Kanımca insanın hayattayken nasıl bir yaşam sürdürdüğü ve neyi görmek istediği ile ilgilidir. Cenneti görmek için yapılması gereken şey tevekkül etmek , ümitvar olmak , sabretmek ve Allah' ın her şeyi bir hayr ve hikmetler yarattığına inanmaktır. Bu şekilde yaşayabilen insan cennetten gelen ışığı farkedebilir, önündeki sonsuz yolun farkına varabilir.Gerçek mümin her koşulda gülümsemeyi bilir. Allah'ın kendisine çok yakın oldugunun ve ona içten, safça ettiği her duaya icabet edeceğinin farkındadır. Cehennemi görebilmek ise daha kolaydır. Başımızın üzerindeki kara bulutlara , ve gözlerimizin üzerindeki sis perdesine izin verdiğimiz sürece etraf karanlık kalacaktır. kötülükler , kıskançlıklar, yalanlar cehennemden penceredir.
lisede,felsefe hocası,bu görüşün bir filozofa ait olduğundan bahsederek şöyle demişti: Hani insan -hayatı boyunca en çok istediği şey gerçekleşince- çok sevinir de, ayakları yerden kesilircesine mutlu olur, içindeki sevinci, coşkuyu herkese anlatmak, haykırmak ister ya, işte bu cennette olmak gibidir. Cennette bu hissedilen tarifi imkansız duygu süreklidir. Ve hani en sevdiğiniz insan öldüğünde acıyı içinizde,d erinde hissedersiniz, sizi yakar, çaresizsinizdir. işte bu duygunun en yoğun yaşandığı an da cehennemde olmak, yanmak gibidir. Cehennemde bu azap süreklidir. Dolayısıyla insan dünyada yaşarken, cenneti de görür, cehennemi de. hangisine gideceğini ise kendi belirler.