yavuz bülent bakiler

entry110 galeri1 video1
    60.
  1. Konuştukça güzelleşen insanlardan ne güzel konuşur.
    1 ...
  2. 59.
  3. Azerbaycan Yüreğimde Bir Şah Damardır

    Kuşluk vaktine kadar geceler boyu
    Savrularak okuduğum yine Şehriyar
    Ala ceylanlara benzer hep
    Azeri türküler, dinlediğim tar

    Ayrılmaz başımdan bırakmaz beni artık
    Selamsız sabahsız bir efkar
    Ve yüreğim bin yıllık destanlarla tutuşur
    Büyür Azerbaycan kadar

    Azerbaycan Dedem Korkut şafağı
    Mübarek dilimi süt gibi sağar
    Bazen rüzgar olur iliklerimde
    Bazen yağmur gibi üstüme yağar

    Götür beni Aras
    Al beni Hazar
    Oğuz'u Oğuz'dan başka kim anlar
    Yaram derin merhemim yok vaktim dar
    Bir destan yazar gibi yaz beni Hazar
    Duy beni Bahtiyar
    Duy beni Şahmar

    Geçen zaman üstüne dökülen kan üstüne
    Kılıç kalkan üstüne
    Ve ağzı köpüren yeleli atlar üstüne
    Benim bir yeminim var
    Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır
    Ben Yakup gibiyim uzun yıllardır
    Onda Yusuf'umun kokusu vardır
    Ve hasreti gönlümde büyük Türkistan kadardır
    Ayettir kitabımda bayrağımda rüzgardır
    Azerbaycan yüreğimde şahdamardır

    Şimdi Azerbaycan’da mevsim bahardır
    Türküleri yine,baştanbaşa efkardır
    Düşlerime yağan kardır
    Boynu bükük bir diyardır
    Yardır
    Ağzı köpüren atlar üstüne yeminim vardır
    Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır

    https://www.youtube.com/watch?v=Ig1M1plEbNU
    0 ...
  4. 58.
  5. Nasıl ağlamıştın öyle akşam sokaklarda.
    Birden nasıl büyümüştü içimde yerin?
    Japon türkülerine benziyordu gözlerin
    Sen japon türkülerini bilmezsin...

    Pişman oldum yaptığıma o günden beri
    Gel gitme çocuk!
    Buruk bir acı çöker yüreğime geceleri
    Nereye bu hazin yolculuk

    SEN PiŞMANLIĞI BiLMEZSiN...

    Gözlerin olmasaydı, beni ağlatmasaydı
    Alıp giderdim başımı uzak iklimlere yarın
    Hani bahar gelince pembe güller açar ya
    Senin de öyle mektupların.

    Şarkıların, türkülerin en güzel olduğu yerden
    Ne olursun bir ses getir bana yetecek.
    Seni güzelliğin mi alıp götürdü birden?
    Ama bu yalnızlık beni hep kahredecek.

    Burası istanbul mu böyle yosun kokulu?
    Gel gitme vakit erken.
    Gel Beyazıt Kulesi'nden türküler söyleyelim.
    istanbul bu kadar güzelken

    Şimdi Japon türküleri söyleniyor gel!
    Rüzgar gibi uzaklardan, yelken gibi denizlerden
    Gel bırakma sokaklarda böyle yapayalnız beni
    iSTANBUL BU KADAR GÜZELKEN.
    1 ...
  6. 57.
  7. BEN SARHOŞ DEĞiLiM KORKMA!

    söylenenlere inanma
    ben sarhoş değilim korkma diyorum
    bir mum gibi tek başına karanlıklarda yanma
    çok uzaklardan çıkıp geldim aç artık kapıları
    odalara saklanma

    ben sarhoş değilim korkma diyorum
    beni böyle ağlatan yüreğimdeki gamdır
    başım göğsüme düşmüşse sallanıyorsam
    yorgunluğumdandır

    ben sarhoş değilim korkma diyorum
    bir varmış bir yokmuş gibiyim sanki
    suçluysam gel bağışla utandır beni artık
    sensiz yapamıyorum inan ki

    ben sarhoş değilim korkma diyorum
    dökemiyorsam eğer içimi bir bir
    konuşamıyorsam susuyorsam gidemiyorsam
    seni sevdiğim içindir

    ben sarhoş değilim korkma diyorum
    beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma
    ya gel tut ellerimden geceye karşı
    ya hiç kapıları açma
    beni böyle yapayalnız bırakıp kaçma
    ben sarhoş değilim korkma diyorum.
    0 ...
  8. 56.
  9. Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
    incecikten bir yağmur yağıyordu yollara
    Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
    Sıcak bir kara sevda
    Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
    Acımsı, buruk.
    mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
    Sessizliği üstümüzden atamıyorduk
    Bir saçak altında kararsız, yorgun
    Saatlerce duruyorduk
    Kimse görmüyordu bizi

    Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
    Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
    Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
    Bir başka türlüydü bu insanlar
    Sen bir başka türlüydün
    Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
    Gözlerin gözlerimde erimekteydi
    Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
    Beni bırakma diyordun

    Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
    Bir yalnızlık duyuyorduk
    Ağlıyordun, ağlıyordun...

    Cebeci istasyonunda bir tren
    Nefes nefese soluyordu
    Gerilmiş bir keman teli gibiydik

    Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat
    Bilmem kaça vuruyordu
    Bir yağmur yağıyor inceden ince
    içimizdeki binbir düşünce
    Harmanlar misali savruluyordu
    Islanmış bir ceylan yavrusu gibi
    Tiril tiril titriyordun
    Gitsek gitsek diyordun.

    Yüreğimin atışından deli gönlümce
    Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
    Türküler söylüyordum
    Ağlıyordun, ağlıyordun...

    Şimdi, şimdi seni düşünüyorum
    Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
    Paramparça düşmüş gönül ufkuma
    iki yıldız gibi gözlerin
    Gel Ey ciğerime saplanan hançer
    Gel ey yüreğime oturmuş kurşun
    Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
    Gel artık
    Ne olursun
    0 ...
  10. 55.
  11. Bizim Türkümüz

    Bizim türkümüzde gurbet var artık.
    Hasret var, yürek var, toprak var balam
    Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
    Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
    Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.

    Kerkük'te kurşunlar ansızın bizi vurur
    Sürüklenir sokaklarda başsız cesetlerimiz
    Zulüm bir hançer gibi içimize oturur
    Bir mağara devrinden arta kalan insanlar
    Kerkük'te kan kusturur...

    Uzar gider bir sessizlik içinde
    Bir uçtan bir uca Türkistan toprakları
    Beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına
    Çöreklenir yedi başlı kızıl yılan
    Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han
    Bebekler bile vurulur beşiklerinde
    Kana boyanır Türkistan.

    Basmış kanlı çizmeler toprağına bir defa
    Çiğnenmiş kara kalpaklar, temiz duvaklar
    Susmuş minarelerinde mübarek ezan
    Prangaya vurulmuş bir mahkûm gibi çaresiz
    Boynu büküktürkülerde güzelim Azerbaycan.

    Bir kanlı ağıt söylenir şimdi Kırım'da
    Biz duyarız Kırım'ın öldüren feryadını
    Bir büyük destanla birlikte yeniden yazacağız
    Kırım topraklarına Kırım Türkünün adını.

    Balkanlarda büyük, öksüz kubbeler
    Minareler, şadırvanlar, kervansaraylar
    Bizi söyler, anlatır Mimar Sinan'dan beri
    Üsküp'te, Estergon'da, bir atar damar gibi
    Davullar, zurnalar ve serhat türküleri...

    Yüzyıllardan beridir Altaylardan Tuna'ya
    Bizim türkülerimizdir söylenen
    Konuşan dil, bizim dilimizdir
    Renk renk, nakış nakış uzayan toprak değildir
    Kilimlerimizdir...

    Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız
    Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan
    Tanıyacak bizi dünya yeniden heyecanla
    Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan.

    Bizim türkümüzde gurbet var artık.
    Hasret var, yürek var, toprak var balam
    Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar
    Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları'na dek uzar
    Kim demiş vatanımız Edirne'den Kars'a kadar.
    1 ...
  12. 54.
  13. türkçe dilinin savunucusu azeri kökenli sivaslı şair ve yazar. ingilizceyi türkçeden kurtarırken asla arapçayı tutmamıştır yanında.

    üsküpten kosovaya kitabı ile evlad-ı fatihan ı bizlere hatırlatmış yazardır ayrıca.

    şu sözlükte yazar olsaydı, nice yazara dilbilgisi ve türkçe kullanımındaki hatalarından dolayı feci ayarlar verirdi.

    gözlerin istanbul oluyor birden şiiri fenadır. iyi bir abidir kısaca.
    3 ...
  14. 53.
  15. 52.
  16. --Alıntı--

    Anadolu

    Ben Anadoluyum...
    Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...

    Şükrederek, kalktığım sofralarımda
    Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.

    Hastalarım ölüm yataklarında
    Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç.

    Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,
    Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç...

    Devlet denince hep vergi geldi aklıma
    Jandarma deyince kırbaç...

    En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti
    Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç.

    Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında
    Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç...

    Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara
    Barışta düştü üstüme gölge gölge haç...

    Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ
    Alın terine muhtaç...

    Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
    Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç...

    Yavuz Bülent Bakiler
    --Alıntı--
    0 ...
  17. 51.
  18. bir beyinsizinde şiir yazabiliyor olduğunu kanıtlar bu adam(!)...
    1 ...
  19. 50.
  20. Sivaslı bir şairdir. Ve gezi yazıları çok tutulmuştur. Tabi şiirleride öyledir. Turancı olduğunu tahmin ettiğim ve Osmanlının mirasına sahip çıkılmasının gerekliliğini vurgular hep. Yugoslavya'dan Türkistan'a bizim gözüyle bakar. Tekrardan bizim olması gerektiğini bilinçaltına çok güzel bir şekilde işler. Türkistandakilerin Türkiye Türklerine olan hasretini çok güzel işlemiştir.
    0 ...
  21. 49.
  22. gereklilik sözcüğü hakkında, 'ne lan bu geğirmek gibi...' kıvamında bir şeyler söylemişti bi yerde

    yeni kelimelere karşı acayip gıcıktır
    onlardan tiksinir adeta
    varsa yoksa muhteşem atalarından söz eder

    türkçe'yi sever ama sadece kendi türkçesini
    0 ...
  23. 48.
  24. Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden,

    Dağ başı yalnızlığı ölümden beter.

    Hiç kimse aramasa sormasa beni

    Sen gelsen yeter..

    Huzur ellerinin güzelliğidir.

    Gözlerin karşımda mutluluk denizi.

    Her sabah soframızda ekmeğimizi

    Sen bölsen yeter..

    Yüreğim seninle yaylalar kadar serin

    Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam

    Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam

    Sen dolsan yeter..

    Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.

    Bende sabır sende naz..

    Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz

    Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..

    Duymasa da hiç kimse şâir gönlümün,

    Sende karar kıldığını...

    Ve içimin şerha şerha yarıldığını,

    Sen bilsen yeter..

    Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi..

    Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek..

    Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,

    Eğilsen yeter.....
    0 ...
  25. 47.
  26. Şaşırdım kaldım işte...(#16193641) ağır bir yalnızlık ve huzuru dile getiren sözler... yavuz bülent bakiler in gönlünden.

    0 ...
  27. 46.
  28. hisli, duru, sade, vurucu, güzel bir şairdir.
    0 ...
  29. 45.
  30. şaşırdım kaldım işte... ötesi yok.
    0 ...
  31. 44.
  32. sivasta çerkezin yerinde oturup konuşmuşluğum vardır emekli müşteşar şair ve kültür insanıdır kendisi.
    0 ...
  33. 43.
  34. arif nihat asya ihtişamı isimli bir eseri vardır. bayrak şairimizi çok güzel anlatır.
    0 ...
  35. 42.
  36. Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    Martılar konuyor omuzlarıma,
    Gözlerin istanbul oluyor birden.

    Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
    Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
    Durgun sular gibi azalacağım
    Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.

    Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
    Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
    Ellerim usulca ellerine değince
    Kaybolup gideceksin
    Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
    Bir elim seni silecek.
    Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
    Senin için yeni baştan can kesilecek.

    Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
    Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
    Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
    Yapayalnız kalmak iskelelerde.
    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    Martılar konuyor omuzlarıma,
    Gözlerin istanbul oluyor birden.
    0 ...
  37. 41.
  38. çaresiz'de:

    "işte dağlar, taşlar şahidim olsun
    yüzüme bakma, konuşma, yazma istemiyorum
    dipsiz karanlıklara bağırıp duruyorum
    sakın işitme..."

    diye bitirir kendini, şiirini.

    bir çocuğun, kendi gözyaşı olup akması gibi yanağından. bir uyar şiirinin kalıp tutabilen hali. bakiler'e haksızlık etmek istemem, yalnız bu şiiri* yazmış olsa bile; ömrün, aklın ve kalbin bir yerinde mutlaka yer edinmesine yeter.
    2 ...
  39. 40.
  40. kendi diline sırt çevirip, arapça sözcükler kullanmayı islamiyetin ön koşulu sanan zavallı.
    1 ...
  41. 39.
  42. seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    martılar konuyor omuzlarıma,
    gözlerin istanbul oluyor birden.
    akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
    şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
    durgun sular gibi azalacağım
    bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
    şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
    yalnız gözlerime bak diyeceksin.
    ellerim usulca ellerine değince
    kaybolup gideceksin
    bir elim seni çizecek bütün pencerelere
    bir elim seni silecek.
    kalbim: ebemkuşağı; günde bin kere
    senin için yeni baştan can kesilecek.
    ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
    sonra seni kaybetmek hemen her yerde
    ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
    yapayalnız kalmak iskelelerde.
    seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    martılar konuyor omuzlarıma,
    gözlerin istanbul oluyor birden.
    2 ...
  43. 38.
  44. üniversiteyi bitirip askere gittiği zaman bir edebiyat öğretmeni ile tanışır. kendisi edebiyat mezunu değildir ama günümüzde de görüleceği gibi büyük bir ilgisi vardır o zamanlarda. fırsat buldukça gidip o öğretmenle edebi sohbetler yapmak ister; bir gün gidip ona "kütüphaneniz var mı?" diye sorar. adam gözlerini uzaklara daldırıp, büyük bir gururla; "evet çook kitabım var çoook" der. Yavuz bülent daha da heyecanlanıp, "kaç kitabınız var" der ve adamın verdiği cevap karşısında kısa süreli şok yaşar; "100-200". o zaman yavuz bülent 20'li yaşlarındadır, karşısında konuştuğu adam ise 30'lu yaşlardadır. ve o zamanlar yavuz bülentin yaklaşık 2000 kitabı varmış..
    3 ...
  45. 37.
  46. duru ve temiz türkçesiyle abartmadan köpürtmeden eğmeden bükmeden, yazdığı gibi konuşan,konuştuğu gibi yazan sevimli şair. ikimiz de kastamonudan evli olmamız sebebiyle bacanak veya hemşeri sayılırız.
    ilk konferansına 1992 yılında henüz bir ortaokul öğrencisi iken gitmişliğimiz sözkonusudur.
    edebiyat semamızın sönmeyecek yıldızlarından birisidir.
    adam dır.
    1 ...
  47. 36.
  48. türkçe'nin üstadıdır.
    ve türkçenin üstadının türkçe olimpiyatları ve fethullah gülen hocaefendi hakkındaki düşünce ve görüşleri:
    http://www.facebook.com/v...217037812878&comments
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük