"allah' ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... biz kim oluyoruz da insanları bir kaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, bir kaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!" *
hemen hemen hepimizin düştüğü yanılgıdır. yalnızlaşmalarımızın müsebbibi, birbirimizi anlayıp empati kurabilmemizin önündeki ciddi engellerden biridir. yargıda egonun yoğunlaşmış halini görürüz. sen tu kakasın hata yapansın ama ben seninin gibi biri değilim, akıllıyım ve senden üstünüm bu yüzden demektedir. yargıladığı kişiye seni anlıyorum repliği çok komik durur.
yargılayan haklılığına kaptırmışsa kendini karşısındakini anlaması imkansızdır. yargılama asosyalliğin sebeplerindendir. kesin bir yargısızlık hiç bir zaman söz konusu olamaz. ama en aza indirgenmiş yargı sevgi içeriğinden dolayı acıtmaz diğeri gibi.
belki de hayatta yapılan en kolay şeydir. ama insanların unuttuğu; bunu yaparken kendisini koymaması o kişi yerine. belki de o zaman hepimiz için yapılması en zor şey olurdu. aslında unutmak da değil neden unutalım ki?
ön yargının en yakın arkadaşıdır. öyle tahammülsüz bir hal aldık son yıllarda ön yargıyı kırmayı bir yana bırakalım insanları direk yargılayarak itham ediyoruz.
Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy. benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ, patika ve ovalardan geç, Hüznü, acıyı ve neşeyi tad... Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl, yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi !
Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin. demiş üstadın biri. ne güzel demiş.
hayata devam etmenin tek yoludur. her eylem bir yargının sonucunda oluşur. önemli olan yargılarınızda makul kriterler kullanmanızdır. yoksa yargılamadan yaşamınıza devam edemezsiniz. evden bile çıkamazsınız saçmalamayın.
Niçin siz insanlar, bir konudan söz etmek için hemen; bu budalacadır, şu akıllıcadır, bu iyi, şu kötüdür demek zorundasınız? Bu ne anlama geliyor? Yargıladığınız eylemin içsel koşullarını araştırdınız mı? Eylemi meydana getiren, onu bir zorunluluk haline getiren nedenleri kesin olarak belirleyebiliyor musunuz? Eğer böyle yapmış olsaydınız, yargılarınızı öne sürerken bu kadar aceleci olmazdınız. *
Kafasının içine girmediğiniz kimseyi yargılamayın ya
insanları kıyaslamaktan ayrıştırmaktan vazgeçin
Ya da illa bi düşünceniz olacaksa onun hakkında emin olmadan tek hareketiyle yapmayın bunu.
Bi insanı yaşamadan anlayamazsın. Yaşamadığın insanı yargılamak gökyüzü siyah diye kirli demek gibidir
buradaki kıstas bence yargıladığın insanı onun yapısıyla yargılamak olmalı.
misal ben sokakta tekme yumruk biriyle kavga ederken benim yapımdan bi haber olan birisi pekala serserilere bak diye düşünebilir. bu düşünce onu suçlu yapmaz. ancak bu yargılamayı yaparken insan ben bunları tanımıyorum düşüncesini gözardı etmemeli bence. zira beni tanıyan biri de bu adam bu haldeyse çok büyük bir şey olmuş diye düşünebilir.
lafın özü doğru yargıya ulaştıran şey bilinçtir. ancak bu şekilde yargılarımız önyargı niteliğinden çıkar.
insanları yargılamak kötü bir şeydir. ancak inançlar, düşünceler hakkında hepimiz yargı vermiyor muyuz doğu veya yanlış diye?
anlamı;
bir şey için şöyle ya da böyle olduğu yolunda görüş öne sürmek, yargı vermek, yargısını söylemek.
"Bu davranışı yargılamak size düşmez".
genelleme yapmadan sadece kendi içimizde, beynimizde yargılamak çok mu kötüdür? mesela şu şöyle yapıyordur diye değil de şu şöyle yapıyorsa şöyledir diye yargılanamaz mı? islam'a göre misal olarak kafirler cennete giremezler. şimdi bu yargılamak mıdır? yargılamaksa islami olarak da böyle değil midir zaten?