insanların anlamsızca yargılara kapılmasını hiçbir zaman mantıklı bulmamışımdır.
benim için insanlar birer kitaptı. kitap ise kapağına, görünüşüne veya sayfa sayısına ve düzenine göre iyi ya da kötü şekilde yargılanmamalıydı.
kitabın kapağı kötü görünürken konusu güzel olabilirdi, o yırtık ve zarar görmüş sayfalar sizi anlatabilirdi; sayfa sayısının az olması da sizi yanılgıya düşürmemeliydi; o az olarak nitelendirdiğiniz sayfalar milyonlarca şey açıklayabilir ve uzun bu, iyidir dediğiniz sayfalarsa bomboş olabilirdi.
bunlar tamamen belirsizdi ve anlamsız yargılar tarafından hapsediliyordu.
insan yargıya kapılmamalıydı.
insan olacak ve olanların farkında değildi.
zaten insan, kitap okumayı da sevmezdi ki. insan yavaş yavaş bir hiç oluyordu.
senaryo gücüyle açık ara ekranlardaki en iyi dizi. yeni sezonda da favorim olmaya devam edecektir. kanal d yine dört ayak üstüne düştü. uzun zamandır böyle bir iş yapamıyorlardı.
pazar günü ''bu neymiş yaaa..'' diye başladığım bugün güncel bölümün sonuna geldiğim dizi. hikayesi inanılmaz sürükleyici. dizinin içi tokatlamak istediğim tiplerle dolu. çekirdek yiyerek stres atabilirsiniz.
göz kırpmadan sadakatsiz izleyen biri olarak diyebilirim ki kanal d'nin en güçlü dizisi artık yargı'dır. hikayesi ve oyunculuklar harika. uzun soluklu olmasını dilerim ama bu cinayet işi çözümlenince iş nereye gidecek merak etmiyor değilim.
güvenilmezlik abidesi olarak gözümüzün önünde duruyor. orada duruyor. başımıza bir iş geldiğinde artık ona güvenemeyeceğimizi, tarafsız olmayacağını biliyoruz.
zaman içerisinde herkes adaletini kendi dağıtmaya başlarsa şaşmayın.
Yargı, Kafka nın 1912 yılında yazdığı hikâyesidir. Bu hikâyede betimlemeye çalıştığı kişi kendisidir. Hikâyedeki genç ve başarılı tüccar bir türlü babası tarafından fark edilememiştir.
iktidarın eline geçmiştir. bazı insanlar ölene kadar iktidarda olacaklarını sanıyorlar. bu millet 2 torba kömüre oyunu sana verirken yarın 3 torba verene oyunu atar. ne olduğunu anlayamaz baştakiler. sonra bir bakmışın yeni gelen iktidarın ele geçirdiği mahkemede götünden kan alınıyor. her ülke hakettiği biçimde yönetilir ama keşke biz bunu haketmeseydik.
ey kılıçdaroğu, sen de bu yemeğin içinde kayısı yok, biber yok, o yüzden hayır diyeceğim diye kampanya yapacağına, bu yemeğin içinde bok var o yüzden yiyemem deseydin, yeni anayasanın nasıl tüm yetkileri kayıtsız şartsız iktidarın eline vereceğini anlatsaydın. belki o zaman daha fazla şansımız olurdu hayır için.
artık götümüzü açtık tayyibe doğru döndürdük. sikip sikmemek onun vicdanına kalmış.
büyük türk düşünürü şemsettin'den duyduğum kadarıyla danıştayın dayadığı, sayıştayın saydığı bir ortamda otomatikman 18000 inçlik yarma kuvvetine sahip olan iş makinası...
öykünün başına "f. için" notunu düşmüş; franz kafka'nın en etkileyici öyküsü. çok farklı bir his oluşur insanda. boşlukta çaresiz kalmış birisi gibisindir sanki. elden gelen hiçbir şey yoktur.
...giderek güçsüzleşen elleri bir türlü korkuluğu koyvermiyordu; parmaklıklar arasından bakıp, düşerken çıkaracağı sesi kolayca bastıracak bir otobüsün gelmesini gözledi; sonra usulcacık "Sevgili anneciğim sevgili babacığım! doğrusu her vakit sevdim sizi" sözleriyle kendini aşağı bıraktı. o anda köprü üzerinde adeta sonsuz bir trafik vardı.
aşçı bahçıvanı bahçıvan şoförü şoför uşağı sonra hepsi uşağı mantığı ile boyuna birbirlerini dinleten hakim ve savcıların mensubu olduğu oluşum. biri ergenekon soruşturmasını yürüten savcıları dinletir, ergenkonu soruşturmasını yürütenler kendisini dinletme emri veren hakimleri dinletir.