tecavüze uğramış bir kadınla evlenmek, ondan çocuk sahibi olmak, onunla aynı yatakta yatmak, tecavüz eden adam kim? neden bana şimdi söyledi? düşüne düşüne kafam iyice gitti. 2 birayla sarhoş olmuştum. sanki titreyen otobüs camına kafamı yaslayıp uyumaya çalışıyormuş gibi sersemledim. sakin olmayı düşlerken öfkem gittikçe büyüdü. kırdım şişeyi kayalıklarda kaltım yerimden. bindim arabaya ve eve gittim. saat gece 1 olmuştu.
annem babam yatmıştı ama aysima belki uyumuyordu.
girdim odaya açtım ışığı..
öfkem bir an endişeye dönüştü. aysima sırt üstü yatmış sağ eli yataktan aşağıya doğru sallanıyordu.
yerde hap kutusu ve 3-5 tane hap vardı. panikledim birden. hemen yanına koşup nabzına baktım. halen atıyordu. anasını sikim böyle aşkın, resmen sevdiğim kadın gözümün önünde ölüyordu. anne, baba abiii diye çığlık attım. herkes odaya üşüştü. aldım aysima yı kucağıma ve abimin arabasına binip acile götürdük...
indik arabadan. kucağımda koşuyordum acile. o bir ölüyordu ama ben 1000 ölüyordum.
aysima yüzüme bakmıyordu. ağlıyordu. sol gözünden akan göz yaşı yanaklarından aşağı süzülüp bacağına düştü. sinirlendim bu manzara karşısında. içimde gittikçe büyüyen kötü bir his oluştu. ayağa kalkıp ses tonumu yükselttim. nedir dedim bu damlayı buraya akıtan? söyle dedim yoksa çıldıracam?
- terk edersin beni.
+ neden terk edeyim aysima söyle?,
- ....
+ ya söyle neden terk edeyim dedim. delirtme beni.
- söylersem gidecek yerim olmaz. sokağa atarsın beni.
+ aysima söyle?
- .....
+ aysima tecavüze mi uğradın söyle?
- .....
+ aysimaaaa dedimm
- .....
+ aysimaaaaaaaaaa
ağlaya ağlaya bağırdım. duvarları yumrukladım. masada ne var ne yok hepsini yere attım. sevdiğim, gönül verdiğim, aşık olduğum kadın meğer tecavüze uğramış biriydi..
ne olur beni terk etme diye ağlıyordu aysima. ne olur bırakma..
acıyarak baktım yüzüne. acımamdaki sebep bana bunu şimdi söylemesiydi. ne zaman ve nasıl oldu? sorusunu bile sormadan her erkeğin yaptığı gibi kapıyı çarpıp kendimi sokağa attım. eğer daha fazla konuşursam öfkeme yenik düşebilir ve ileride pişman olabileceğim sağlıksız kararlar alabilirdim.
her zaman ki gibi o 3-5 şişe zıkkımı alıp o deniz kenarındaki o meşhur kayalıklara oturdum..
yine yalnızdım.
ağlıyordum. siktimin kayanın tepesinde çocuk gibi ağlıyordum...
anlam veremedim aysima'nın bu tepkisine. altı üstü bir tecavüz sahnesiydi. 14-15 yaşındaki garip halim canlandı gözümde. oyuncak çaki adlı korku filminden sonra evde hiçbir oyuncak istememiştim. dayımın sünnet hediyesi olarak aldığı kutup ayısını bile komşulara verdirmiştim. gece tuvalete kalkamıyor, salonda duran o oyuncakalara bakamıyordum. her an canlanıp gırtlağıma atlayacaklarmış gibi duruyorlardı. ürperiyordum o ibnelere bakarken...
lan dedim benim başıma böyle olay geldi korktum. yani o çaki'yi izlemesem aslında oyuncaklardan korkmayacaktım. peki ya aysima neden tecavüz sahnesinden korktu? onun anısı, onun gizemi neydi?
tanrım, yoksa...
2 dakika da beynim sikilmişti. hemen çekyattan kalkıp mutfağa gittim. aysima sandalye ye oturmuş su içiyordu. saçını okşayıp, noldu mavişim anlatmak ister misin dedim. ağlamaklı bir şekilde bana baktı. diz çöktüm ayaklarının dibine, bacağını tuttum. söyle dedim seni bu denli üzen ne?
girdim içeri selam verip oturdum çekyata, hoş beş iki sohbetten sonra annem; ' yukarı abinlere çıkıyorum ben ' deyip gitti. evde aysima ile yalnız kalmıştık. aysima yanıma oturup başını omzuma yasladı. bir erkek için bundan daha güzel ne olabilirdi ki, işten geliyorsun eşinin yüzü gülüyor, gülmekle yetinmeyip sana şevkat gösteriyor, oh miss gibi... bir de çocuklarımız olsa, bir de şu çekyat tepelerinde hoplayıp zıplayan bir oğlumuz olsa, müziğin ritmine uyarak götünü sallayan bi bebeğimiz olsa... ah ahh deymen keyfime...
açtık tv yi izliyoruz. muazzam keyifliyiz. evlilik işlemleri için yarın kan tesitne falan gideceğiz. filmi izlerken kötü adam kapıyı kırıp içeri girdi. kızın ağzını tuttu. belli tecavüz edecek, acayip bir sahne.. kız ayaklarını falan çırptı..
o esnada aysima boynumdan doğrulup '' değiştir şu kanalı aşkım, değiştir ' diye bağırdı.
- ne oldu maviş? bak başka bir sahneye geçtiler bile. nedir bu tepki?
cevap vermedi aysima, hızlı adımlarla mutfağa doğru gitti...
''merhaba kukla, ben aysima. Yıllardır seni arıyordum. Annene orospu diyip evden kaçtığım için özür dilerim. Ama o başlattı. Oğlumun peşini bırak kevaşe, dedi. Ben de dediğini yaptım. Ama sonra çok pişman oldum. Sizin evi aradım bulamadım. Sarhoşken götürmüşsün beni amk. Hiç de çıkarıp gezdirmedin ki, ne biçim adamsın. Bir sinirle de çıkınca da kayboldum. Geri bulamadım evi. Sonra kötü yola düştüm işte, aynı hikaye. Bir gün bir arkadaşıma seni anlatıyordum, ''birisi var aynı anlattığın gibi, uludağsözlükte yazıyor, adı da kuki muki bişeylerdi'' dedi. Aha ben de çıktım geldim. Çok şükür buldum seni. Hatırladın mı bana mavişim derdin?
hikayeyle karışık tavsiye, hayata bakış açısı gibi önemli etmenleri de karşı tarafa başarılı bir biçimde aktarabilen bir yazı.
gerçekten iyi ilerliyor. sıkmak gibi olmasın; ancak ben de devamını bekleyenlerdenim.
pişman olmaya başlıyor gibiydim. 1 hafta geçmişti evde pek huzur yoktu. abime kaçan yengem bile aysima ya mesefa koyuyor, bakkala çakkala pazara gezmeye gittiği zaman aysima'yı çağırmıyordu.
aysima kalabalığın içinde yalnız kalmış gibiydi. ne kadar dışarı çıkarıp gezdirmeye çalışsam da sonuçta bende çalışan biriydim. senelik iznim bitmiş ve barmenlik yapmaya devam ediyordum. pek fırsatım olmuyordu ve aysima ağzındaki baklayı çıkartıp taşınalım mı kukla dedi.
- neyle? nasıl? nereye?
+ bende çalışırım. inan bir kuru ekmek bir soğan olsun, o da bizim olsun, öyle daha çok mutlu oluruz kukla dedi
sürekli böyle şeyler söylemeye başladı ama o kadar güzel söylüyordu ki ona gittikçe aşık oluyordum. bu çok acayip bir şeydi. hem kızıyor, hem bağlanıyordum.
ve birlikteliğin 8. günü başka bir şey öğrendim.
işten eve geldiğimde aysima anneme su veriyordu. annem teşekkürler kızım dedi.
vay amk bu tablo en kral manzara resminden bile daha güzeldi. sevinçten ölebilirdim ve öğrendiğim şey de şuydu. evli bir erkek için en büyük mutluluklardan birisi, karısının kocasına değilde annesine hürmet etmesiydi. kocası yerine annesine gülmesi ve annesine sarılmasıydı. aysima anneme sarılsa dünyalar benim olurdu. hoşş, gerçi bu tablo da ömre bedeldi... sanki o verdiği suyu ben içmiştim, sanki içimde ki bütün pislik temizlenmişti...
mutluydum...
babamın okus pokus yapıp sırtımdan meyveler çıkardığı çocukluğumdaki gibi mutluydum.
bazen öfkelenirsin, sinirlenirsin, çıldırırsın fakat sevdiceğin üzülmesin diye büzersin o götü, bir osuruk misali salmazsın içinde tuttuğun pisliği.
salmayınca da olan sana olur. şişersin şişersin ve sonunda gümm. bazen içinde patlar o pislik. 10 numara hasta olursun. bazen de dışarı salarsınız. işte o an yanınızda durabilene aşk olsundur. çok pis patlarsınız..
ağzınıza ne gelirse söylersiniz.
yıkımdır. felakettir. bazen de ayrılıktır bu.
o göte çoğu insan katlanamaz.
ve şu an hep büzen taraftım.. aysima'ya bir tıss dahi etmedim.. günler geçtikçe şiştim şiştim ve şiştim...
yalnız kalması belki iyi olur diye kapadım kapısını, abimin yanına çıktım üst kata.
aga dedim. ben ne bok yedim amk. bir yandan anam ağlıyo bir yandan kız ağlıyo. durduramıyorum la bunları dedim.
siktir et birader, alışır onlar.. bak sana bi abi tavsiyesi vereyim dedi.
ne dedim?
kural 1 dedi. sakın kızın yanına gidip ' anneme böyle böyle demişin bu doğru mu deme '
kural 2: sakın anamın yanına gidip ' aysima ya böyle böyle demişsin bu doğru mu deme '
kural 3: ikisine de sen haklısın de. bu kadar amk. mutluluk bunlarda gizli..
vay dedim reis, demek anama söylediklerin hep yalandı he dedim. şştt karıştırma oraları dedi. güldüm. kalktım abimin yanından aysima'ya gittim.
annemler seni çok sevdi kız. nereden buldun bu mankeni diye laf attılar bana dedim. valla bana pek sevdiler gibi gelmedi kukla dedi.
lan senin ananı avradını
zor tuttum sövmemek için.. olur mu öyle şey mavişim dedim...
aysima odasına geçtikten sonra bizimkilerin yanına gittim. sakın sıkmayın şu kızı, inanın o sizden daha şaşkın, kolay değil hiç bilmediği, hiç tanımadığı insanların arasına girmek. ben yabancı bi evde sıçamazken o temenni burada kalacak. lütfen ona biraz zaman verin, anne rica ediyorum yengemi düşün, o da kaçtığı zaman günlerce odada kaldığını, mutlu mutsuz ağladığını düşün. abimi düşün. valla beni bunalıma sokmayın. tutarım kızın elinden, giderim bu evden...
- oğlum neden tepki gösteriyorsun ki,
+ seviyorum sadece anne, tamam mı. se-vi-yo-rumm.
- oğlum sana sevmiyosun dedik mi? sadece sorduğumuz basit sorulara bile utana sıkıla cevap veriyor, tereddütleri var kızın hepsi bu.
+ anne zamanla tanırsınız birbirinizi.. böyle birden beygire yüklenseniz bile o bile terler.
- peki oğlum, sesimi çıkarmayacağım ama içimde bi kurt var.
+ anneeğğğğ...
vay amk. daha ilk günden gelin kaynana arasında bulmuştum kendimi.
anamın yanından ayrıldım aysima'nın odaya girdim. yüzü koyun yatağa yatmış ağlıyordu.
yine ağlıyordu. yine, yine ve yine...
aysima'nın bacağına dokunup ' gel benle sana güvercinlerimizi göstereyim'' dedim. abimin bir sürü kuşu vardı. çıktık çatıya. amaç kuş muş göstermek değildi tabi. olayı öğrenmek istiyordum. neyin var aysima, çok gerginsin dedim.
annenler çok soru soruyor, sıkıldım cevaplaya cevaplaya, hiç susmadılar dedi.
vay amk. daha ilk günden resmen karı dırdırı dinliyordum. anamı çekeştiriyordu aysima...
yutkundum. bak güzelim bunda kızacak birşey yok, sadece seni tanımak istiyorlar, hepsi bu dedim. hani öldü sanılan birini pat diye karşında görmek gibi bişey bu. biz de çok ani çıktık karşılarına, anlayışlı ol, her anne baba şaşırır böyle şeye dedim ve yakaladığım beyaz güvercini aysima ya uzattım.
sal bunu. tüm sinirini, tüm öfkeni, tüm geçmişini sal gitsin dedim. tut bi dilek dedim.
yine saçları dalgalandı ve yine o çukur gamzesi belirdi. bir şeyler mırıldanıp saldı güvercini...
eve geldiğim de aysima, annem ve ablam balkon da oturmuş çay içiyordu. bu müthiş bir tabloydu. anlaşılan ısınmışlardı birbirine. allah mutluluklarını bozmasın deyip küçük yeğenimi kucağıma aldığım gibi bende oturdum aralarına.
yalnız annem de bi gariplik vardı. kabuğuna çekilmiş kaplumbağa gibi arada bi kafasını uzatıp hımm hımm diyor, pek konuşmuyordu. dinliyordu sadece.
aysima da biraz gergindi.. ama olurdu böyle şeyler.. daha bu ilk gündü.. kafaları yerine gelsin diye az kaynaşsınlar diye '' yarın magal yapıyoruz, ben yapıcı siz yiyicisiniz anlaştık mı '' dedim.
yeğenim oley diye bağırdı.
ama diğerlerinin hiç sikinde değildi... balkon duvarına çıkıp aşağıya işesem kimse '' sen ne yapıyon len salak ' demezdi...
acayip bi kasvet vardı, yalandı bu gülücükler. görüldüğü gibi değildi...
bu iç sıkıcı ruhani çöküntüyü atlatmak için çeto'yu aradım. neredesin dedim? ganyandayım dedi. senin eşeklerini sikiyim bekle geliyorum deyip evden çıktım. o arada aysima yatmış uyuyordu. gittim çeto'nun yanına. bil bakalım noldu dedim.
- ne bileyim amk dedi?
+ aysima yı kaçırdım la, evleniyorum dedim .
- o ayın o parlak siması götüne girmesin sonra dedi. o kraterleri inciltmesin o nazik poponu dedi
( hiç unutmam aynen böyle dedi ) bu ne acele, cidden çok mu aşıksın bu kıza deyip durdu.
- evet çeto, yatıyorum kalkıyorum onu düşünüyorum. uyku girmiyor gözüme.
+ valla allah mesut etsin kardeşim. düğünün de halay çekmekten başka yapacağımız birşey varsa söyle dedi.
kısa bir sohbetten sonra gittim tekrar eve..
ama bu sefer ki gidiş farklıydı. hiç alkol almamıştım.. çünkü beni bekleyen bir kadın vardı evde. ileri de çocuklarımın anası olacak bir hatunum vardı. az daha hızlansam koşacaktım neredeyse..
henüz evli olmama rağmen evliliğin ilk günlerini yaşıyordum adeta...
eğer bir erkek kadınını severse eve koşa koşa giderdi.
bunu ilk günden öğrendim...
uzun uzun nasihatlardan sonra aysima'nın yanına gittim. odada yalnızdı. yatağa oturmuş içli içli ağlıyordu. usulca yanına oturup ' neyin var mavişim ' dedim.
yüzüme baktı.
sustu.
iki elimle yanaklarını tuttum, baş parmaklarımla sildim gözyaşını, yavaşça kendime çekip alnından öptüm. sen benim kadınımsın, bırakmam seni asla , ağlama nolur dedim. ağlıyordu hala..
sussun diye bu sefer dudaklarından öptüm.
öptüm, öptüm öptüm...
kadınlar böyle hallerde salardı kendini bilirdim. tutunacak duvar arayan yaşlılar gibi yaslanacak omuz ararlardı.
ama biz koca evde yalnız değildik. öhü öhüü diye annem kapı da belirdi. evlenene kadar 1 metre yaklaşmıyorsunuz birbirinize dedi.
eski topraktı. o da kendince haklıydı.. toparlandık...
- oğlum bu kızımız bizim yaşantımıza, bizim geleneklerimize ayak uydurabilecek mi ?
+ uyar baba, hem onu tanıdıkça ne kadar iyi bir insan olduğunu göreceksiniz.
- bak bu yetimi buraya getirdin. eğer bu kızı üzersen, inan seninle papaz oluruz baştan söyleyim.
+ baba allah için söyle, daha önce hiçbir kızı getirdim mi buraya? ciddi bir şekilde al bu sizin gelininiz dedim mi?
- demedin ama bu işler çocuk oyuncağı değil. yaşın 24 senin, hala çok ani kararlar alıyorsun.
+ olan oldu artık, sevdik ve evleneceğiz biz.
- allah mutlu etsin, ne deyim oğlum, allah mesut etsin.
daha sonra babamın dertten kederden kanser olacağını bilseydim o an sıkıca sarılıp '' affet beni baba, ben bir eşeğim, geri zekalının en önde gideniyim '' derdim.
öperdim. öperdim. öperdim.
o kirli sakallarında yırtardım bu pis dudaklarımı...
öperdim, öperdim ve hep öperdim. hiç üşenmezdim...
aysima el öpme faslından sonra yengemle beraber odasına yerleşmek üzere içeri girdi. annem ablam da peşinden gitti...
aslında herkesin yüzünde şaşkınlıkla karışık bi tebessüm vardı. bende ne bok yediğimi bilmiyordum açıkcası. ne çok mutluydum, ne de çok mutsuz. sanki 2013 yılında galatasarayın şampiyonluğu gibi hiç bir tat, hiç bir zevk alamamıştım. tuttuğum takım şampiyon olmuştu ama bende ufak bir heyecan yoktu. belki çok önceden şampiyonluğu kesinleşti diye böyle oldu.. tıpkı aysima'yı çok önceden kaçırmayı düşündüğüm gibi..
bilemiyordum ama ruh gibiydim.
abim kolumu tutup '' birader allah mutlu etsin, neden abine anlatmadın, gidip beraber kaçırırdık, böyle şeyler de beni çağırmıyorsunuz ya, valla üzülüyorum '' dedi.
( abim çeto dan daha manyaktır. dayı oğluna ve mahalledeki sadi isimli bi çocuğa bile kız kaçırdı. adamın en büyük hobisi kız kaçırmak. beleşe kız kaçırılır diye kart çıkartacam amk diye espiri bile yapar )
aysima'nın yanına çıkıp üç beş sohbet ettikten sonra, küçük sarı saçlı yeğenden haber geldi.
- dedem seni çağırıyo kukla amca..
ısırdım yanaklarını ve kalktım.. nasihat zamanı gelmişti...
aysima topladı giysilerini attık arabaya, topu topu bir valiz eşya ile arabaya bindi. işin tuhaf yanı bu değildi ama..
işin tuhaf yanı annesin hiç cama ve ya kapıya çıkmayışıydı. görememiştim onu.
aslına bakılacak olursa pekte sikimde değildi...
kaynana yok, kayın peder yok, kayınço, baldız hiçbir şey yoktu, ohh mis.. umrumda değildi amk...
tekrar eve geldiğimde de konsey kurulmuştu.
babam, annem, abim, yengem, hatta evli olan ablam bile bahçede hazır bekliyordu.
sanki lise de olay çıkaran iki öğrenci gibi mahsun bir şekilde karşılarında durduk.
müdür yani babam ' kim bu kızımız kukla bey ' diye söze girdi.
gelinin baba, sevdik ve eleneceğiz dedim ve başladık uzun uzun konuşmaya. bir sürü kurallar bir sürü şartlar koyuldu. en önemlisi ise evlenene kadar aynı oda da yatamayacağımız idi...
anne dedim evi gezdireyim aysima'ya, sonra konuşuruz. zor bela aldım aysima yı girdim eve.. oturduk balkona uzun uzun konuştuk. seninle evlenmek istiyorum, eğer sende istiyorsan bu ev senin de evin olacak. ne dersin güzellik dedim. gamzesi çıktı yine.
resmen çıktı amk. o bayrak şeklindeki saçı da dalgalanmaya başladı. gamzesi bir yıldızdı adeta.. tuttu elimi, gel eşyalarımı alalım dedi ama sen lütfen annemle konuşmaya çalışma, küsüm onla, nolur kırma beni dedi.
bundan sonra bırak seni kırmayı fındık ceviz kırarsam bile adam değilim dedim.