yarım kalan bir aşk hikayesi

    95.
  1. tecavüze uğramış kadına aşık olan bir adamın hayat hikayesidir.

    bu yazıyı kaleme alırken çok iştahlıydım. yazdıkça yazasım geliyordu. rahatlıyor gevşiyordum. bazen de çok darlanıyordum. o günleri anlattıkça, o günler aklıma geldikçe klavye başından kalkıp sigara yakmaya çıkıyordum. döndüğüm de ise derin bir nefes çekip tekrar yazmaya başlıyordum. bazen de hiç yazasım gelmiyordu.. özetle terapi gibi bir şeydi bu.. 3-5 kişinin okuduğunu bilmek beni mutlu kılıyordu.

    aslında hikaye bundan sonra başlayacaktı. bu zamana kadar tecavüze uğrayan bir kadın anlatıldı ve ona aşık olan bir adam vardı. bundan sonra ise aldatıldığını öğrenen bir adamın hikayesi başlayacaktı. aysima yı evden kovmayı deniyecek ama başaramıyacaktı. çünkü aysima nın hamile olduğunu da duyacaktı. baba olacağını duyar duymaz dünya başına yıkılacaktı. evlenmiyecekti ama..

    aile içindeki gerilimleri, kürtajın ne denli adama koyduğunu yazacaktı.

    ayrılığı anlatacaktı, terk etmeyi ve ölümü yazacaktı. intihar psikolojisini işleyecekti.

    sevgiliye tecavüz eden adamla karşılaşılan ilk anı aktaracaktı ve daha bir sürü dramı ele alacaktı.

    ama olmadı. hiç tahmin etmediği bir salaklıkla karşılaştı ve lanet olsun ki hikayesi adı gibi yarım kaldı;

    okuyan, destekleyen ve takip eden o 3-5 arkadaştan özür diliyorum.

    elim de değil;

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/452161/+

    takip edenlerden tekrar tekrar özür diliyorum.. ama cedrik'in dediği gibi; eğer 31 yaşındaysınız ve uludağ da yazarsanız hayat cidden çok tuhaf. kusura kalınmasın!
    24 ...
  2. 1.
  3. herkes aşkı değişik tarif eder. aşkın binlerce tanımı vardır. kimisi aşkı bir kuyuya benzetir, kimisi bir bisküvite, kimisi uçuruma, kimisi ise masmavi bir denize benzetir. misal açılamaz o denize, öyle uzaktan izler, platonik deriz bu geri zekalıya.. gidip o denize, o aşkına dokunamaz. çekinir çünkü, korkar. kıyıdan usul usul onu izler...

    içinde boğulacağını, paramparça olup savrulacağını, acı çekeceğini sanar. cesaret edemez.. yine de mutlu olur ama.. sesini dinler, güzelliğini izler, ahengi ile avutur kendini...
    öyle mutlu olur salak.

    tıpkı star düğün salonundaki o masum, o şaşkın, o çaresiz şahsım gibi...

    isminin aysima olduğunu sonradan öğrendiğim güzeller güzeli bir kız duruyordu o salonun ortasında.. yanımda da psikopatın allahı çetin vardı. liseden sınıf arkaşım olan damata takı takıp tebrik edecek, sonra da her zaman ki çeto ile meyhaneye gidip rakının dibine vuracaktık.. lakin o mavi elbiseli kız beni benden almıştı. arkadaşları ile göbekler atıyor, atarken de tatlı mı tatlı gülüyordu. sol yanağında oluşan gamzesi en baba viski kadehinin çukurundan bile güzeldi. sarhoş etmişti adeta yıkılmayan o ayyaş bedenimi...

    oturalım mı çeto dedim, öyle merhaba deyip gitmiş gibi olmasın, ayıp olur dedim. bunu derken çeto'ya bakmıyordum, gözüm hep o kızdaydı. çeto sinirlendi. ' hangi kız söyle çabuk ' dedi. ne diyon olum sen dedim. hangi kızı kesiyosun söyle dedi. 'napcan' dedim, çeto'nun ne zaman ne yapacağını asla kestiremezdim ve çekinerek şu mavi elbiseli kız dedim, ama sakın bir şey ya.. derken çeto yerinden kalktı ve doğruca kızın yanına gidip ' bi saniye bakar mısınız ' tarzında el işareti yaptı, parmağınla beni gösterip kıza bir şeyler söyledi. kız pat yanıma geldi, sanki pavyondayız amk, çeto da yanındaydı. işte dedi ilk görüşte sizden hoşlanan çocuk bu dedi. yerin dibine girmiştim.. sikilmiş kirpi gibi kıza bakıyor, bakarken de kemal sunal gibi ehehe yapmamak için kendimi zor tutuyordum. kız gülerek ' merhaba ben aysima '' dedi. elini sıktım ' memnun oldum bende kukla, arkadaşımın kusuruna bakmayın, biraz deli doldur ' dedim. bir yandan da ne kadar geniş bir kız olduğunu düşünüyor, başkası olsa asla gelip tanışmazdı, bırak tanışmayı olay bile çıkartırdı diyordum. ( tabi zamanla neden tereddütsüz geldiğini de öğrenecektim )

    ertesi gün buluşmak üzere kıza telefon numaramı verdim, damata takı takıp çıktık salondan. yolda çeto ya söylediklerimi içki masasında da tekrar ettim ' rezil ettin beni amk, mahçup oldum kızın karşısında ' dedim. çekti sigarasını derinden çeto ' lan ben söylemesem kızla konuşmayacaktın, sonra günlerce o kızı anlatıp, yok şöyle güzeldi, yok böyle güzeldi kafamı sikecektin ' dedi. o zamanlar biraz çekingenlik vardı. haklıydı çeto, bana kalsa sadece izlemek ile yetinirdim. sonra o kız yoluna ben yoluma olayı.. e dedim çeto, ya kızın abisi, babası falan olsaydı, görselerdi bizi ne olacaktı hiç düşündün mü? dedim. şu an düşündüğüm tek şey fener maçı dedi ve hemen garsonu çağırıp maç kaç kaç bitti şükrü kardeş dedi.

    iddaa oynamış amk. çeto'nun hareketlerini ne kadar tasvip etmesem de o benim en iyi arkadaşlarımdan biriydi. sağı solu asla belli olmazdı.. yakışıklıydı aynı zamanda.. lakabı da zaten ''kız çetin'di. kız gibi güzelliği vardı ibnenin.

    ama o şekil çağırılması, o şekil anılması onun da hoşuna giderdi. dedim ya manyağın tekiydi işte...
    askerde bordo bereyi taktıktan sonra yedi kafayı...

    (bkz: yarım kalan bir aşk hikayesi/@kukla)
    20 ...
  4. 2.
  5. çetin'le içki içiyordum ama aklımda sürekli aysima vardı. acaba yarın beni arayacak mıydı? buluşacak mıydı? bunları düşünüyordum. çeto'nun devamlı döndürdüğü sigara paketi ve gart gart diye ısırdığı erik sesi bile artık huzurumu bozmuyordu. aysima dan başka hiçbir şeyi kafaya takmıyordum.

    bitti içki faslı çıktık meyhaneden, dışarısı baya bir yağmurluydu, ıslana ıslana arabaya koşup evlerimize gittik. söndürdüm odanın ışığını, üzerimi çıkarmadan yattım yatağa ve yaktım sigarayı. ne zaman düşünceli olsam bunu yapardım. zifiri karanlık bir odada sigaranın közüne közüne dumanı üflemek hoşuma giderdi. üflerken pat telefonum çaldı ama ekranda isim yazmıyordu. alo ben aysima dedi. vay dedim amk kız aradı.. hemen yattığım yerden doğrulurken çat sigara yatağa düştü. sigarayı almaya çalışırken göbeğime koyduğum küllük çarşafa döküldü. amına koyim noluyoz lan derken güm yere düştüm, telefondan alo aloo sesleri geliyordu. uzanarak aldım telefonu yerden, oturdum koltuğa, bir yandan sigarayı söndürmekle uğraşıyor, bir yandan ' merhaba aysima ' demeye çalışıyordum.

    - noldu kukla, yanlış bir zaman da mı aradım?
    + yok yok, evi yakıyorum sadece, önemli değil.
    - nası yani anlamadım
    + sesini birden duyunca sigara yatağa düştü, onunla boğuşuyodum. heycan yaptım galiba
    - ehehe aman yakma kendini.
    + ben bu akşam saat 9 gibi yandım zaten.. bir dal sigara ne yapabilir ki.
    - ihihi yarın 3 te heykelin orda buluşalım okey,
    + saat tam 1 de orada olacağım
    - 1 mi? delisin galiba.
    + eh işte...

    delisin demekte haklıydı aysima.. çünkü onunla konuşurken sigaranın çarşafta bıraktığı deliğe parmağımı sokup sokup duruyordum. hem konuşuyor hem delikle oynuyordum.. bunu aysima'nın 'delisin galiba' dediği an fark ettim.. kendi kendime 'lan kukla ne yapıyorsun amk sen' dedim.. nedir bu delik sevdası?
    15 ...
  6. 7.
  7. kayalıklarda öpüşürken birden hafif bir yağmur yağmaya başladı. ıslanıyorduk, hem ıslanıyor, hem öpüşüyorduk. içimden de arabanın anasını siktin kukla, koltuklar moltuklar hep çamur olacak amk diyordum.

    tuttum elinden aysima'yı ayağa kaldırdım. hadi dedim arabaya binelim, yoksa zaturreden ölecez ve seni bir daha öpemeyeceğim dedim. ölümden korkmuyorum yanlış anlama, tek korkum seni bir daha öpememek dedim. peki böcecik dedi ve eline ayakkabılarını alıp arabaya koşmaya başladık.

    koşarken de bir yandan aysima'nın ayaklarına bakıyordum, çıplaktı, çamur içindeydi. lan siktir git ayaklarını yıka öyle bin arabaya dememek için kendimi zor tuttum. sırıl sıklam arabaya bindik. biner binmez bana attığı bakış ve sol yanağındaki gamzesi bütün öfkemi arabadan çıkarıp egzozt borusuna sokmuştu bile..

    çamurmuş, sikmişim çamuru..

    marşı bastığım anda pufffff,

    öfke möfke kalmayacaktı...
    13 ...
  8. 23.
  9. aysima el öpme faslından sonra yengemle beraber odasına yerleşmek üzere içeri girdi. annem ablam da peşinden gitti...

    aslında herkesin yüzünde şaşkınlıkla karışık bi tebessüm vardı. bende ne bok yediğimi bilmiyordum açıkcası. ne çok mutluydum, ne de çok mutsuz. sanki 2013 yılında galatasarayın şampiyonluğu gibi hiç bir tat, hiç bir zevk alamamıştım. tuttuğum takım şampiyon olmuştu ama bende ufak bir heyecan yoktu. belki çok önceden şampiyonluğu kesinleşti diye böyle oldu.. tıpkı aysima'yı çok önceden kaçırmayı düşündüğüm gibi..
    bilemiyordum ama ruh gibiydim.

    abim kolumu tutup '' birader allah mutlu etsin, neden abine anlatmadın, gidip beraber kaçırırdık, böyle şeyler de beni çağırmıyorsunuz ya, valla üzülüyorum '' dedi.

    ( abim çeto dan daha manyaktır. dayı oğluna ve mahalledeki sadi isimli bi çocuğa bile kız kaçırdı. adamın en büyük hobisi kız kaçırmak. beleşe kız kaçırılır diye kart çıkartacam amk diye espiri bile yapar )

    aysima'nın yanına çıkıp üç beş sohbet ettikten sonra, küçük sarı saçlı yeğenden haber geldi.

    - dedem seni çağırıyo kukla amca..

    ısırdım yanaklarını ve kalktım.. nasihat zamanı gelmişti...
    12 ...
  10. 4.
  11. saat 1 olmasa da 2 buçuk gibi heykelin orada aysima'yı beklemeye başladım. dakikalar geçtikçe kalp atışlarım hızlanıyor, buluştuğumuz zaman ne yapacağız? nereye gideceğiz? diye kafamda planlar tasarlıyordum.

    bir ıslık sesi duydum. karşı kaldırımdan çeto geçiyordu. el işaretiyle ' ne ayaksın lan ' tarzı bir şeyler yaptı. gökyüzünü gösterdim, sonra elimi yüzüme sürüp sıvazladım. psikopat miskopattı ama zekiydi çeto. bu hareketlerimden aysima demek istediğimi, aysima yı beklediğimi anladı. pehh amk yapıp yoluna devam etti. aslında çeto ağır bir adamdır. yaşı 25 ve kolay kolay güldüğü görülmez, anca böyle kısa tebessümler...

    çetonun tebessümleri eşliğinde aysima saat tam 3 te güzel kokusuyla buluşma yerine geldi. altında mavi bir kot, üstünde simli bir tşört ve hafif esen rüzgarla birlikte savrulan o güzel saçları.

    tanrım...

    bir saç bu kadar mı güzel olabilirdi? bu kadar mı büyülüydü?

    aysima sanki uzun bir direkti.
    saçları ise dalganan bir bayraktı.
    izlerken kendimle gurur duyuyordum.
    sanki vatan toprağı gibiydi aysima.
    bu elleri, bu beli, bu gözleri, bu ayakları artık benimdi.
    bayrak gibi dalgalanan saçları o muazzam simasını daha da güzelleştiriyordu.
    karşısına geçip istiklal marşı söylesem ve bu düşüncelerimi aysima ya anlatsam her halde o bile baya gülerdi.

    ama bu tür şakalaşmalar için henüz çok çok erkendi...
    13 ...
  12. 40.
  13. ''merhaba kukla, ben aysima. Yıllardır seni arıyordum. Annene orospu diyip evden kaçtığım için özür dilerim. Ama o başlattı. Oğlumun peşini bırak kevaşe, dedi. Ben de dediğini yaptım. Ama sonra çok pişman oldum. Sizin evi aradım bulamadım. Sarhoşken götürmüşsün beni amk. Hiç de çıkarıp gezdirmedin ki, ne biçim adamsın. Bir sinirle de çıkınca da kayboldum. Geri bulamadım evi. Sonra kötü yola düştüm işte, aynı hikaye. Bir gün bir arkadaşıma seni anlatıyordum, ''birisi var aynı anlattığın gibi, uludağsözlükte yazıyor, adı da kuki muki bişeylerdi'' dedi. Aha ben de çıktım geldim. Çok şükür buldum seni. Hatırladın mı bana mavişim derdin?
    15 ...
  14. 5.
  15. merhaba deyip aysima'nın elini tuttuğum da sanki ucu soyulmuş bir kablo tutmuş gibi hissettim. zangır zangır eletrik saçıyordu. sanırım aklımı başımdan alıyordu.

    gittik bi cafeye oturduk. birbirimizi daha yakından tanıyacağımız küçük sohbetler etmeye başladık. aysima annesi ile birlikte kalıyormuş. annesinin 2. evliliğiymiş ve üvey babası cezaevinde yatıyormuş. neden yatıyor dedim. boşver sen kendinden bahset biraz dedi.

    bende anlattım ailemi. o anlattı ben anlattım, epeyce bir zaman geçti. annen merak eder eve götüreyim dediğim de '' evde huzur yok ki '' dedi.

    daha ilk rendevu da ne kadar dertli ve kederli olduğunu anlamıştım. kız resmen mutluluk arıyordu. belki de o yüzden düğün salonunda çekinmeden yanıma gelmişti. bir aşk, belki de başını koyacağı bir omuz arıyordu,kim bilir?

    lakin bu durum karşısında ne yapacağımı hiç bilmiyordum. saat gece 11 e gelmişti. alıp eve götürsem abim azıma sıçardı, yeğenlere karşı, yengeme karşı ayıp olurdu. daha ilk günden eve kız atmış olurduk. e kızı tutup evine götürsem buna da o razı değildi. kopsun inceldiği yerden deyip eskihisar sahiline arabayı çektim, aldım bi kaç şişe bira, her zamanki gibi oturdum o meşhur kayalıklarıma ' al buyur iç ' dedim. aldı şişeyi aysima. denizden bile daha mavi gözleriyle bana baktı ve dikti kafaya. hay dedim babağın kemiğine bu çeto dan daha manyak, lıg lıg lıg yarısını bitirdi şişenin. iki şişe içtikten sonra çıkardı ayakkabıları ayağını denize soktu. hem içiyor, hem de ' uzun zamandan beri aradığım şey buymuş meğer ' diyordu..
    güldüm.

    saçları çok güzel savruluyordu...

    savrulan saçını kulağının arkasına atacaktım ki, birden bana döndü ve dudaklarıma yapıştı.

    tanrım, bildiğin öpüşüyorduk orada, ıslak ıslak, ateşlice, eller yanaklarımızda, delice öpüşüyorduk...
    12 ...
  16. 19.
  17. aysima söze başlamadan hemen devreye girdim. 1 aydan beri çıkıyoruz anne dedim. erken değil mi oğlum, kızım sende sakın yanlış anlama ama evlilik gezip tozmaya benzemez, aynı evde yaşamak çok farklıdır. sorumluluklar sizi aşabilir. birbirinizi iyi tanıdınız mı, tarttınız mı dedi.

    aysima bana baktı ben aysima'ya. anne biz tanıyoruz birbirimizi, ben onu seviyorum o da beni seviyor dedim.. bir yandan aklımda halen ' nasıl bir bokun içindesin kukla, sen ne çeşit bi salaksın ' sorusu vardı. sanki yağmura yakalanmış yavru kediyi alıp eve getirmiş gibi hissettim. aysima yetimdi bana göre..

    annem dürttü. kızı kaçırdın mı oğlum dedi. ne yani dedim abim de yengemi kaçırdı, nolcak ki dedim. kaçırın zaten oğlum dedi, gidip babanla bi kız isteyemeyelim, o allahın emri peygammerin kavli lafını söyleyemeyelim, gelinlerimizden bi fincan kahve içemeyelim biz dedi. bunu derken gülüyordu annem. hafif bir tebessüm edip, yok mu kızım senin bohçan mohçan dedi.

    aysima ile tekrar birbirimizin suratına baktık...
    11 ...
  18. 18.
  19. ' gelinin bu ' lafını duyunca aysima elimi sıkıp gözlerimin içine baktı. tebessümle öpeyim teyze deyip annemin elini öptü. o an ben ne bok yedim amk, benim gibi başka bir dangalak var mıdır acaba diye düşünüyor, düşünürken de aysima'nın tebessümüne odaklanıyordum. aysima pekte şaşkın gözükmüyordu. hatta baya bi mutlu olmuştu. resmen yaşadığımız binayı süzüyor, bahçedeki çiçeklere bakıyordu. gözümü aysima'dan alıp anama çevirdim. anamın resmen gözü seyiriyordu. elindeki şişi harakiri yapacakmış gibi tutuyor, çenesi titriyordu. ağladı ağlayacaktı kadın.

    oturun hele dedi. ne zamandan beri çıkıyosunuz? neden bahsetmedin kızdan oğlum? kızım adın ne senin? kimlerdensin oturun anlatın bakalım dedi.

    cenabet cenabet oturduk annemin yanına...
    11 ...
© 2025 uludağ sözlük