bugüne kadar cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 oy şartı aranmazken, konu sistem tarafından dışlanmaya çalışılan bir partiyle ilgili olunca hukuku çiğnemekte sakınca görmemektir.bir çok hukukçunun aksi yönde görüşlerine ve önceden uygulanan kurallara bakılacak olursa hukukun nasıl da chp'nin dümen suyuna girdiği ve tsk'nin online muhtırasının etkisini gösterdiği görülecektir.
belki kısa vadeli anti demokratik hedefler için hukuk böyle kolay çiğnenebiliyor.hatta bu çok açık.ancak geçmişte de görülmüştür ki bir siyasi hareketin önü böyle dayatmalarla kesilse bile halk bunun takdirini sandıkta gösteriyor.türkiye için üzücü bir gün.ancak artık kimse hukukun üstünlüğü gibi zırvalardan bahsetmesin.zira artık böyle hukuksuzluklardan sonra bu söylenenin bir inandırıcılığı kalmıyor.
Ülkemizde çoğunlukla sistem dışına itilmeye çalışılan bir partiyi hukuku bahane ederek/hukuku çiğnemekten çekinmeyerek kapatmaya dönük olan çabalara verilen isimdir. Genellikle anonim bir deyiş olan "irticai faaliyetlerin odağı olmak" zırvasıyla itham edilir alt edilmeye çalışılan siyasi oluşum. Bilinir ya, ülkemde "rejim" denirse durmaktadır akan sular.
Efendim belki uzun/kısa vadeli anti-demokratik hedeflere dönük olarak çiğnenebilecektir hukuk, ancak tecrübelerimiz de defaatla göstermiştir ki bir siyasi hareketin önü ne zaman böyle gayrı ahlaki bir şekilde kesilmişse; tarih aynı şiddetle de vurmuştur tokadını, tarihin bu doğal akışına müdahele edenlere.
Tüm bu yaşananlardan sonra, ülkemizde çok popüler olsa da artık "Hukukun Üstünlüğü" ya da "Muassır Medeniyetler Seviyesine Ulaşmak" gibi kelime gruplarının bahsinin edilmemesi lazımdır. Belki yol dolanbaçlı olsa da tarih yürüyordur yolunda, ancak fikrin, aklın ve demokrasinin namusu kirlenmiştir bir kere.
akp'ye kapatma davası nın hukuki değil siyasi olduğuna delalettir, ideololik gözlüklerini çıakrmayan başsavcıların sahne almasıyla bir kez daha anlaşılmıştır, anlaşılmayacak bir durum da yok aslında, malumu ilan etmişlerdir...
üçüncü dünya ülkeleri böyledir işte. önce iktidar kontrol edip kadrolaşmaya, siyasallaştırmaya çalışır yargıyı, sonra da bunu başaramayınca yargının kendisine karşı siyasallaştığını iddia eder. bir garip siyasal düzen, ya da zat-ı şahanelerinin deyimiyle "garabet".
ikinci dünya savaşı öncesi rusyada bir papaz ile arkadaşları sohbet ederlerken biri papaza sormuş "ne olacak halimiz" diye. papaz soruyu soranı önce bir süzmüş, sonra demiş ki; ya savaş çıkar, ya çıkmaz. çıkmazsa sorun yok da çıkarsa ya bizi askere alırlar, ya da almazlar. almazlarsa yine sorun yok ama alırlarsa ya bizi piyade yaparlar, ya da süvari. süvari yaparlarsa sorun yok da piyade yaparlarsa ya ön safta savaşırız, ya da arkada. arkada savaşırsak bişi olmaz da önde savaşırsak ya esir düşeriz ya düşmeyiz. düşmezsek sorun yok da düşersek ya hitler bizi sabun yapar, ya da tuvalet kağıdı. sabun yaparsa sorun yok ama tuvalet kağıdı yaparsa, işte o zaman boku yeriz.
şimdi saadet veya refahın başına gelen akepe nin başına gelirse ben diyorum ki en iyi ihtimalle 7 sene geriye gideriz, imf, dünya bankası, avrupa birliği hayallerimiz söner, yatırımcı bu kaypak zeminde yatırımını yapmaz, sonuçta batarız.
olur ha kapanmazsa, türkiyede hukuka bir gram güven kalmaz artık. hani şu laikliği savunup da ikinci maddedeki sosyal, demokratik, hukuk üçlemesini kenara iten hakkaniyet fakiri insanlar var ya, kaçacak delik ararlar o zaman.
iki ucu boklu değnek bu olsa gerek. yukarıdaki fıkrada boku yemeleri için aşmaları gereken merhaleleri biz çoktan aştık. pazartesi ya dava reddedilecek ya da son döngüyü de tamamlayıp bu güzel günleri arayacağız. ya yargı siyasallaşacak, ya da bana atacağınız bu çamuru temizleyemem deyip kenarı çekilecek.
haysiyet ceket değil ki yıkayıp yıkayıp giyelim..
akp'nin kapatılması istemiyle dava açılması sonrasında herkesin ağzındaki iki kelime.
- yargı siyasallaşmış hacı
+ gayri durulmaz bu ülkede
gibi diyalogları sıkça duydum etrafımda. ama atlanmaması gereken bir nokta var. bu dava ne kadar politikse, davayı temelsiz olmakla itham etmek de o kadar politiktir. akp'yi sütten çıkmış ak kaşık olarak görmek komiktir.
yüksek mahkeme yargıçlarının önemli bölümünün aynı siyasi görüşten oldukları izlenimi vermesi ve önceki iki yargıtay başsavcısının aynı siyasi kanatta * saf tutmalarıyla perçinlenen fikirdir. yargının belli bir siyasi ideolojinin amaçlarına hizmet ettiğini söyleyenler sadece bu ülkenin vatandaşları değildir. ingilizce bilenler açıp yabancı gazeteleri de okuyabilirler.
o değilde abdullah gül'ün atayacağı yüksek mahkeme üyelerinin çoğunlukla verecekleri kararlardan sonra göreceğiz yargının siyasallaşması diye bir şey yok diyen ulusalcıcıkları.
Yargının yıllardır küçük-burjuva iktidarlarına ve kapitalist tekellere hizmet etmek için milliyetçi-ümmetçi ideolojilere hizmet ettiğini farkedememiş zihinden fışkıran hayret ifadesidir. Emperyalizmin kölesi ulusal oligarşinin ne zaman kime el ense çekeceği belli olmuyor işte.
akp'nin kapatılma davasında bir kez daha gördüğümüz gelişmemiş ülkelerin sorunu.
chp'ye yakın ahmet necdet sezer'in atadıkları yargıçlar evet oyu, muhafazakar turgut özal'ın atadığı isimlerin de hayır oyu kullanmasıyla, iki tarafında tarafsız olamadığını ve siyasallaştığını birkez daha görmüşüzdür. ben bu mahkemenin çıkaracağı karara nasıl güvenirim, kapatılsa bir dert kapatılmasa bir dert.
komik durumdur.chp'nin senelerdir yaptığı ama sıra ak parti'ye geldiğinde çığlıkların bağdat'dan duyulduğu durumdur. evet, çıldırın o zaman yargıyı siyasallaştırıyoruz.
siyasallaşma demek yanlış olur aslında; bu ülke kurulduğundan beri bu yargı birilerinin götünü korumaktadır. şimdilerde bunun dillendirilmesinin nedeni ise el değiştirmesidir. yargının el değiştirmesi daha doğru bir tespit sanırım.
gürsel tekin'in dosyasını iki senedir bekleten yargı, şimdi ise şamil tayyar'a tez ceza veriyor. birisi akp yargıyı ele geçirdi mi demişti.
ek olarak elimizde bu var: (#11902420)