alarmı beş dakika sonraya kurmaktır. çaldığında bir beş dakika sonraya daha kurmaktır. bu böyle sonsuza kadar gider. taki, arkadaş "ders başladı, hoca yoklama alıyo, gel!" diyene kadar...
yatağın sıcaklığı boynunuza dolanıp durur. ne yataktan çıkmak ne birşey yapmak istersiniz. eğer bu psikolojiyi yenerseniz birgün sizde şirinleri görebilirsiniz.
Uyanıp Pazar günü olduğunu hatırlayıp, yatakta şöyle yeniden bir konumlanıp uykuya kaldığın yerden devam etmek, acaip skıştıktan sonra işemek kadar keyiflidir. Hatta ılık ve harikadır.
eğer ki binbir sıkıntı yüzünden sabaha kadar dön sağa dön sola uyuyamamış, tam sabaha karşı uykuya dalmak üzere iken, yani uykunun en tatlı yerinde kalkmak zorunda kalırsanız bu tam bir işkence olur sizin için. hele bir de hava buz gibi soğuksa, sıcacık yatak iyice bir çeker sizi içine içine.
havaların soğumasıyla birlikte kendini iyiden iyiye gösteren durum. bir de o gün pazartesiyse ve bir gün önce geç kalktığınız için gecenin bir yarısı yatmışsanız daha da zor bir hal alır.
yağmur kar rüzgar velhasılı hava soğuk ve kapalıysa yatak sıcak ve ekici bir hal alır tüm şuluğuyla sizi sarar yorganı daha çok çekersiniz üzerinize masadaki telefon saat ve bilumum eşya şuursuzca kendilerini parcalar sizde onları parcalamak istersiniz gömülürsünüz yatağa yastığa sonuç mu o kadar uğrasa rağmen kalkarsınız istemeye istemeye.
soğuğun insanı alt ettiği, yatağın da yardım ve yataklık (ehu) ederek içine çektiği durum. gavatlar birbirlerinin zıttı olduğu için var oluyorlar böyle sağlam bir şekilde.. yoksaaa?!
en keyiflisi de işin gücün olsa dahi "yerim işi gücü salla anasını satiim" deyip şöyle yastığa bir güzel sırnaşıp dışarıda karlar yağarken şu an olduğu gibi sözlüğe yazmaktır.