Vücudunda derman kalmamış, Beli iki büklüm yaşlı bir kadın romatizmaları nedeniyle üşüdüğü için yaz sıcağında evinin önünde mantoyla oturuyormuş. O sırada yoldan da bir hurdacı "hurdacıııı !" diye seslenerek ve el arabasını sürüyerek geçiyormuş. Kadın az uzaktan hurdacıya seslenmiş.
"Hurda ahaa burada !
Bir sürü teyzenin amcanın varolduğu whatsapp gruplarında sıkça paylaşılan fıkralardır.genelde kendi siyasi görüşüne yakın saçma sapan şeylerdir. Al biri bu işte. Şu an herkes kahkaha atıyor. Olm zeka kırıntısı olmadığı gibi cinse bilmemneli diye cevap verilmez ki desem linç yiyeceğim.
GÜNÜN FIKRASI
Ayşecik evinin önünde, içinde yeni doğmuş kedi yavruları olan bir kutuyla oturmuş, onları istiyenlere vermek için de “BEDAVA YAVRULAR”
ilanı yazmış..
Kızın önünde siyah iki araba durur ve öndekinden bir adam iner,
"Merhaba güzel kız, benim adım Binali, bu kutuda ne var?" der. Ayşecik de "Kedi yavruları" der.
Binali, "bunların yaşı kaç?" diye sorar.
Ayşecik "Daha çok küçükler, gözleri bile açılmadı" der.
"Peki bunlar ne cins kediler?"
Ayşecik gülümseyerek, "AKP'li" der.
Binali kulaklarına inanamaz. Hemen patronu Recep efendiyi arar durumu
anlatır.
Bu ele geçmeyecek bir seçim propaganda imkanıdır. Hemen gerekli medyaya haber verilir.
iki gün sonra Ayşeciğin sepetinin önünde bir kaç tane TV yayını yapan araç durur.
Kameralar hazır olunca Tayyip efendi arabasından inip Ayşeciğin yanına gelir ve "Günaydın güzel kız. Bu arkadaşlara bu yavruların ne cins olduklarını söyler misin?" der.
“Tabi efendim”, der Ayşecik. "Bunlar CHP'li"..
Binali ve Tayyip efendi çok şaşırırlar, "Fakat sen daha geçen gün bunların AKP'li olduklarını söylememiş miydin?" diye sorarlar.
Ayşecik gülerek, "Evet doğru. Fakat bu gün onların gözleri açıldı"
fakir, cahil artı görgüsüz adamın birine piyangodan yüklü bir ikramiye çıkmış. o da ilk olarak soluğu semtinin en lüks restoranında almış. masada servis beklerken yanına bir kemancı yaklaşıp sormuş :
"efendim, paganniniden bir parça ister misiniz ? "
bizimki ise "getir getir, bir parça değil hepsini getir, yanına da koca bir tabak patates kızartması getir." diye haykırmış.
yaşlı kadın:-oğlum balıklar taze mi?
Balıkçı: - canlı diye bağırıyorum ya...!
Yaşlı kadın: -oğlum neden kızıyorsun? Bak bende canlıyım ama taze değilim ki!!
Temel de makbuzun üzerine 'tsp=600tl' yazıp 'şimdi hesap tamam ben gidiyorum' demiş. Resepsiyon görevlisi 'öyle şey olur mu, tsp nedir ki beyefendi!' demiş.
Temel de 'temel'i silkme parası' demiş, adam 'öyle şey olmaz beyefendi saçmalamayın' demiş.
Temel de 'sabaha kadar odadaydım yapsaydınız' demiş.
temel ile dursun yılanmışlar.
bir gün ikisi yanyana tıss tıss yerde sürünüyorlarmış.
temel Dursun'a sormuş;
- haçan biz zehirli miyiz da?
dursun cevap vermiş;
+ bilmiyorum haçan. neden sordun ki?
temeL;
- dilimi ısırdım da.
Adamın biri buda heykelleri satan bi dükkana gitmiş. Satıcıya sizde ne tür ürünler var demiş. Satıcı da göstermeye başlamış. Bu buda bu da buda bu da buda...
Ormanın birinde...
Aslanlar toplanmış.
"Yahu" demişler, "Hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader... Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor; e balık yakalayacak halimiz de yok... N’aapsak?"
Bir tanesi "En iyisi, öküzlere saldıralım" demiş, "iri yarı görünüyorlar ama, ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"
Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış; öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer... Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N’aapsak, n’aapsak?
"Tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın!"
Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, verivemişler sarı öküzü...
Aslanlar da afiyetle yemiş.
Bir gün, iki gün...
Tilki gene gelmiş.
"Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş ve eklemiş: "Ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü.
Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.
Kuyruğu uzun olanı...
Burnu beyaz olanı...
Tombul olanı...
Tek tek alıp, gitmiş.
Otlak seyrelmiş.
Aslanlar semirmiş.
Bir gün... Tilki gelmemiş!
Gerek kalmamış çünkü.
Direkt aslan gelmiş.
"Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama, iş işten geçmiş.
*
işte böyle çocuklar...
Öküzlük böyle bir şey.
Temel koşa koşa dursun un yanına gelir. La temel ben ateist oldum ateist. Dursun yanıtlar ha o nasul bi şeydur oyle? Allahi tanimayrum artık. Dursun da durur mu uapıştırmış cevabı. Ha Allah'ın da çok da s... Ndeydi.
bu fıkraları anlatan kişiler hep arkadaş çevresinde kötü bakışlara maruz kalmak zorundadır.
nezaketen gülen kişiyse , fıkrayı anlatanın avukatı gibidir.