el firenini çekip arabadan indim. 5 basamaklı merdiveni çıkıp zile bastım. megofondan kim o diye ses geldi. kukla ben, aysima'nın birlikte olduğu adam, açar mısınız kapıyı, konuşmak istiyorum dedim. şlak açıldı kapı. bir kat çıktıktan sonra nevin hanımı kapıda beklerken gördüm. tepki göstereceğini, bağırıp çağıracağını sanıyordum. fakat yanılmışım. buyrun deyip içeri davet etti. şaşırdım biraz. gayet medeni davranıyordu.
ayakkabıları çıkarıp daldım içeri. gül desenli soluk bir çekyata oturdum. o da karşı çekyata oturmuş ellerini dizlerine koyarak duruyordu.
fırtına öncesi sessizlik vardı odada. gong sesini bekleyen iki boksör gibi birbirimizi süzüyorduk. bir soru sorsak kıyamet kopacaktı sanki. ilk darbeyi onun yapmasını, onun sormasını bekledim.
sormadı..
mal mal bakıyordu. içimden sikeyim senin bakışlarını diyerek olaya girdim,
- merak ettim de nevin hanım, neden hiç kızınızı arayıp sormadınız? öldü mü? kaldı mı? neden hiç üzerine düşmediniz ?...
kukla kusura bakmasın, kendisini de çok severek takip ederim ama bazı ufak ayrıntılardan kurmaca olduğu anlaşılıyor. Zaten kendi de gerçek olduğuna dair bir iddiada bulunmamıştı.
Yalnız betimlemeleri o kadar iyi ki, hayatımda hiç görmediğim yerler gözümde birer birer canlandı.
yarım kalmış bir aşk hikayesi yoktur. bir aşk yarım kalamaz. yarım kaldıysa aşk değildir. aşk sonsuzdur. aşk hiç bitmez. eğer başladıysa sonuna kadar süren mükemmel bir duygudur.
final maçını kaybetmiş futbolcu edasıyla terk ettim odayı. kapıyı açtığım da annem başındaki tülbentini ağzına kapatmış ağlıyordu. sana noldu anne dedim.
doğru mu bu oğlum dedi.
herşey üst üste geliyordu. bizi mi dinledin anne diye bağırdım. niye dinleyim oğlum sesiniz odaya kadar geldi dedi. ne yapacaksın şimdi? ne olacak dedi? baban duyarsa, abin duyarsa nolur biliyor musun dedi.
tuttum omuzundan, bak bu yaşıma kadar hiçbir sırrım olmadı, sana hiçbir sırrımı paylaşmadım, bu bizim sırrımız olsun anne dedim. ağlıyordum. annelik yap bana.. bana sahip çık anne dedim. ağlama oğlum dedi.
anne ben ağlıyorum hakketten dedim. ağlama dedi. gel otur konuşalım dedi. evlenecek misin? nikah yapacak mısın dedi?
sorular sorular sorular.. beynim giderek sikildi.
ben çıkıyorum deyip her zaman ki gibi çekip gittim...
ama bu sefer gittiğim yer kayalıklar değildi. aysima'nın annesi idi...
eve geldiğim de aysima uyanıktı. yatağa oturmuş fotoğraf albümlerine bakıyordu.
yatağın kenarına oturup albümü elinden aldım.
söyle dedim o adam kim ?
dizlerini karnına çekip şimdi konuşmasak dedi,
- hayır bilmek istiyorum, kim bu orospu çocuğu,
+ ....
- söyle hadi.
+ ....
- ağlama da söyle
+ ....
- aysima söyle dedim.
+ üvey babam
kısık bir sesle üvey babam demişti. aptallaştım bu lafı duyunca , o yüzden annemle aramız iyi değil, o yüzden ondan nefret ediyorum falan diyordu ama ben hiçbir tepki göstermiyordum. adam bu yüzden mi hapise girmiş, hani yaralama olayıydı? hiç soru sorasım gelmedi.
acıma hissi ve kin çoktan taaruza geçmişti bile.. içimde sessiz kıyametler kopuyordu...
biraları alıp kayalıklara oturduğum da salak salak gülmeye başladım. alexsi texsas tan tut, sibel kekilli'ye, sibel kekilli'den den tut sasha grey'e kadar bir çok o porno yıldızının sike oturmasından daha çok kayalıklara oturduğumu anladım. rahatlıyordum amk, gevşiyordum. sabah güneşi bira şişesini sik gibi parlatıyor, şişeyi ağzıma alıp bi fırt çektiğim an manyak manyak gülüyordum.
sakso çekiyomuşum gibi hissettim kendimi.
psikolojim git gide bozuluyordu. birileri beni dövsün rahatlayım hard core takılayım istedim. geberene kadar dayak yemek istiyordum. ağzım burnum her tarafım yamulsun istedim.
bazı erkekler böyledir. kendini çıkmaz da bulduğu zaman, çok sinirlenip öfkelendiği zaman tuttuğu şeyi kopartacak gibi güçlü hisseder kendini. birine yumruk atsam cüneyt arkın misali 5-10 kişiyi yığarım diye düşünür.
zaten savaşlar da hep böyle kazanılır. komutan gaz verir ' ölmeden dönmek yok asker , gerekirse bombanın üzerine atlayacaksınız, gerekirse kolunuzu bacağınızı bırakıp koşacaksınız. gerekirse ölen arkadaşınızı sper yapacaksınız. vatan bu asker.. ananız, babanız bacınız için savaşacaksınız, siz boşuna komonda olmadınız askerr, hakkınızı helal edin, haydiyin aslanlarım, haydiyin '' falan der.. asker de allah allah diye yardırmaya başlar. öfkelenir çünkü. sinirlenir düşmana..
düşman dedim ama benim düşmanım mıydı aysima?...
kafam iyice dağılıyordu, öfkeme yenik düşmemeliyidim. bıraktım birayı ve arabaya atlayıp eve gittim.
tüm aile aysima'nın başına toplandı. annem telaşla 'ne oldu kızım, neden bunu yaptın' dedi. anne sonra konuşuruz dedim, aysima biraz dinlensin, annesi onu evlatlıktan red etmiş o da kızıp intihara kalkışmış, zaten bunalımda, sağlıklı düşenemiyor dedim.
oğlum kim bunun annesi, artık gelsin tanışalım dedi,
haydaa deyip aysima'yı yatağa yatırdım. fırsattan istifade ennemlere gelip bak bu kızı üzmeyin, 3-5 dakika hastaneye geç gitseymişik ölebilirmiş, bu kız ölürse bende ölürüm, 3-5 kürekte benim üzerime toprak atarsınız anne dedim.
ayakta ama..
tam bağrıma bağrıma tam kalbime dedim...
oğlum öyle konuşma dedi,
yok anne, artık kavga gürültü istemiyorum, artık kafam hiçbir şeyi kaldırmıyor deyip çıktım evden.
ve yine doğru eskihisar sahiline o meşhur kayalıklara gittim. sabah saat 9 buçuktu...
çağırdım taksi, çıktık hastaneden. bindik arabaya. aysima iki eliyle elimi tutuyor başını omzuma yaslıyordu. eskiden olsa bende kafamı ona doğru yaslardım ama nefret hissi o an kalbime kurşunları yağdırıyordu. ayrılıkta ona mermi tutuyordu.
ama aşk hala direniyordu. aysima'nın kokusuyla hayat buluyordu.
aysima kafasını yanağıma sürüp 'beni bırakma ne olur ' dediği an aşk olan gücünle atağa geçti. hızlandı, heyecanlandı. hem nefreti hem de ayrılığı egale edip beynimi zapt etti. elimi havaya kaldırdı ve usulca aysima'nın boynuna doladı. yanağını okşadım..
karım olacak lafını duyunca, aysima ağlayarak elimi sıktı.
ilk kez ağladığı zaman gamzesini gördüm. ağlamak bile ona yakışıyordu.
yıllardır hep masum birini düşlerdim. evleneceğim kadının ilk erkeği ben olayım derdim. ilk tuttuğu eller benim elim olsun isterdim, ilk baktığı gözler ben olayım, ilk göz ağrısı ben olayım derdim. ben de açsın gözünü isterdim.
başkasıyla birlikte olmuş bir kadını hayatta istemezdim. benim evime giremez, benim yatağıma yatamaz derdim. benim midem bunu kaldırmaz, benim çocuklarımın anası olamaz derdim.
ama hayat işte, kesinlikle büyük konuşmayacaksın. bu hayat öyle bir hayat ki, asla yönünü bilemezsin. ne olacağını kestiremezsin. tıpkı bir anten misali gidiyordu hayatım. nereye çevirsem olmadı, olmadı, olmadı, olmadı...
ses var ama görüntü yoktu.
bom boktu aslında hayatım.
karım olacak dedim ama görünürde pekte ahım şahım bir mutluluk hissetmedim. tuhaf bir duyguydu...
aşk tek başına nefret, ayrılık ve acıma hissi ile savaşıyordu ve şu an bunda çok başarılıydı. kalbim onundu.. aşk kazanıyordu...
aradan epey zaman geçtikten sonra doktordan haber geldi. durumunun kritik olmadığını bilincinin yerinde ve sağlıklı olduğunu söyledi. görebilir miyiz dedim. görebilirsiniz dedi.
heyecanla odaya girdik. aysima ağlak bir halde yatağında yatıryordu. babam uykusuzluktan perişandı. abim omzumu sıkıyordu. geçmiş olsun dedik, dudağını büktü, hafifçe kafasını sallayıp duvara baktı.
bizimkilere siz eve gidebilirsiniz, ben aysima ila taksiye atlar gelirim dedim. 5-10 dakika sonra gittiler. aysima ile yalnız kaldık. oda da çıt çıkmıyordu.
tanrım, saçları...
saçları kafasının altında kırılmışlardı...
o boynu, o kulakları, o yanağı, o dudağı, onu izlerken onu kaybetmekten korktum. terk etmeyi düşlerken onsuzluğu hayal ettim..
dayanamadım, yapamazdım aysima'sız.. sessizce yerimden kalkıp kafasını kaldırdım ve saçlarını düzeltip tekrar yatırdım. hemşire geldi, neyiniz olur diye sordu?
girdi koluma abim bahçeye çıkardı. kardeşim nedir olay anlatmak ister misin, aysima neden intihara kalkıştı dedi?
gel de cevap ver amk. abinde olsa, etden candan aynı kandan da olsan, sevdiğim kadına tecavüz etmişler abi diyemezsin. bırak abiyi, anneye babaya bile diyemezsin. kimselere diyemezsin, eğer seviyorsan sanki sana tecavüz etmişler gibi gizlemelisin bunu.. o acınası bakışları, o piç bakışları, o beyinlerinde oluşan yarrak gibi düşünceleri bir ömür boyu üzerinden çekmek istiyorsan sükutca durmalısın. gıkını çıkarmamalı sadece salak salak dinlemelisin.
boşver abi dedim.
gömleğin cebinden sigarayı ağzıma alıp kibriti çıkartım.
yaktım yanmadı.
bir daha yaktım yine yanmadı.
bi daha denedim yine yanmadı.
kırılıyordu kibritler.
lan bi insan kibriti yakamıyorum diye ağlar mı amk? ağladım resmen.. çocuk gibi ağladım.
bu kibriti böyle ince yapanın sülalesini sikeyim diye ağladım. kürdan bile bunlardan daha kalın deyip ağladım. döktüm elime hepsini, birleştirip yakmaya çalıştım ağladım.
olmuyordu... yapamıyordum.
omzumdan tuttu abim. cebinden çakmağı çıkartıp ' bi vazgeçemedin şu kibrit sevdandan '' deyip yaktı sigarayı. sakin ol kardeşim dedi. ilk kez o kadar çok kardeşim demişti ki, çocukluğum boyunca hiç duymamıştım. hep ismimle hitap ederdi.
bir abinin içtenlikle kardeşim deyişinin ne denli moral verdiğini o hastane kapısında öğrendim. sokaktaki çocuklardan dayak yediğim zaman bile yalın ayak koşa koşa gelip kurtarması yanında fıs kalırdı...
resmen 3 kelimesinden biri kardeşimdi. kardeşim diyordu. sürekli kardeşim dedi ve hepsi içtendi. hepsi kalpten, hepsi en derinden...
bıraktım aysima'yı doktorların eline. sedyeye boylu boyunca uzattılar ' noldu ' dedi doktor. hap yuttu dedim, hap yuttu zehirlendi, hemen koşa koşa içeri aldılar.. aysima içeri girer girmez olan gücümle geri dönüp duvara yumruk attım, yankı oldu hastane koridorlarında. hasta yakınları bana bakıyordu. şaşkın suratlar acınası gözler hep beni süzdü. abim kolumdan tutup kendine gel kardeşim diye fısıldadı.
babam ne yapıyorsun oğlum kendine gel dedi.
koduğmun yerinde bana kendine gel diyorlardı!
lan ben kendimi tanıyamıyordum . nasıl kendime gelebilirdim?
bir yanda evlenmeyi düşlediğim kadın ölüyor.
bir yandan kendine gel diyorlar.
bir yanda tecavüze uğradığını öğreniyorum.
bir yandan kendine gel diyorlar.
bir yandan ben ölüyorum.
bir yandan kendine gel diyorlar.
lan ben o kendi denen kadına küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum.