yatılı okulda büyüyen çocuk

entry4 galeri0
    1.
  1. çakraları açılmış çocuktur. ilerleyen yıllarda tibet' e gidip turunculara bürünmesine gerek kalmamıştır. en fazla 3. yılında birçok tabusundan kurtulmuş, nice eski alışkanlıklarını bırakmıştır. kimsenin kılığı kıyafeti, saçı sakalı, malı mülkü, dini konumu, siyasi duruşu onun için tek başına değer atfedilecek kıstaslar değildir artık. kalbi bu topraklar için çarpan birçok namuslu, başı dik gariban çocuğuyla aynı havayı teneffüs edip, aynı tabaktan yemek yediği için daha 15 yaşında aldığı bir parça ucuz kıyafetin, en son gittiği kıytırık sahil kentinin muhabbetini yapmayı bırakmış 3 kuruşluk tüm sevinçlerini kalbine gömmüştür. o yılların en büyük sevinci o kardeşten de öte can yoldaşlarıyla haftanın bir akşamı icra edilen cips- kola partileridir*. öte yandan bulunulan ortamda yaşanan tüm acılara ortak olunmuş, paylaşılmış, paylaşılmış, paylaşılmış da paylaşılmıştır. 4. yılın sonunda ruhun tam anlamıyla terbiye edildiğine inanılarak umut dolu bir dünyaya kıpır kıpır bir kalp ile koşulur.

    sonra ne mi olur? össye girilir, çıkılır. istenen sonuç alınır. yeni bir kente yerleşilir. yeni insanlarla ilk diyaloglara girilir. işte tam bu aralar hacamat olmaya başladığınız, sinir harbi gelgitlerinin başladığı, bandı geri sarmaya başladığınız yıllara tekabül edecektir. artık ne yapsanız geriye dönüş yoktur. değiştiğinizi sandığınız yıllarda aslında yabancılaştığınızı farketmeniz beyin ölümünüzün ilk aşaması olacaktır. dışarıda değişen hiç ama hiçbir şey yoktur. aynı görgüsüzlük, aynı paylaşımsızlık, aynı ayak oyunları, aynı ikiyüzlülük, aynı bireysellik, aynı riyakarlık, aynı narsistlik sokaklarda köşe kapmaca oynamaktadır. bu, sizin için sonun başlangıcıdır. sizin geride bıraktığınız ve sırf siz bıraktınız diye sanki başkaları da bırakacakmış sandığınız ne kadar ciğersizlik varsa rüzgarlı bir istanbul gecesinde suratınıza çarpar.

    hasılı, sizin büyüttükten sonra bittiğini sandığınız yatılı okul, asla ve kat'a yakanızı bırakmaz.
    21 ...
  2. 2.
  3. çıt kırıldım olmayan çocuktur. candır. yol yordamı iyice öğrenir, hayatla erken tanıştığından zorluk yaşar ama ileride on numara insan olur. özlem bilmez belki alışır ama paylaşmayı, insan idare etmeyi, ve en başta insan gibi kalmayı öğrenirler.
    20 ...
  4. 3.
  5. erkenden Adam olur. bir tarafı da hep çocuk kalır.
    bunun yanısıra karanlıkta iyi görür, sabırlıdır, paylaşımcıdır.
    20 ...
  6. 4.
  7. nevşehir fen lisesi pansiyon müdür yardımcısı ayşe kahveci tarafından çok güzel şekilde tarif edilmiş çocuktur.

    "yaşından erken büyür yatılı okul çocukları…

    her tatil başlangıcında “ev özlemi”ve annelerinin yaptığı “ev yemeğini”büyük bir umutla bekleyip,oturdukları yemek sofrasında,o doğup büyüdükleri eve yabancılaştığını hissederek hayatımıza girerler. anne, baba ve kardeşlerinden ayrılmak,gelecekleri adına vermek zorunda kaldıkları ; bu en büyük ve en zor karardır yatılı okumak. 14-15 yaşında evinden,yatağından şehrinden,okulundan,arkadaşlardan ve en önemlisi çocukluğundan ayrılmanın burukluğu okunur dudak büküşlerinde...ve gereğinden önce büyümenin ağırlığı,zorluğu ,çaresizliği kaplar yüreklerini . çünkü onlar nefes almayı yaşamak sayan,başarmayı yarışmaya endeksleyen dershane,okul,pansiyon,ev arasında boğuşan ve sınavlara itina ile yetiştirilen bir yarış atı olmayı vaktinden önce öğrenmişlerdir.

    onlar kalabalık içinde yalnızlık çekerler. onların sıcak yurt binasında üşür elleri, hayatın sertliğini, ,soğuk ranza demirlerinde hissederler.dolap içlerine yazılır hayaller, okunmak istenilen üniversiteler,fakülteler bir de iliştirilen aile fotoğrafları …

    onlar için ne çok zordur,hem arkadaşı ile rakip olmak hem dost kalmak kıskançlığını ve rekabetin gölgesinde büyütürler arkadaşlıkları ,bir dargın,bir barışık .ama sonunda başarırlar,arkadaşı ile hem arkadaş olmayı hem de dost kalmayı… onlarınki,dostluktur,sırdaşlıktır kader arkadaşlığıdır bir de.. hepsi aynı umutlara baş koymuşlardır gelecek adına.hepsi gereğinden önce,gereğinden fazla yüklenirler hayatın yükünü...

    sevmeyi,sevilmeyi,bir ekmeği,poaçayı,kıyafeti arkadaşlarıyla paylaşmayı,gülmeyi güldürmeyi,halıya basmayı,dilediği kahvaltıyı yemeyi özlerler,annelerine nazlanmayı,kapris yapmayı bir de. pansiyonun duvarının üstüne oturup karşı dağa bakıp ağlamaya başladıklarında bilin ki evi özlemişlerdir.bir de mezun olurken ,tatile giderken duygusal çelişkilerinin yüzlercesine tanıktır,pansiyon giriş kapısı önündeki valizler .

    özgürce top oynamak ,tv seyretmek ,erken kalkmamak,geç yatmamak,15 saat ders çalışmamak lüksleri yoktur.oysa onlar annesinin onu kaldırmasını bekleyecek,sorumsuzca top oynayacak,erkenden yatacak kadar çocukturlar.işte bu sebeple taso,uzaktan kumandalı arabalarla oynarlar okul ve pansiyon koridorlarında...

    kimi doktor olacaktır,kimi mühendis...küçücük ellerine büyük gelen valizleri, bir eve,bir pansiyona taşıyarak geçecek üç yılı düşünürler. sonun da,bir şehri terk etmek kadar zordur;tuttukları ranza demirlerini ve valizlerini terk etmek.
    erken büyür yatılı okul çocukları...

    her lise son sınıf öğrencisinin hayallerini süsleyen üniversite , bu uğurda sınav stresi ve gençlik duyguları arasında gidip gelirler. sonunda işsizlik kaygıları ile boğuşarak özgürlüğe ilk adımı atarlar.

    erken büyür yatılı okul çocukları…
    güzel ülkemin; en yaşlı,en kocaman,en yürekli, en mutlu,en başarılı çocukları... hayatımıza hoş geldiniz.iyi ki varsınız…"

    ---------alıntı--------
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük