8 yıl değilde 28 yıl falan tahtta kalsa daha çok canlar yakacaktı ama nasip kısmet işte.
kimileri için hayırlı bir erken ölümken kimileri için de bir sonun başlangıcı olmuştur.
ezik kişiliklerin yani kişiliksizlerin sevdiği monarşik. adem soyu erkek familyasından dünya vatandaşı. işte klauss gibi atatürk gibi manukyan gibi hülya avşar gibi oppenheimer gibi homo sapien idi .
tanım; yavuz selim adamdır adam...en büyük osmanlı padişahıdır. halifelik makamını araplardan almış türklere kazandırmış böylece islam dünyası arap yavşaklığından 500 yıl boyunca kurtulmuştur.
bir de nedense yavuz'un sürekli alevi katliamı yaptığından bahsederler.
yok öyle birşey abicim.
memlekete isyan eden her şerefsiz hakettiği cezayı bulur ki o tarihte zaten alevi diye bir unsur yoktu. şii yahut şia türkler vardı, türk milleti şah ismail ile osmanlı arasında tercih yapmaya başlamıştı.
yavuz şah ismail'i bertaraf ederek şiiliğe geçen türklere alevilik sıfatını kazandırmıştır, yani alevi katili değil, anadolu aleviliğinin gerçek kurucusudur.
osmanlı şayet alevi düşmanı olsaydı yeniçeri ocağı bektaşi dergahı öğretisine bağlı olmazdı.
kendisi günümüze gelse böyle deri yelek, kırmızı yakalar açık ipek bir gömlek içinde, bronz teni neon ışıkları altında pırıl pırıl, parmaklar yüzüklerle bezenmiş, böyle gece klubü çıkışı her kolunda bir hatunla paparazilere dişlerini gösterse: "cihan padişahıyım, bunlar da bu gecelik haremim, bu arada en geç pazara tahran'dayız, ahahaha!, dağılın şimdi..." bir tane deyyusun kellesini oracıkta eline vermesi, bu hadisenin hemen akabinde bacaklarının arası artık göle dönmüş hatunları da alarak on konvoyluk zırhlı araçlarla havalimanına yönelmesi kaçınılmaz. ertesi güne de millete konuşma konusu olurdu, fena olmazdı.
bunu istiyor bu millet, kendine gel! istemiyor öyle avrupa birliği falan; kan ve macera istiyor. henüz evrimin o aşamasında.
'' yavuz sultan selim han'ın pak ve direhşan hatırası kimsenin nacizhane müdafaasına muhtaç değildir.''
yarası olan inilesin dursun. osmanlının bence tartışmasız en büyüğüdür, tüm türk islam tarihindeki padişahlar içinde de en büyüklerinden biridir.
yezit soyundan gelme, yaptığı katliamlarla yezit'e bile rahmet okutan osmanlı firavunu.
padişahım çok yaşa korosunun yakasındadır hazreti peygamberin elleri. ecdatperestler, mekke müşrikleri gibi ecdadınıza tapıyorsunuz! firavunlara ben kusur bulmuyorum, sizin gibi insana kulluk etme heveslisi yaratıklar bu yüzyılda bile hala yaşıyorsa o zamanları düşünemiyorum ben.
firavunlara tapan ecdatperestler olmasa onlar yerlerinde durabilirler miydi?
insana kulluk etmek isteyenler olmasa tarihi firavunlar yazabilirler miydi?
Ey iman edenler! "Râina" demeyin, "unzurna" deyin/"bizi davar gibi güt" diye konuşmayın, "bize bak" diye konuşun ve dinleyin. Kâfîrler için korkunç bir azap vardır. (bakara 104)
babası ıı.bayezid annesi gülbahar hatun.10 ekim 1470 doğumu,21 eylül 1520 ölümü.
88.islam halifesi,9.osmanlı devleti padişahı.tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan osmanlı devletini 8 yılda 6.557.000 km2 yapmıştır.
875/rumi 10 eylül 1470 tarihinde babası şehzade bayezid'ın sancakbeyliği görevi nedeniyle amasya'da dünyaya geldi. babası ii. bayezid, annesi ise kimi kaynaklara göre dulkadiroğulları beyi alaüddeyle bozkurt bey'in kızı gülbahar hatun.
1481 yılında trabzon sancak beyi oldu.1481-1510 yılları arasında yaklaşık 29 yıl trabzon sancak beyi oldu.
yeniçeri ayaklanması üzerine 1512 yılında ıı.bayezid tahttan çekildi.yerine oğlu şehzade selim ''sultan selim han'' adıyla osmanlı devleti 9.padişahı oldu.23 mayıs 1512 tarihinde selimin cülusu yapıldı.
sultan selim padişah olduğunda devlet tehdit altındaydı.doğudaki şii safevi devleti büyümüş ve osmanlı şiilerini ayaklandırmaya çalışıyordu.selim sefer kararı aldı ve anadoluya geçti.şah ismaile bir mektup yazdı.osmanlı ordusu tebrize hareket etti.çaldıranda mevzilendiler ve safevi ordusunu yenerek çaldıran zaferini kazandılar.şah ismailin barış isteği geri çevrildi ve ordu amasyaya geçti.kemah kalesi alındı ve turnadağ zaferi.sultan selim istanbula döndü.
1515-1516 büyük istanbul yangını (bedesten ve gedik paşa hamamı arası yandı).haliç tersanesi kuruldu,kefe ve azakta rus tüccarlara ticaret izni verildi.mardin ve çevresi,musul,cizre,urfa ve harranın alınması.donanmanın suriye sahillerine gitmesi.vezir-i azam ahmed paşanın azli,hadım sinan paşanın sadareti.sultan selimin üsküdardan hareketi.mısır seferi başladı ve halep alındı.mercidabık zaferi suriyenin zaptı,hamanın alınması.
1517 ridaniye zaferi ve mısırın fethi.kahirenin zaptı.sultan selimin kahireye girmesi ve halifeliğin osmanlıya geçmesi.yunus paşanın mısır valisi olması.hicaz emiri ve mekke şerifinin osmanlıya itaat etmesi ve himayesini bildirmesi.
1518 sultan selimin istanbula dönüp sultan selim camiinin temellerini atması.
1520 sultan selimin vefatı yerine kanuni sultan süleymanın geçmesi
kişisel özellikleri
orta boyluydu.uzun kirpikleri ve pembe beyaz çehresi,çatık kaşları vardı.uzun ve güçlü kolları vardı.arslan gibi bakışları vardı. *
hem sunni hem şii kesimden insanların alevi-sunni çatışması yaratacak ve yalan olduğu ortada olan "40 bin alevinin öldürülmesi" ile ilgili iftira bir söylentiyi dillendirdikleri ve bu söylentinin nasıl kuyruklu bir yalan olduğunu aşağıdaki yazıdan anlayabiliriz;
40 bin aleviyi katlettiği yalanı ortalarda yıllardır dolanan bir padişaha bazı kendini bilmezler tarafından edilen hakarettir;
"Yıllar önce Bakü'de bir müzeyi geziyoruz. Adının irade olduğunu öğrendiğimiz hanım rehberimiz Şah ismail'in Çaldıran savaşını Osmanlı topları yüzünden kaybettiğini ağlamaklı bir tonda anlatıyor. Besbelli hayranı olduğu Şah ismail Çaldıran'da bir duvar teşkil eden toplarımızı geçemeyince hiddetinden kılıcıyla topun ağzına öyle bir vurmuş ki, tuncu paramparça etmiş!
Burada efsanenin kendisine takılmayın derim. "Türk" olduğunu düşündüğümüz Azeri kardeşlerimizin bu savaşta Şah ismail'in ordusunda saf tutmaları ve Yavuz'u saldırgan bir işgalci olarak görmeleriydi beni asıl şaşırtan.
Bir de özellikle bazı Osmanlı karşıtı kesimlerin dillerine doladıkları ve maalesef ismail Hami Danişmend gibi ateşli Osmanlı yanlısı Sünniler'in de Şii-Alevi husumetlerinden ötürü köpürttükleri "Yavuz'un 40 bin Alevi'yi kestiği" söylentisi var. Ne yalan söyleyeyim, her iki kamp da bu tehlikeli ateşe odun taşımakta fevkalade mahirler. Halbuki Fethullah Gülen hocaefendinin yakınlarda yaptığı "mum söndü iftirası" hakkında sağduyuya çağıran konuşmasını okusalar, bu meseleye nasıl bir denge bilinciyle yaklaşacaklarına dair değerli ipuçlarını yakalayabilirlerdi.
Yavuz Sultan Selim, Doğu'da namağlup unvanına sahip Şah ismail'in adamlarının Tokat'ı ele geçirip kendi adına hutbe okuttuğu, hatta Kütahya önlerine kadar geldiği, Bursa'yı tehdit ettiği ve Rumeli'deki kardeşleriyle buluşmalarına ramak kaldıkları bir ortamda tahta çıkmış buldu kendisini. Üstelik de bir Osmanlı şehzadesi olan yeğeni Murad, Şiiliği kabul etmiş ve Şah ismail'in yanına kaçmıştı. Yani Safevi etkisi, bırakın halka yayılmayı, bizzat saraya kadar girmişti.
Burada özellikle belirtmek istiyorum ki, Yavuz'un birinci sorunu, bir inanç olarak Alevilik değil, Fransız tarihçi Jean-Louis Bacque-Grammont'un akıl dolu deyişiyle, Safevi Devleti'nin Anadolu'daki Alevileri "beşinci kol", yani istihbarat unsuru olarak, daha da önemlisi, devleti yıkacak tertipler içine girecek potansiyel bir işbirlikçi güç olarak kullanmaya kalkmasıydı. Şah ismail'in gerçek niyetinin Osmanlı'yı Şiî bir devlete dönüştürerek bir darbede başına geçmek olduğuna ve bu uğurda çalıştığına dair güçlü kanıtlar bulunuyor. Nitekim 1511 Nisan-Temmuz aylarında Bursa'dan Antalya ve Kayseri'ye kadar yayılan, Anadolu'nun büyük bölümünün yakılıp yıkılmasına ve 50 bin insanın ölümüne yol açan Şahkulu isyanı da gerçek bir ders olmuştur Yavuz'a.
Anadolu'daki Aleviler ya iran'a göç edip Şah ismail'in saflarına katılıyor veya muhtemel bir Anadolu seferinde ona destek vereceklerine dair işaretler veriyorlardı. Osmanlı Devleti'nin 1402'de içine yuvarlandığı fetret devri yeniden yaşanacak mıydı? Bu soru, 112 yıldır hiç bu kadar sarsıcı olmamıştı.
Bunun üzerine Yavuz, hem iran'a insan kaynağı sağlayan göçü önlemek, hem de Safeviler üzerine düzenleyeceği seferde arkasını sağlama almak için Mustafa Akdağ'ın deyişiyle, "Şah ismail'e bağlılıkları, sadece dinî bir inanç olma çizgisini aşarak, para yardımı, asker olarak gidip ordusuna katılma, Kızılbaşlık propagandası yapmak ve şaha casusluk etmek gibi yollarla hizmet ettikleri sabit olanlar hakkında kovuşturma başlattı". Bu kovuşturmanın bir tür fişlemeye dönüştüğünü biliyoruz. Tutulan defterlere yukarıdaki eylemlere karışmış 40 bin Kızılbaş'ın adının geçirildiğini, bunların tutuklanıp sorguya çekildiklerini biliyoruz. Suçlu bulunanlar elbette idam veya hapisle cezalandırılmıştır. Ancak bu kovuşturma sonunda ne kadarının idam edildiğini, ne kadarının hapse atıldığını veya sürgüne gönderilip serbest bırakıldığını bilmiyoruz.
işte o 40 bin kişi, bu kovuşturma maksadıyla fişlenen ve yakalanan casuslar, düşmana yardım ve yataklık yapanlar, daha önce Şah ismail'in ordusunda savaşmış olanlar, propagandasını yapanlardı. Ve hepsinin öldürüldüğüne dair en ufak bir kanıt olmadığını ben değil, yine Bacque-Grammont söylüyor:
"Göründüğü kadarıyla, bu 'büyücü avı', özellikle olaylara bulaşan tımar sahiplerini yerlerinden atmak ve bilinen elebaşıları öldürmekten ibaret kaldı. 1513 ya da 1514'te olan 40.000 sapkının kırılması efsanesinin destekleyen hiçbir kanıt yok elimizde; sayılar karşısında doğulu baş dönmesiyle alabildiğine damgalı görünüyor bu." (Bkz. Ed.: Robert Mantran, Osmanlı imparatorluğu Tarihi, I, Cem Yay. 1995, s. 173)
40 bin aileyi, yani ortalama 200 bin nüfusu ilgilendiren böylesine büyük çaplı bir "katliam"ın belgelere de bir şekilde yansıması gerekmiyor muydu? işte Alevi kökenli olduğu bilinen tarihçi Mustafa Akdağ, "Yavuz Selim'in o zaman, Kızılbaş mezhepli 40 bin kişi öldürttüğü hakkında tarihlere geçmiş bir rivayet vardır; Ancak, biz bunu pek şişirilmiş bir sayı bulmaktayız. Çünkü, bu Padişah devrine ait pek çok mahkeme defterleri hâlâ elimizdedir. Bunlar üzerinde yaptığımız araştırmalarda, bu çapta kitle idamlarına rastlayamadık. Eğer öyle kanlı bir olay geçseydi, bu defterlerde yer alması zorunlu idi" sözleriyle bu balonu patlatıyor. (Türkiye'nin iktisadî ve içtimaî Tarihi, 2, Tekin Yay., 1979, s. 154)"
devletin kasasını dolduran yegane padişah. hazinenin kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etmiştir: "benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde hazine-i hümayun benim mührümle mühürlensin." bu vasiyet tutulmuş, o tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı osmanlı'nın yaklaşık 400 yıl sonraki iflasına kadar yavuz'un mührüyle mühürlenmiştir.
efendim 40.000 aleviyi katletimş diyorlar 1500 'lerde o anadolu'da o sayıda alevi'yi bulabilmek için 1.000 ila 2000 arasında köyün komple yakıp yıkılması demekti buda o devirlerde mümkün değildir . Ayrıca bu Osmanlı padişahını da alevi'ler hiç sevmezler çocuğuna yavuz ismi veren bir alevi'ye türkiye'de rastlayamassınız .
dünya üstündeki büyük liderlerden, en fazla müslüman öldürmüş müslümandır.
kendisinin şöyle bir twitter hesabi da vardir; http://twitter.com/# !/yvzsultanselim
