ediz hun olsun , cüneyt arkın olsun , filiz akın'ı hülya köyiğit'i, türkan şoray'ı ve bilimum perihan savaş'ı olmadı hale soygazi'si... hepsi bundan nasibini almış , başka buluşacak yer bulamayıp o bıçkın delikanlıyla ya da zengin ve güzel kızla hep o yaşlı ve yıllanmış ağacın altında buluşmuşlardır. buluşulan yerdeki bulunan o masum ağacın üzerine bıçakla kalp oyup , içine de artık isimleri neyse onun baş harflerini kazımışlardır bu geleneğin yürütücüleri.
gün olacak orada buluşulan sevgiliden ayrılınacak ve yine o ağacın altına gelinip , kafa ağaca sürülmek suretiyle kıvılcımlar çıkarılacaktır. oraya daha önceden çizilmiş kalbe bakılarak eski günler akla gelecek ve baloncuk tarzında fılaşbeklerle yine o eski mesud ve bahtiyar günler hatırlanacaktır.
bir de burada buluşan insanların klasik tripleri vardır.
- ağacın altına farklı zamanlarda gelip , önce gelenin ardına dolanmak ve gözlerini kapatarak ''ben kimim?'' diye alabildiğine aptalca bir soru sormak. sen her zamanki esas oğlansın evladım! senden başka oraya gelen mi var allah aşkına?
- sevgiliyle ağaç altında buluştuktan sonra bir anda sevgilinin elinin bırakılması ve uzaklara bakarak geçmişe dair kötü anıların anlatılması faslı vardır. bu yapılırken sevgilinin yüzüne bakılması haramdır. bakan cehenneme gider!
- hayat dersi niteliğindeki konuşmalar sonrası , uzaklara bakan gencin birden gaza gelerek ''ama ama... ben seni yine de seviyorum...'' demesi ve kızımızın dudaklarına abanması faslı.
- sevgililer yaşlanmış, muhtemelen de film gereği ayrılmış ise ''senede bir gün'' filminde de olduğu gibi her sene o gelmese de , ölmüş falan da olabilir yani yaşlılık hali veye daha dramatik bir son neden olmasın , yine de oraya gelmek geleneği. oraya gelinir ve muhtemelen yakında bir yerde bulunan çay bahçesinden çay içilerek eskiler yad edilir. yine uzaklara bakılır , yine hüzünlenilir ve her zaman triplerle gelen o ilginç mimikler havada uçuşmaya devam eder...