başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arası bir yönetim modelidir. cumhurbaşkanı, başkanlık sisteminde olduğu gibi halk tarafından seçilir ve parlamenter sistemde olduğu gibi başbakan ve bakanlar, halk tarafından seçilen meclisten çıkar. yürütme gücü cumhurbaşkanı ile başbakanın arasında paylaşılır. hükümet görevine başlayabilmek için güvenoyu almak zorundadır.
bu sistemin uygulandığı ülkelere örnek olarak fransa ve portekiz'i örnek verebiliriz.
başkanlık sistemine göre çok daha yetkili bir sistemdir. lakin başkanlık sisteminde devlet başkanı kafasına göre meclisi feshedemezken yarı başkanlık sisteminde cumhurbaşkanı meclisi istediği zaman feshedebilir. parlamenter sistemde en azından bir nedene dayandırma, olağanüstü bir durum olması gibi koşullar vardır. parlamenter sistemi güçlü başbakan temsili cumhurbaşkanı yani iki kanatlı sistem olarak adlandırırken yarı başkanlık sistemini güçlü başbakan ve güçlü cumhurbaşkanından oluşan çift başlı bir sistem olarak adlandırırız. çift başlılık bizim gibi henüz iktidarı, muhalefeti, seçimleri oturmamış bir ülke için uygun olmayan bir sistemdir.
cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile türkiye'de fiilen başlayacak süreçtir. referandumda yapılan oylamada halk farkında olmadan cumhuriyet rejiminden vazgeçmiştir. sonra koyunsunuz dediğimizde kızıyorsunuz amk. ne adamsınız ya.
Parlementer sistemden farkı bakanlar kuruluna başbakan yerine cumhurbaşkanı başkanlık eder.Parlementer sistemde cumhurbaşkanları meclis yarı başkanlıkta ise direk halk tarafından seçilir.Cumhurbaşkanı iç ve dış siyasetin belirleyicisidir.Başbakan ile cumhurbaşkanı farklı siyasi partilerden olursa kriz üreten bir sistemdir.En iyi örneği fransadır.
kenan evren darbe anayasasını hazırlatırken cumhurbaşkanı yetkilerini fransa anayasasından esinlenerek yazdırmış olsa gerek fakat kendi hür ve adil seçimlerle değil adını milletin tepesinde silah varken yapılan uydurma referandumda anayasaya geçici madde ile yazdırarak cumhurbaşkanı olmuştur.Cumhurbaşkanını halk tarafından seçildiğinde mevcut yetkilerini kullanan bir cumhurbaşkanı zaten yarıbaşkanlık sistemindeki cumhurbaşkanı gibi olabilir.Bu fiili değil hukuki bir sonuçtur.Cumhurbaşkanı mevcut anayasamızda istediği zaman bakanlar kuruluna başkanlık edebilir isterse hergün toplayabilir.Neyseki bu tartışmalar başkanlık sistemine geçilmesiyle son buldu.
Okuyan da sanacak ki bizi yarı başkanlık (!) kargaşasından kurtardılar.
82 nin getirdiği sistem güçlendirilmiş Cumhurbaşkanı sistemiydi çünkü yürütme Leh'ine hazırladı askerler. O günün koşullarında makul olabilir ama artık seksenlerde değiliz.
fransa'daki gibi değil de avusturya'daki gibi bir sistem olursa kesin desteklerim.
Avusturya'da Cumhurbaşkanı halk oyuyla seçilir ama ondan sonra tarafsızlığını ilan eder, yürütmeye hiç karışmaz. yürütme yine başbakanda ve partisinde (koalisyonsa partilerde) olur.
Avusturya sistemi güzel ama Türkiye'de tutar mı, emin değilim.
anayasa hukuku kitaplarında fransa'daki sistem buna örnek olarak gösterilir. orada halk tarafından seçilmiş, güçlü bir başkan vardır. ama başbakan ve bakanlar kurulu da vardır. başkan -ki şirak bunu yaptı- meclisi lağvedip memleketi seçime götürebiliyor. bu sistemin en can alıcı noktası başkan ve meclis çoğunluğunun hangi partiler tarafından alındığı aslında. eğer iki kanat da aynı partiden gelirse pek sorun olmuyor, rahatlıkla çalışabiliyorlar. ama farklı partilerden gelirse işte o an "cohabitation" dönemi oluyor. siyasi krizlere açık, sistemin kilitlenme ihtimalinin olduğu bir evre.
bazı kitaplarda rusya'yı da yarı başkanlık sistemine dahil ederler. ama genellikle onu ayırıp "super presidential system" denir. aslında bu kategorileştirme de çok sorunlu. duverger başka ayırıyor, sartori başka. bir adam vardı, adını unuttum, onun 5'li bir tasnifi vardı.
Murat Sabunca'nın T24'te yazdığı Türkiye'nin yarınlarını etkileyecek olan kulis bilgisi.
Saray'ın bazı danışmanları Türkiye'nin geçmişte yaşadığı parlamenter sistemden farklı yarı başkanlık sistemleri için inceleme ve araştırma yapıyormuş.
Başkanlık sisteminin yürümediğini düşünenlerin sayısı % 80'lere varmış.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önünde imzalanmayı bekleyen 4.000 civarında belge olduğu söyleniyor. Hatta bazıları bu sayının 5.000 - 6.000 lira arasında olduğunu söylüyor.
Bırakın milletvekillerini bakanlar bile cumhurbaşkanına ulaşmakta zorlanıyormuş.
Kısacası Recep Tayyip Erdoğan'ın etrafı bu sistemle o kadar daralmış ki ülke için hayati önem taşıyan konularda bile, bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda isime danışarak karar alınıyor.
Gelinen bu nokta çok şaşırtıcı değil aslında. Bu şekilde tek adam rejimini benimseyen tüm yapılar aynı şu anda bizde olduğu gibi karar mekanizmalarında dar kadroya mahkum olmuşlardır. Üstüne bir de hataları ya da kararları eleştirenlerin tümünü düşman ilan ederseniz yolun sonuna gelişinizi kutlayabilirsiniz.
işte şimdi gizli danışmanlar Rusya Modeli yarı başkanlık sistemini kamuoyuna nasıl pazarlayacakları konusunda kafa patlatıyormuş.
Çok fazla kafa patlatmalarına gerek yok aslında. Bu şekilde yaptım dese kim önüne çıkacak. Ardından da "Bizim istediğimiz model aslında buydu. CHP engel başarısız olalım diye engellemeye kalktı" derler. Olur biter.
Türkiye için en uygun sistemdir. Fransada yarı başkanlık sistemi uygulandığından, başbakan ve cumhurbaşkanı arasında yetki paylaşımı bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı, dış politika ve ulusal savunma gibi alanlarda daha geniş yetkilere sahipken, başbakan hükümetin günlük işleyişinden ve iç politikanın uygulanmasından sorumludur. Türkiye, en son suriyede esedin devrilmesi gibi, bölgede proaktif dış politika izlediği için Erdoğan cumhurbaşkanı olarak kalmalıdır fakat iç siyasette muhaliflerin sesi olacak düşük profilli biri başbakan olabilir.