yüce türk milletinin yetiştirdiği en büyük padişahlardan birisidir. cihanı önünde rukuya eğdirecek kadar kuvvetli ve azametli bir hükümdardır. türk olmaktan gurur duymam için yeterli bir nedendir. kimse eleştirirken haddini aşmasın. önce onun tırnağı olun sonra eleştirmeye çalışın. tabi bir neden bulabilirseniz.
anadolu ve ortadoğuya osmanlı hakimiyetini kazandırmış olan padişahtır.
8 yıl 5 aylık saltanat sürmüştür.
şah ismail ile yapmış olduğu çaldıran muhaberesine katılan lütfi paşa çaldıran' ı şöyle anlatır:
"iki asker buluşup koçlar gibi vuruştular, dağlar gibi kopup tokuştular, arslanlar gibi anrıştılar, deryalar gibi akıştılar, birbirlerine ecel kadehlerini sunuştular. öğlen geçti, ikindinin ahir vaktine dek savaş oldu. şah baş kurtarmayı büyük saadet bildi."
8 yılda doğuda kazanmadığı başarı kalmamış ve oğlu kanuniyi uyuz etmişdir.kanuni babasının inadına gidip batıda kazanılmadık başarı bırakmamıştır(viyana hariç).
Bana göre en başarılı padişahtır.
yaygın bir efsaneye göre; hazinenin kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etmiştir: "Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayun benim mührümle mühürlensin." Bu vasiyet tutulmuş, o tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı Osmanlı'nın yaklaşık 400 yıl sonraki iflasına kadar Yavuz'un mührüyle mühürlenmiştir.
alevi ve türkmenleri katlettiği tarihi bir gerçek olmakla birlikte rakam muhteliftir; öyle kırkbindi, yok yüzkırkbindi çok net bilinmiyor. bu hareketinin arkasında şii tarikat yapılanmasından bir devlet haline gelen safevilerin mezhep kozunu anadolu'da çok büyük bir ustalıkla oynaması da önemli bir etkendir.
house of osmanın en manyaklarındandır. türk birliğini; etrafta başka türk bırakmayarak; islam birliğini, etrafta başka islam hanı/kaanı/padişahı bırakmayarak sağlamış olduğu gerçeğini de unutmamak lazım. yani herkesi öldürüp bir tek sen kalırsan otomatik olarak heryeri sen yönetiyor oluyorsun; ani kimse yavuzcum ne güzel yönetiyorsun bizi de yönetsene diyip atlamıyor.
devlete karşı isyanda bulunan vatan hainlerini kılıçtan geçiren osmanlı padişahı, ecdad.
türkün, kürdün, yahudinin, süryaninin ve ermeninin içinden vatan haini çıkabildiği gibi alevilerin de içinden vatan haini çıkabilir.
alevileri hata yapmaz üstün bir ırk olarak görmek cahilliğin daniskasıdır. şeyh cüneyd, şeyhliğine şahlık katmak istemiş ancak muvaffak olamayarak 1456 yılında katledilmiştir. yerine geçen oğlu şeyh haydar da aynı gayeyi devam ettirmiş ve anadolu'yu şialaştırmak metodunu kullanarak şahlığını pekiştirmek istemiştir. kucaklarında büyüdüğü akkoyunlu devleti'ne de ihanet edince , yakub bey tarafından 1488 yılında o da öldürülmüştür. yerine geçen şah ismail ise , erdebil sofuları veya halifelerini anadolu'ya göndererek , anadolu'yu şi'alaştırmayı ve anadolu'yu hakimiyeti altına almayı hayatının maksadı edinmiştir. nitekim temkinli davranmayan akkoyunlu devleti, torunları olan şah ismail tarafından ortadan kaldırılmıştır.
şah ismail, halifeleri vasıtasıyla anadolu'yu tam bir anarşiye sürüklemekte maalesef başarılı olmuştur.
işte size diyarbakır beylerinin kendi aralarındaki bir mektuptan küçük bir örnek:
"bu muhlis ve size itaat eden bendelere yardım edesiniz.bizim beldelerimiz kızılbaş diyarına yakındır, komşudur ve hatta karışıktır.nice yıllar bu mülhidler, bizim evlerimizi yıkmışlar ve bizimle savaşmışlardır.sadece islam sultanı'na muhabbet üzre olduğumuz için , bu inancı saf insanları o zalimlerin zulümlerinden kurtarmayı merhametinizden bekliyoruz.sizin inayetiniz olmazsa , biz kendi başımıza müstakil olarak bunlara karşı çıkamayız.
yavuz sultan selim i cani bir padişah gibi göstermek cahilliğin en büyüğüdür. biraz tarih okuyan herkes bu kanıya varabilir.
dünyanın en büyük mareşallerinden biridir. napoleon'un, ingilizlerin ve modern zamnlarda daha kimlerin geçmeye çalışıp telef olduğu sina çölünü 11 günde geçen muhteşem askeri lojistik dehası.
sultan olduktan sonra hiçbir savaşını kaybetmemiştir. serttir, evet hem de adeta demir bir yumruk gibi, tarihi olayları kendi şartları içerisinde değerlendirmek lazım, sen sultan selim gibi bir han'A karşı hıyanet edersen, eşkiyalık yaparsan sonucuna katlanırsın, düşman ülkenin tarafına geçip hainlik yaparsan düşman muamelesi görürsün.
şuan başımızda sultan selim han gibi bir yönetici olsa pkk vs. bok püsür adam bu kadar meydan da dolaşabilir miydi? gözümüzün içine baka baka şerefsizlik yapabilirler miydi? demek istediğim kendisi devlet otoritesi ve devletin bekasını sağlamak için yapması gerekenleri yapmıştır. devleti 8 yıl içinde 3 kat büyütmüştür, kutsal beldeler ve halifelik onunla milletimize geçmiştir.
ha şu da doğru değil yavuz sultan selim han pürü pak kusursuz sütten çıkmış ak kaşık değildir, o da insandır onunda hataları vardır bunun da farkında olmak gerekir. ama şu da bir gerçek ki milletimizin yetiştirdiği en büyük devlet adamı ve askerlerden birirdir.
kendisine atılan iftiralar, edilen küfürler birşey değiştirmeyecektir. ayarın kralını yüzyıllar öncesinden ismail denen şah'a vermiştir. bu kadar kasmayın, padişahmış işte. yavuzmuş.
ilk türk halife olmak ona nasip olmuş. mısır'ı fethetmeye giderken sahra çölünde peygamberimiz önderliğinde yürüdüğünü bilmeyen yoktur. yeri geldiğinde çanakkale savaşındaki olağanüstü olaylara inanan beyinsiz soysuzların, ağızlarına almaması gereken büyük cihan hükümdarı. peygamberimizin halifesi. şimdi yavaşça yatağınıza yatın ve bunu sindirin.
yavuz sultan selim han, mısır'ı fethettiğinde bir süre orada kalır. idareyi eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. bu sırada bir çadırda kalıyor. çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan mısırlı bir cariye vardır ki, yavuz selim han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da yavuz selim han çadırına dönüyor. cariye nasıl olduysa bir kaç defa yavuz sultan selim hanı görür ve ona âşık olur. lâkin umutsuz bir aşk. zira bir tarafta koskoca cihan padişahı halife-i rûy-i zemin, diğer tarafta basit bir cariye... fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale gelince, ne yapacağını bilemez halde halifeye açılmaya karar verir. lâkin aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir. bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devâsâ farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye halifenin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından, yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir. ve üç kelimelik bir not yazarak halife hazretlerinin yatağına bırakır.notta sadece üç kelime yazılıdır; derdi olan neylesin? akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan yavuz sultan selim han, kağıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. ve kâğıdın arkasına cevabını yazar; derdi neyse söylesin. kâğıdı aynı yere bırakır. sabah olunca da çıkıp gider. bir müddet sonra cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. kâğıdı bıraktığı yerde duruyor bulur. kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. halifenin cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi ekler; korkuyorsa neylesin? akşam olur. halife çadıra döner. kâğıdı okur ve cevabı yazar: ;hiç korkmasın söylesin. sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: aşkını bu akşam halifeye söyleyecek. ne olacaksa olsun artık. ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip halifeyi beklemeye başlar. yavuz sultan selim han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. cariye, halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur. yavuz selim han "buyurunuz, sizi dinliyorum" deyince, cariye tüm cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle: "efendim... der. cariyeniz... size..." ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır. kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında koca halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle der: gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. zira âşık, mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.
tarihi olayları incelerken o dönemin koşullarını düşünmeden "milletin egemenlik hakkı yoktu" diye konuşan cahilleri bir kenara bırakarak kendisinin itham edildiği söz konusu alevi katliamlarını yapmış olsaydı şu an memlekette tek alevi kalmayacağı bir ilkokul öğrencisi tarafından bile tahmin edilebilinecek bir gerçektir.
Peki nerden çıkmıştır bu iddialar? Erken cumhuriyet dönemi yeni sisteme halkın bağlılığını sağlamak için yer yer eski sistemin uyduruk hikayeler ile karalanması ile ortaya çıkmıştır. Fakat bahsi geçen döneme gelince kazan kaldıran bazı aleviler idam edilmiştir. öldürülen bu aleviler şah ismail'in kışkırtmaları ile devlete karşı ayaklanmış, osmanlı kışlalarını basmış, bölgedeki osmanlı devlet adamlarını katletmiş, sünni köylerini ateşe vermişlerdir. Osmanlı yönetimini tanımamışlardır. Bu olaylar ile uzaktan yakından ilgisi olmayanlara dokunulmamıştır ki bölgeye müdahaleyi yine bektaşi olan yeniçeriler yapmışlardır.
Osmanlı tarihindeki zevk düşkünü olmayan padişahlardandır. inanılmaz derecede sade giyinir, gelen elçiler çoğu zaman kendisini saray görevlisi zannettiği olumuş.
Koynuna bazen kadın, bazen erkek alıyordu diye batı ağzıyla hiç bir tutarlılığı olmadan kendisine iftira atanların, hesabını mahkeme-i kübra'da nasıl verecekleri merak edilmektedir. Gün olur onu da görürüz nasıl olsa.
faşist ve kişisel gelişimini henüz tamamlayamamış ergenlerin; kanlı icraatlarını, yaptığı kardeş katliamlarını dinlerken nedendir bilinmez ağızlarının suyunun akmasını sağlayan,
çadırına aldığı mısırlı cariyenin şüpheli ölümünün ardından "bana olan aşkından öldü" diyerek akabinde "gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin zira âşık mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür" şeklinde afilli bir cümle kuracak kadar narsist bir padişahtır.
kendisine katil feodal diyen ve sıkışınca tarihi lsie kitaplarından biliyorsunuz diye zırlayan kişiliklerin söz konusu stalin olunca neden seslerinin bu kadar çıkmadığı merak konusudur.
Ama tabi stalin halkların kardeşliği için onca kişiyi kestiydi değil mi? Tarihi halkçı görünümlü feodal ideolojilerden öğrenmek daha gerçekçi olsa gerek.
Birde daha da enteresanı mısırlı cariyeyi kalp krizi geçirterek nasıl öldürttüğü. heralde force'u kullanıyordu o sırada değil mi ergencik?
halife ünvanını hiçbir zaman kullanmamış olan padişah. halifeliği aldı falan diye bir durum yok yani. sadece kendisinin halife olduğunu iddia eden zatı mağlup etti. o dönemde ben halifeyim diyen onlarca kişinin olduğunu da göz önüne alalım. kendisi de asla halifeliği aldım, artık halifeyim falan dememiştir. bu halife ünvanı kullanma mevzusu yanılmıyorsam abdülhamit zamanı civarında ortaya çıktı.
ayrıca tarihteki her kişilik gibi üzerinde siyasi kavgalar yapılıyor. kavga edin tamam da, tarih ilminin içine sıçmadan yapın bunu lütfen.
tarihin gördüğü nadir isimlerden...stefan zweigh ın insanlığın parladığı anlar isimli kitabında yeryüzünün gördüğü önemli isimler arasında fatih sultan mehmet e yer veriyor,onu ve fethi anlatıyor...ben yazsam böyle bir kitap yavuza öncelik verirdim... dönemin rusyası ve israil i sayılabilecek ülkeleri kısa zamanda yenmiştir....eğer allah kanuniye verdiği saltanat ömrünü 7 sene saltanat süren yavuza verseydi ve yavuz batı seferine başlasaydı muhtemelen önüne çıkanı devirip tarihin akışını tümden değiştirirdi. inanıyorum ömrü yetseydi avrupayı fethedecekti, değil viyana, paris madrid roma surlarına dayanacaktı.
islamın tarihi serüvenini etkileyen 2 kırılma noktası var...biri endülüslerin yenildiği puvatya savaşı(kazanılsaydı muhtemelen avrupalılar din kardeşimiz olacaktı) diğeri yavuzun batı seferine çıkamadan vefat etmesi.
Lalası nakşibendi olan bir Osmanlı hanı. Hükün sürdüğü yıllarda Doğu Anadolu ağırlıklı olarak şii ve alevi idi ve bu nüfusunda iran yönetimine yakındı. Dolayısıyla, bölgede geniş çaplı bir etnik temizlik harekatına girmiştir.
O dönemde Türk kimliği denen anlayış kayıp olduğundan ve zaten Osmanlı padişahları da zaten etnik olarak oldukça karışık bir soydan geldiğinden (valide sultanların toplama olduğu gerçeği), milliyetçilik diye bir konudan uzaktı. Devletin bekaası (yani hanedanın) aslolan mesele idi. Bu açıdan bakıldığından oldukça pragmatik ancak insani olmaktan uzak bir yöntem seçilmiştir. Kanımca, aynı zihniyet bugün devlete başkaldıran PKK ile mücadele etseydi, etnisitesi kürt olan herkezi öldürmeye kalkardı.
Kaynaklara göre oldukça acımasız ve gaddar bir yöneticiymiş. Zaten lakabı olan "Yavız" aslında "Kötü, fena, azgın, berbat" anlamını taşırken, yıllar içerisinde anlam değiştirmiş ve "mert, çetin, zorlu" gibi anlamlara dönüşmüştür. Sultan Selim han döneminde kendisine "yavuz" denilseydi, cezası inanılmaz bir acıyla idam olabilirdi.
Seferleri sonucunda öyle büyük yağma elde etmiştir ki, saray hazinesini sığdıracak bian bulunamamıştır. Süleyman, onun mirasını yemiş, Selim'in sağladığı maddi zenginlik sayesinde Osmanlı bir Dünya imparatorluğu haline gelmiştir. Ancak daha sonra hiçbir padişah, devlete Selim kadar gelir sağlayamadığından ülke duraklama dönemine girmştir.
