ve esrar bozuldu,
bütün usturlaplar yanlışı gösterdi
gökyüzü sinsice duruldu
füzeler patladı hariminde imâm-ı azamın
babile kaçıncı defa musibet yağdı!
utandı yüzü barışın, selamın
gözleri kör oldu insanlığın
bakışları bulandı, muhammedin,
hüseyinin, fatımanın
ve selmanın
namlular fışkırdı çölün toprağından, kumundan
namlular, havadan, denizden ve karundan
demirden, kablodan, telsizden ve mahmuzdan
haritada adı geçti musulun ve nasıriyenin
canı yandı canlıların ve bütün cenazelerin
zalimler bayram etti
gongu çaldı para dolu yüreklerin, sıradan
ve bir kez daha
zalimi zalimle kovdu yaradan!
kızılcık şerbeti içildi,
şerefine düşen şehirlerin.
bütün renkler ağladı
yalnız
gözyaşları kurudu yeşilin
canlı yayınladı
ruhsuz televizyonlar, radyolar, savaşı
bir patlamanın ardından bir kamera
bir görüntü çığlık,
ve son dakika
her şey son dakika oldu, bitti,
fıratın kalbi delindi
buhara ağladı, dicle ah etti
samerra yıkılmıştı, bağdat haritadan silindi
berden selama!
soğu ve barış ey ateş!
sana ne oluyor ki,
yakıyorsun çocuklarını, kadınlarını
ve nebilerin şerefli mezarlarını
***
ölen düşman askerlerini binlerle
(i̇nsan mıydı onlar?)
sivilleri yüzlerle
kendilerini onlarla yazdılar
bin istatistiki, bir trajediye saydılar
***
ya gelincikleri
boğaları, kelebekleri
hurmaları, hurmaların dallarını
çocukların masallarını,
çölün kartallarını
yüreğine kurşun sıkılan nehirleri
her birinin tarihi insanlık kadar
şehirleri,
çeşmeleri, zemzemleri, sebilleri
camileri ve kandilleri
sokakları,
misketleri ve çelik çomakları
ve papatyaları, nergisleri, karanfilleri
duman kaplı semaları
dumanda boğulan bütün kuşları
kim saydı, kim hesapladı? !
giden geçmişi kim getirecek,
ya yiten baharı,
söyleyin kim diriltecek