27 Mayıs 1960 Darbesi'yle, ordunun yönetime el kooymasından sonra önceki hükümet
üyelerinin ve iktidardaki Demokrat Parti yöneticilerinin yargılandığı olağanüstü mahkemedir. Duruşmalar istanbul açıklarındaki Yassıada'da yapıldığından bu du-ruşmalara Yassıada Mahkemeleri adı verilmiştir
genç subayların devirdikleri iktidar partisi önderlerinden başlayarak partili milletvekillerinin ve Demokrat partiye yatkın olarak bilinen yüksek rütbeli askerlerin yargılandığı mahkemelerdir.11 ay süren mahkemelerin sonucunda Adnan Menderes,F.Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmişlerdir..
üniversite öğrencilerine kurşun sıkan polisler, yassıada duruşmalarında, niçin tabanca çektikleri sorusuna karşılık, "ihafe maksadı ile efendim," derken suçlarını ortadan kaldırmak ya da azaltmak kaygısını duymuşlar ya, o "ihafe" sözcüğünün yerine türkçesini koyun, savunmanın gülünçlüğü ortaya çıkar.
adnan menderes, açık suçlamalar karşısında, "doğru değil," diyemiyor, "hakikat-i hal bu değildir," diyor. neden? kendisinden açıklaması istenen durumun, bizim bildiğimiz "doğru-yanlış" ile bir ilintisi olmadığı, soruların herkesçe anlaşılamayacak birtakım bilimsel, felsefi konular olduğu sanısını uyandırmak için.
gerçi duruşmaların başkanı, sanıkları, tanıkları türkçe konuşmaya zorlamaya, onların dil yanlışlarını düzeltmeyi de unutmamış; ama bu yanlışlar, bu arapça, farsça tutkunluğu, başa çıkılır gibi olmadığı için, sanırım vazgeçmiş. ne yapsın, yassıada bir okul değil, bir askeri mahkemedir.
yassıada mahkemesinde başkan, demokrat parti'li bir tanığa, "uğraşınız nedir?" diye sormuş, adam, "politikacılık", diye karşılık vermiş ve bu uğurda nelere katlandığını anlatmış. "ben başka bir şeyden anlamam," demiş, oradan oraya koşarmış, karşılama törenleri, siyasal toplantılarda söylevler, seçimlerde partisine oy kazandırmak için türlü çabalar... ama başka bir şeyden anlamıyor. demek politika tek başına, bağımsız bir iş, bir uğraştır. öyle ise, katıksız durumunda ele alındığında, başka bir şeyden anlamayıp yalnız politikadan anlamak diye tanımlayabileceğimiz bu uğraşın konusu, "ulus sevgisi", "yurt sevgisi"dir diyeceksiniz, ulusunu, yurdunu herkesten daha çok seven politikacı olur (mu?).
bir adalet mercii olmaktan çok siyasi bir hesaplaşma kurumu vasfında idi.bu konuda deniz'in, hüseyin'in ve yusuf'un yargılanıp asıldıkları mahkeme ile benzerlik taşımaktadır.
gün olur mahkeme karari kalkar yahutta acilir bu linkler, gerci yasakci zihniyetin yediği haltlari görüyoruz. evet heryer herzaman asmayalim da besliyelim zihniyeti sarmakta dört bir yanimizi ve sirayet eden durum yüzünden boktan bir ülke olmaktayiz.
velhasil kelam körlesin körleseceginiz kadar, ammavelakin hakikat ve tarih herzaman dogru hükmü verir.
yassıada marmara açıklarında bir ada. deniz kıyısından, vapur gezintisinden, motor sefasından çıplak gözle görülür. slüetinde bazı yüksekçe yapılar baca hissini verir baktıkça bana.
bir devrin muhakemesi yapıldı sanılsa da, yargılamalar münferit olaylar üzerinde yoğunlaşmıştır. afgan tazısı bile yargıya konu olmuştur. özel çekmecelerden çıktığı iddia edilen kimi eşyalar suç unsuru muamelesi görmüş, delil klasörlerinde yerini almıştır.
ihtilal mahkemeleri, ihtilal kadar olağan dışı, olağan üstüdür. doğası gereği askeri gücün yargılaması gerekirken, sivil yargı olağanüstü yetkilerle donatılarak, garabet yaşanmıştır. sıkışınca sizi buraya atan kudret böyle istiyor denmiştir.
aslında iş başından sarpa sarmıştır. darbe güçleri, yurdun muhtelif üniversitelerinden topladığı anayasa hukukçularına, darbenin meşruiyyeti bağlamında yasa yapmaları talimatı verilmiştir.
darbenin meşruiyyeti hukuki değil, güce dayanır. başarısı meşru kılar darbeyi.
darbeler, normal düzene nasıl geçeceğiz diye yapılmayacağı gibi, gündeminde normal rejime giden harita olmamalıdır. darbe yapıyorsunuz, gerekçeleriniz kendinize göre haklı. o vakit, gerekçelerinizi hayata geçirene kadar yönetimi elinizde tutacaksınız.
hükümeti alaşağı etmek için darbe yapılmaz. insanları asmak için darbe yapılmaz.
darbelerin manifestosu olur. orada yer alan hususlar yerine getirilir. bunun için kukla rejimlere, parti oyunlarına gerek yoktur.
darbe elbette, demokrasi geleneğine aykırıdır. hedefleri muğlak, ne yaptığı bilinmez darbeler, doğaldır ki kuşkuları beraberinde getirir. seçimle yıkamadıkları partiyi, darbeyle süpürdüler denir anlaşıldığı üzere yargılamaların ana amacı bu olmuştur. yassıada yargılamalar tam manasıyla sözde yargıdır.
Mülkün temeli olduğu iddia edilen adalet olgusunun, otoriteye sahip güçler tarafından bir kez daha suistimal edildiği sözde mahkemelerdir.
Maalesef tarih boyunca insanoğlu adalet kisvesi altında egemenlik unsurları tarafından bir çok kez zulme uğramıştır. Faziletli gibi görünen adelet gibi olguların, otorite tarafından suistimal edilip çıkar doğrultusunda kullanımı da günümüz toplumlarına yozlaşmışlığı hediye etmiştir.
ethem menderes yassıada mahkemeleri sırasında milli savunma bakanı şemi ergin ile birlikte adnan menderes aleyhine sahte delil üretip savcılığa verir. ethem menderes'in adada tutukluyken kaleme aldığı ama bakanken tuttuğunu iddia ettiği bir günlüğü savcılık delil olarak mahkemeye getirir. bu günlükte ethem menderes, yakın arkadaşım dediği başbakan adnan menderes'in orduya karşı hakaret içeren beyanlarda bulunduğunu iddia eder. lakin savcılık bu günlükle adnan menderesi alaşağı edemeyeceğini anlayınca oturuma kısa bir ara verir.
işte bu kısacık arada demokrat partinin sabık milli savunma bakanı şemi ergin kızına alel acele düzmece bir mektup yazdırır. bu düzmece mektuba göre adnan menderes bir grup konuşmasından sonra orduya karşı mecburen iltifati konuşmalar yaptığını aslında ordunun aleyhinde olduğunu söylüyormuş. ama mektup o kadar acele yazılmıştır ki duruşma katibi mektubu bir türlü okuyamaz ve mecburen şemi ergin'in kendisinin okunması istenir. kürsüye gelen şemi ergin de yazıyı okuyamayınca mecburen şemi ergin'in kızı kürsüye davet edilir ve ona okutulur.
yalnız şemi ergin, itiraf dolu bu mektubunda çok önemli bir açık vermiştir. olayın olduğu tarihi adnan menderes'in hatırlamayacağını düşünmüştür ama adnan menderes o grup konuşmasını yaptığı günün tarihini çok iyi hatırlamış ve oturduğu yerden hemen fırlayarak "sayın efendim, o tarihte şemi ergin bey izmir efes otelindeydi. otel kayıtlarına bakılırsa şemi ergin bey'in o tarihte ankarada olmadığını izmir'de olduğu açıkça görelecektir" diye itiraz eder ve otel kayıtlarının getirilmesini talep eder. hakim celseyi kapatır başka davaya geçiyorum der.
chp'nin adalet anlayışını çok güzel ortaya koyan mahkemelerdir vesselam.
Yenisi direnişçiler zafer elde edince kurulacak olan mahkemeler. Tayyip erdoğan, Bülent arınç, idris naim şahin ve muammer güler muhtemelen asılır. Bu direnişçiler kendini 1960 cuntacılarından farklı mı görüyorlar acaba! Yok birbirinizden farkınız. Dün askere darbe yaptıran güçler kimlerse bugün bu insanları sokağa dökenler de onlardır.
27 Mayis 1960 Darbesi'yle, ordunun yonetime el koymasindan sonra onceki hukumet uyelerinin ve iktidardaki Demokrat Parti yoneticilerinin yargilandigi olagan ustu mahkemedir. Durusmalar Istanbul aciklarindaki Yassiada'da yapildigindan bu durusmalara "Yassiada Mahkemeleri" adi verilmistir.