yavuz bülent bakiler

    10.
  1. gözlerin istanbul oluyor birden

    Seninle bir yagmur basliyor iplik iplik,
    Bir güzellik doguyor yüregime siirden.
    Martilar konuyor omuzlarima,
    Gözlerin Istanbul oluyor birden.

    Aksamlardan, gecelerden, senden uzagim
    Siirlerim rüzgardir uzak daglardan esen
    Durgun sular gibi azalacagim
    Bir gün, birdenbire çikip gelmesen.

    Sarkilarla geleceksin, duygulu, ince
    Yalniz gözlerime bak diyeceksin.
    Ellerim usulca ellerine degince
    Kaybolup gideceksin

    Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
    Bir elim seni silecek.
    Kalbim: Ebemkusagi; günde bin kere
    Senin için yeni bastan can kesilecek.

    Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
    Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
    Ne güzel binecegim vapurlari kaçirmak
    Yapayalniz kalmak iskelelerde.

    Seninle bir yagmur basliyor iplik iplik,
    Bir güzellik doguyor yüregime siirden.
    Martilar konuyor omuzlarima,
    Gözlerin Istanbul oluyor birden.
    9 ...
  2. 9.
  3. ne hakkında atatürk düşmanlığından dava açılması ne fethullah gülen'e olan bağlılığı ne de faşizan fikirleri savunması tek kelimeyle bile umurumda olmayan şair dede. Nasıl ki ahmet kaya şarkı listemin daimi müdavimiyse işte bu amca da sıkıntılı gecelerimin biricik şairlerinden birisi! fikri, zikri osu veya busu gram önemli değil, aslolan şudur ki; bu kadar duygusal ve olağanüstü mısralar döktürebilen birisi kesinlikle kötü bir insan olmaz, aynen nazım hikmet veya necip fazıl'ın olmadıkları gibi...

    sözde senden kaçıyorum
    dolu dizgin atlarla
    bazen sessiz sedasız
    ipekten kanatlarla

    ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
    karşıma çıkıyorsun
    en serin imbatlarda
    adını yazıyorum
    bulduğun fırsatlarla
    yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
    başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
    sözde senden kaçıyorum
    dolu dizgin atlarla

    ne olur bir gün beni
    kapından olsun dinle
    öldür bendeki beni
    sonra dirilt kendinle
    çarpsam kara sevdayı
    en azından yüzbinle
    nasıl bağlandığımı
    anlarsın kemendinle

    kaç defa çıkıp gittim
    buralardan yeminle
    ama her defasında
    geri döndüm seninle
    hangi düğüm çözülür
    nazla, sitemle, kinle
    ne olur bir gün beni
    kapından olsun dinle

    şaşırdım kaldım işte
    bilmem ki nemsin
    bazen kız kardeşimsin
    bazen öp öz annemsin
    sultanımsın susunca
    konuşunca kölemsin
    eksilmeyen çilemsin
    orada ufuk çizgim
    burda yanım yöremsin
    beni ruh gibi saran
    sonsuzluk dairemsin

    çaresizim çaremsin
    şaşırdım kaldım işte
    bilmem ki nemsin!
    8 ...
  4. 12.
  5. cebeci istasyonu ve sen en harika şiiridir. osman öztunç yorumuyla daha bir muhteşemdir.

    cebeci istasyonunda bir akşam üstü
    incecikten bir yağmur yağıyordu yollara
    yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
    sıcak bir kara sevda
    yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
    acımsı, buruk.
    mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
    sessizliği üstümüzden atamıyorduk
    bir saçak altında kararsız, yorgun
    saatlerce duruyorduk
    kimse görmüyordu bizi

    cebeci istasyonunda bir akşam üstü
    yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
    cebeci istasyonunda bir akşam üstü
    bir başka türlüydü bu insanlar
    sen bir başka türlüydün
    gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi
    gözlerin gözlerimde erimekteydi
    bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
    beni bırakma diyordun

    meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
    bir yalnızlık duyuyorduk
    ağlıyordun, ağlıyordun...

    cebeci istasyonunda bir tren
    nefes nefese soluyordu
    gerilmiş bir keman teli gibiydik

    ankara kalesi'nde bir eski çalar saat
    bilmem kaça vuruyordu
    bir yağmur yağıyor inceden ince
    içimizdeki binbir düşünce
    harmanlar misali savruluyordu
    islanmış bir ceylan yavrusu gibi
    tiril tiril titriyordun
    gitsek gitsek diyordun.

    yüreğimin atışından deli gönlümce
    sırıl sıklam, paramparça, permeperişan
    türküler söylüyordum
    ağlıyordun, ağlıyordun...

    şimdi, şimdi seni düşünüyorum
    cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin
    paramparça düşmüş gönül ufkuma
    iki yıldız gibi gözlerin
    gel ey ciğerime saplanan hançer
    gel ey yüreğime oturmuş kurşun
    göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan
    gel artık
    ne olursun
    6 ...
  6. 80.
  7. Şairliğini severim.
    Yine de görüşünü sevmem.
    7 ...
  8. 27.
  9. ŞAŞIRDIM KALDIM iŞTE

    Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla
    Bazan sessiz sedasız ipekten kanatlarla
    Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
    Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla
    Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla
    Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
    Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla
    Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.

    Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle
    Öldür bendeki beni sonra dirilt kendinle
    Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle
    Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle
    Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle
    Ama her defasında geri döndüm seninle
    Hangi düğüm çözülür, nazla, sitemle, kinle
    Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle.

    Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin?
    Bazan kızkardeşimsin, bazan öpöz annemsin
    Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin
    Eksilmeyen çilemsin
    Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin
    Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin
    Çaresizim çaremsin.
    Şaşırdım kaldım işte bilmem ki n'emsin?

    Yavuz Bülent BAKiLER
    6 ...
  10. 8.
  11. yavuz bulent bakiler

    Zannedildiği gibi osmanlıca hayranı falan olmayan, "dilde sadeleşme çabalarını, arapça farsça olanlar kalsın ecnebice olanlar gitsin şeklinde" de algılamayan dil aşığı.

    Onun osmanlıca aşığı olduğunu veya Fransızca sözcüklere müdahale etmediğini söyleyenler ya art niyetlidir ya da yazılarını okumamışlardır.

    yavuz bülent bakiler'in görüşleri, en basit ifadeyle "türkçeleşmiş türkçe" olarak özetlenebilir. Şöyle ki,

    1. yüzyıllar önce dilimize yerleşmiş ve artık türkçeleşmiş olan, tüm toplum tarafından yaygın bir şekilde kullanılan arapça ve farsça kelimeler kalmalıdır. çünkü o kelimeler artık türkçenin malıdır. zira her dil bir başka dilden kelime alır, başka dillere de kelime verir. mesela "kalem", "kitap", "ders" gibi kelimeler arapça kökenlidir fakat türkçeleşmişlerdir ve artık dilden atılamazlar. Oysa üçgen yerine "müselles", açı yerine "zaviye" demenin de bir anlamı yoktur. (Görüldüğü gibi, yerine göre arapça ve farsça kökenli kelimelere de karşıdır.)

    2. başka bir dilden -çok gerekiyorsa- kelime alınabilir, fakat başka bir dilden gramer kuralı almak Türkçeye ihanettir. mesela, "muhterem zât" demek varken, tamlamayı arapça kurallara göre "zât-ı muhterem" şeklinde kurmak yanlıştır.

    3. güzelim "şeref" kelimesi dururken fransızcadaki "honneur" dan bozma "onur" kelimesinin kullanılması dili katletmektir.(Görüldüğü gibi, Fransızca kelimelere de müdahale etmektedir.)

    daha birçok misal verilebilir. fakat anlamak isteyen için bunlar yeterlidir. Yavuz bülent bakiler, asla osmanlıca hayranı değildir. arapça ve farsça kelimelere kıyak geçip sadece ecnebi kökenli kelimelere savaş açtığını söylemek de yalandır, safsatadır.

    bir fikir adamı hakkında atıp tutmak kolaydır, ne var ki onu eleştirmeden önce bir zahmet yazılarına göz atmak, ne dediğini iyi anlamak lazımdır. sen aç televizyonu, kanallar arasında dolaşırken yavuz bülent bakiler'in programına tesadüf et, konuşmanın başını bilmeden ortasından biraz dinle, sonra sıkılıp kanal değiştir, ondan sonra da de ki "yavuz bülent bakiler programında şöyle saçmaladı, böyle saçmaladı..." hayır arkadaş, o saçmalamadı, fakat sen ortadan cımbızlanmış bir cümleyi yanlış anladığın için saçmalamış oldun. lütfen biraz dikkat! okuyalım, anlayalım, ondan sonra eleştirellim.

    edit: imlâ
    8 ...
  12. 71.
  13. Başucu şairi. Kim ne derse desin Efsanelerden biridir benim için.

    Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla..
    Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla..

    Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla..
    Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla..

    Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla..
    Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla..

    Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla..
    Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.

    Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
    Öldür bendeki beni..
    ..Sonra dirilt kendinle!

    Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle..
    Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle..
    Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle..
    Ama her defasında geri döndüm SENiNLE..

    Hangi düğüm çözülür.. Nazla.. Sitemle.. Kinle..
    Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..

    Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
    Bazen kızkardeşimsin.. Bazen öpöz annemsin..
    Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin..
    Eksilmeyen çilemsin..
    Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin..
    Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin..

    Çâresizim.. Çâremsin..

    Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin...
    4 ...
  14. 89.
  15. Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla..
    Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla..

    Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla..
    Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla..

    Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla..
    Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla..

    Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla..
    Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.

    Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
    Öldür bendeki beni..
    ..Sonra dirilt kendinle!

    Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle..
    Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle..
    Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle..
    Ama her defasında geri döndüm SENiNLE..

    Hangi düğüm çözülür.. Nazla.. Sitemle.. Kinle..
    Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..

    Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
    Bazen kızkardeşimsin.. Bazen öpöz annemsin..
    Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin..
    Eksilmeyen çilemsin..
    Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin..
    Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin..

    Çâresizim.. Çâremsin..

    Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin...
    5 ...
  16. 67.
  17. "Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik
    Bir güzellik doğuyor gecelerime
    Martılar konuyor omuzlarıma
    Gözlerin, istanbul oluyor birden"

    Dizelerinin yaratıcısı. Müthiş bir şiirdir.
    4 ...
  18. 2.
  19. aşağıdaki dizelerin sahibi olan türk ve türkçe sevdalısı kişidir.

    Azerbeycan

    Kuşluk vaktine kadar geceler boyu
    Savrularak okuduğum yine Şehriyar
    Ala ceylanlara benzer hep Azeri türküler
    Dinlediğim tar

    Ayrılmaz başımdan,bırakmaz beni artık
    Selamsız sabahsız bir efkar
    Ve yüreğim bin yıllık destanlarla tutuşur
    Büyür Azerbaycan kadar

    Azerbaycan
    Dedem Korkut şafağı
    Mübarek dilimi süt gibi sağar
    Bazen rüzgar olur iliklerimde
    Bazen yağmur gibi üstüme yağar

    Götür beni Aras, Al beni Hazar
    Oğuz'u Oğuzdan başka kim anlar
    Yaram derin merhemim yok, vaktim dar
    Bir destan yazar gibi yaz beni Hazar
    Duy beni Bahtiyar
    Duy beni Şahmar

    Geçen zaman üstüne, dökülen kan üstüne
    Kılıç - kalkan üstüne
    Ve ağzı köpüren, yeleli atlar üstüne
    Benim bir yeminim var
    Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır
    Ben Yakup gibiyim uzun yıllardır
    Onda Yusufumun kokusu vardır
    Ve hasreti, gönlümde, büyük Türkistan kadardır
    Ayettir kitabımda,bayrağımda rüzgardır
    Azerbaycan yüreğimde şahdamardır

    Şimdi Azerbaycan'da mevsim bahardır
    Türküleri yine,baştanbaşa efkardır
    Düşlerime yağan kardır
    Boynu bükük bir diyardır
    Yardır
    Ağzı köpüren atlar üstüne yeminim vardır
    Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük