyrilamiyor. atadan oz turk soyundan gelen sah ismail elinde gurz ve kilici ile savastigi halde, selim'in korkak yuregi celikten levhalarin ve halatlarin arkasindan cikip er gibi savasmaya yetmiyor.
bu arada annesinin de bir rum oldugunu unutmadan hatirlatayim. trabzon rum devleti son bulunca oradan esir olarak saraya getirilen bir rum kizidir bunun annesi. hatta oldugunde oraya gomulmustur.
turk dusmanliginin sebebi de annesinden aldigi bu genetik olsa gerek.
sayesinde osmanlı hazinesi hiç dolmadığı kadar dolmuş, kanuni sultan süleyman da bunun meyvelerini çatır çatır yiyip, kaldığı yerlerden fetihlere devam etmiştir.
fatih sultan mehmet'in aksine yüzünü doğuya dönmüş ve 8 sene gibi kısa bir sürede imparatorluğun sınırlarını inanılmaz genişletmiştir. kutsal emanetleri istanbul'a getiren padişahtır, islam halifeşiğinin osmanlı'ya geçmesini sağlayan kişidir.
çok dindar ve mütevazı bir insandır. kutsal emanetleri yüklenip istanbul'a gelirlerken halkın alkışlamasından çekinip karanlık bastırınca istanbul'a girmiştir. bu derece takva sahibi idi.
40.000 alevi türk'ü öldürdüğü iddialarına ise ben inanmıyorum. öldürdüyse de savaş esnasında öldürmüştür. çünkü doğuda şii propagandası yapan birileri vardı onlarla falan savaşmıştı, tam hatırlamıyorum. yani iki türk devleti savaşmıştı. savaş esnasında ölenler olmuştur tabii. ama bu bir alevi düşmanlığı gibi algılanmamalıdır. o zamanın konjonktüründe olağan şeylerdir. tarihten düşmanlık bulup çıkarmak yanlıştır
alevilerle arası pek iyi olmayan osmanlı padişahıdır. zamanın tarz adamlarından bir tanesi. benim daha pederden azar işitirim diye küpe takmaya götüm yemezken, herif sarığın altına küpe yapmış. böylesine helal olsun denir.